Dışişleri Bakanlığımız, sözde soykırımı tanıyanlara yönelik ciddi bir kampanya ile bunca mensubunu yitirdiği sorunda tek çözümün bilimsel müzakereler olduğuna ülkeleri ikna etmeli. Ankara’nın böyle bir niyeti yoksa 24 Nisan’ı tümüyle dışlayıp görmezlikten gelelim. Türkiye’yi suçlayan toplantılarda konuşturulmayan birkaç eski diplomat ve tarihçimizle, derneklerin cılız protesto gösterileri altında sözde soykırımın tek taraflı iddialar çizgisinde yükselmesine alet olmayalım.
Nisan, ilkbaharın müjdecisi, eriklerin çiçek açtığı, romantik bir ay. Ama anavatan dışındaki Türkler için değil. Nedeni ise diasporadaki Ermenilerin gözünde nisan, Türkiye’yi karalama ayı. Çeşitli ülkelerde sözde Ermeni soykırımının anma günü belirledikleri 24 Nisan’da, Türkiye aleyhine kiliselerde toplantılar, cadde-sokaklarda protesto mitingleri düzenleyip Türkleri toplu kıyımla suçluyorlar.
*
Amerika’daki Ermeniler, bu yıl erken davrandılar, mart sonunda konuyu ilk kez bir konferansla uluslararası siyasetin merkezi Birleşmiş Milletler’e taşıdılar. Ermeni ve Ruanda misyonları himayesinde düzenlenen ’Soykırım: O Zaman ve Şimdi’ başlıklı konferansta, Zoryan Enstitüsü Direktörü Vahak Dadrian, 1915 yılında 1.5 milyon Ermeni’nin ölümüne sebep olduğunu iddia ederek Osmanlı yönetimini şiddetle suçladı. Konferansa son anda katılan tarihçi Prof. Türkkaya Ataöv birkaç kez susturulmak istenmesine rağmen Dadrian’ı ’gerçeklere sırt çevirmek ve tarihi saptırmakla’ eleştirdi.
Columbia Üniversitesi’nde, Üniversitelerarası Türk Öğrenci Birliği’nin düzenlediği ’Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar’ isimli bir konferansta emekli büyükelçiler Gündüz Aktan ve Ömer Lütem ülke güvenliği nedeniyle tehcir (yer değiştirme) sırasında koşulların üzücü olaylara sebep olduğunu ifade etmekle beraber Ermenilerin katlettiği Müslüman ve Türklerin sayısının da gözönüne alınması gerektiğini, konunun soykırım kapsamına girmediğini belgelerle ortaya koydular.
Nisanın son haftasında Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu,New York’un tiyatro kesimi Broadway’de ’Ermeni Yalanlarına Son’ adı altında bir protesto gösterisi sergilediler. 1915 döneminde Ermeni çetelerinin Doğu Anadolu’da Türkleri katlettiğini gösteren belgesel filmlerin görüntüleri dev bir ekranda izlenirken New York’un en yoğun insan trafiğinin yaşandığı kesimde gelip-geçenlere bildiri ve kitapçıklar dağıttılar.
New York’ta yaşayan Ermeniler,24 Nisan’da anma gününü kiliselere çekerken Washington’da TürkiyeBüyükelçiliği, Los Angeles’ta başkonsolosluk binaları önünde Türklük aleyhine mesajlar içeren posterlerle gösteriler yaptılar. ABD başkentinde izci kıyafetleri içinde Ermeni çocuklarının da katıldığı gösteriye, Türk ve Azerilerden oluşan bir grup da karşı protesto sergiledi.
Her yıl nisan ayında Ermenilerin atak, Türklerin savunmasıyla geçen bu gösterilerin sözde soykırım iddialarına ne şekilde hizmet ettiğini kestirmek kolay değil.
*
Bazı Ermenilerde, Türklere karşı tarihi bir öfke ve bunun ötesinde nefret duygusu var. Bunu ilk kez Londra muhabirliğim sırasında müşahede ettim.
Sözde soykırımın 50’nci yıldönümünde bir kilise toplantısını takiben dışarıda fotoğraf çekerken Türk olduğumu öğrenen yaşlı Ermeniler, "Kars, Van, Erzurum, Ardahan bizim, geri vereceksiniz" diyerek yakama sarıldılar, tartaklamaya çalıştılar. Ellerinden güç kurtuldum.
Amerika’da Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Güler ve yardımcısı Bahadır Demir’in, sonradan Kemal Arıkan’ın şehit olduğu cinayetleri takip ettim.
İki konsolosumuzu katleden Gourgen Yanikian’la cezaevinde görüştüm.
Arıkan’ı öldüren Sasunyan’ın mahkemesini izlerken kamuflaj giyimli militanları, güpegündüz sokak ortasında kameramı gasp ettiler.
1970’lerde kurulan Ermeni terör örgütü Asala,Türkiye dışında 70’i aşkın diplomat ve resmi görevliyi şehit ettiği gibi Atatürk Havalimanı, Paris’te Orly Havaalanı’nda THY ofisini, İstanbul’da Kapalıçarşı’da bombalı saldırılarda masum insanları katlettiler.
*
Bu yıl, sözde Ermeni soykırımının 91’inci yıldönümü. Ermeni toplumları içinde 1915 olaylarını yaşamış olanların sayısı giderek azalıyor. Ama Türkiye’ye, Türklüğe yönelik militan politika, Washington’da izci çocukların da yer almasından görüldüğü gibi genç kuşaklara aşılanmaya çalışılıyor.
Türkiye, Ermeni sorununda hálá pasif. Konuyu bilimsel ortama çekemiyoruz. 1990’lı yılların başında ünlü tarih profesörleri Bernard Lewis, Justin McCarthy, Guenter Lewy ve Stanford Shaw dahil 69 bilim adamı ve araştırmacının sözde soykırımı yalanlayan belgelerini dünya kamuoyuna sunarak Ermeni iddialarının karşısına çıkmayı da başaramadık.
Avrupa, Güney Amerika, Uzakdoğu’nun bazı ülke parlamentoları yoğun baskı karşısında sözde Ermeni soykırımını tanıdı, birkaç yerde soykırım anıtı dikildi.
ABD’de on kadar kent belediyesi, 24 Nisan’ı anma günü ilan etti. Belediyeler şöyle dursun, parlamentoların tartışmalı bir soykırımı tanıma yetkisi var mı? Bize kalırsa yok.
Ermenilerin tüm uğraşına rağmen Birleşmiş Milletler ise, sözde soykırımı gündemine almaya gerek görmedi.
*
Bu konunun haritada Ermenistan’ın yerini dahi gösteremeyecek politikacılar yerine tarihçilere, araştırmacı uzmanlara bırakılması ve arşivlerin elenerek soykırım iddiaları ile Türkiye’nin görüşlerinin müzakere masasına yatırılıp bir yüzyıl öncesinde olup-bitenlerin gerçek çehresiyle ortaya çıkarılması lazım.
Dışişleri Bakanlığımız, sözde soykırımı tanıyanlara yönelik ciddi bir kampanya ile bunca mensubunu yitirdiği sorunda tek çözümün bilimsel müzakereler olduğuna ülkeleri ikna etmeli. Ankara’nın böyle bir niyeti yoksa 24 Nisan’ı tümüyle dışlayıp görmezlikten gelelim.
Türkiye’yi suçlayan toplantılarda konuşturulmayan birkaç eski diplomat ve tarihçimizle, derneklerin cılız protesto gösterileri altında sözde soykırımın tek taraflı iddialar çizgisinde yükselmesine alet olmayalım.