Dışarıda pastırma yazı sürüyor. Takvime göre gelecek hafta sonbahara gireceğiz.
Parklarda genci, yaşlısıyla hálá çimlere battaniye serip güneşleniyor insanlar. Gelecek yaza bir yıla yakın zaman var önümüzde. Ama gel de bunu modacılara anlat.
New York Moda Haftası’nda Cynthia Rowley, Zac Posen, Monique Lhuillier, Matthew Williamson, Anna Sui, Michael Kors, Diane von Furstenberg’in omuz, göğüs, sırt dekolteli kıyafetleri modacıların güneş mevsiminden kopmaya yanaşmadığını gösteriyor.
Giyim aleminin etkili dergisi WWD’nin ’alışılmış çizginin dışında’ diye nitelediği yeniler arasında Atıl Kutoğlu’nun da övgü aldığı haftada Brezilyalı Amir Slama’nın cesur tasarımları dikkatimi çekti. Mayo Kralı unvanlı Slama, defilesinde bu kez ’Trikini’ denilen üç parçalı deniz kıyafetini lanse etti.
*
Bikiniye çocukluğumdan bu yana aşinayım. Ardından kısa ömürlü ’monokini’ ile tanıştım. Yıllar önce mini şortun önden arkaya askılı, göğüs uçlarını sözde kapayan sicim şeritli monokiniyi Londra’da bir manken arkadaşıma giydirip şehir turu yapmıştık.
Trafalgar, Piccadilly, Westminster Parkı, Waterloo Köprüsü gibi yerlerde insanların cazibesi nefes kesici mankeni nasıl algıladıklarını görüntülemeye çalıştık. Hafif yağışlı bir sonbahar gününde gayretlerimiz hüsranla sonuçlandı. İngilizler taşbebek vücutlu mankene de monokiniye de ilgi göstermediler. ’Monokini’de moda olmadan demode oldu.
Ama Slama’nın ’trikini’si başka. Arkada tanga, önde göbek çukuru, üstte göğüsleri açıkta bırakan üç parçalı mayoyu moda alemine takdim eden tasarımcı, izleyicinin hayal gücünü sıfırlamış.
’Mayo Kralı’nın yardımcıları, Naomi Campbell dahil trikiniyle podyuma çıkan mankenlerin bacaklarının birleştiği yeri Brezilya ağdasıyla tüylerden azat etmişler. İlk bakışta görülmemiş yer kalmıyor trikininin zar incesi kumaşı altındaki vücutlarda. 2005 yazında plajlarda ’Bikini-Trikini’ rekabetini seyretmeye hazır olun.
*
Sonbaharla birlikte yaşam yeniden hareketlendi Amerika’da. Fırtına, kasırga dizisi 32 bölüm tekmili birden. Biri gidiyor, biri geliyor ardından. Otomatik silahlar üzerindeki satış yasağının süresi doldu. Orduda özel timlerin kullandığı Uzi, AR-15 gibi otomatikler tekrar satışa sürüldü.
Bush ve Kerry arasında karşılıklı karalama kampanyasıyla süren başkanlık yarışı da giderek hızlanıyor. Kitabevleri raflarında ‘Bush’lar: Bir Hanedanın Portresi’, ‘Saldırı Planı’, ‘Tüm Düşmanlara Karşı’, ‘Irak’ın Silahsızlandırılması’ başlıklı düzineyi aşkın kitaplara her hafta bir yenisi ekleniyor. İstifaya zorlanan CIA direktörü George Tenet de yeni emekli Irak-Afganistan harpleri komutanları gibi anılarını yazıyor. Ancak tüm bu kitaplar arasında en fazla gürültü koparacak olanı, Kitty Kelly’nin ‘Bush Hanedanının Gerçek Hikayesi’ adlı kitabı.
*
Frank Sinatra, Elizabeth Taylor, Jackie Kennedy Onassis, Nancy Reagan’ın özel hayatlarını kaleme alan Kitty, 705 sayfalık kitabında babasının başkanlığında George W.Bush’un erkek kardeşiyle Camp David’de kokain kullandığını ileri sürüyor. Yazar, Bush’ların eski gelini Sharon’ın ABD Başkanı’nın eşi Laura ve iki arkadaşıyla gittiği bir Karayipler gezisinde marihuana partileri yaptığını, Laura’nın ayrıca kolejde iken marihuana sattığını söylediğini naklediyor. Bush’un kardeşi Neil’in boşadığı eşi Sharon, ayrıca Başkan Bush’un gençliğinde hamile bıraktığı kız arkadaşına kürtaj yaptırdığını da Kitty’ye açıklamış.
*
Cumhuriyetçi başkanlardan Nixon, Ford ve Reagan’ın eski danışmanı, siyasi analizci Patrick J.Buchanan ise, ‘Doğru Nerede Yanlış Oldu: Bush Başkanlığının Kaçırılması’ başlıklı kitabında, ABD’yi Roma imparatorluğu ile kıyaslıyor. Irak Harbi nedeniyle Bush’u ve çevresindeki Neo-Con’ denilen grubu ağır dilde suçlayan Buchanan, ‘Usame bin Ladin, ‘Bizim dünyamızda sizin imparatorluğunuzun bedeli terördür’ diyor. Onlar bizim kutsal topraklardan, Ortadoğu’dan çekip gitmemizi istiyor’ diye konuşuyor. ABD’nin aşırı İsrail yanlısı politikasını da eleştiren muhafazakar yazar, şunları ekliyor: ‘Bize saldırmayan, tehlike yaratmayan bir ülkeyi işgal ettik. Irak’ın işgali emperyalist Amerikanın sonunun başlangıcıdır.’
*
Köşeyi hafif sıklet bir haberle kapatayım. Humberto Taveras adlı bir Amerikalı, eşi ve on arkadaşı ile Long Island’da bir pizza lokantasına gidiyorlar. Yemekten sonra garsonun getirdiği 77.25 dolarlık faturaya Taveras’ın bıraktığı 2.75 dolarlık bahşişe lokanta patronu itiraz ediyor. ‘On kişi üstünde bahşiş yüzde 18’dir. Mönü altında yazılı bu. Garsonların ekmek hakkına tecavüz ettiniz’ diyor. Taveras’ın ‘Servisi beğenmedim’ çıkışı üzerine çağrılan polis, Taveras’ı tevkif ederek karakola götürüyor. Pizzacı ile müşteri, bugünlerde kozlarını mahkemede paylaşacaklar.