Doğan Hızlan: Yeryüzünün vesikalıklarıdır haritalar

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

İskender Iğdır'a

Harita sözü size neyi çağrıştırır? Alıp başını gitmeyi mi, yeni ülkeler tanımayı mı, bilinmeyen coğrafyaların özlemini mi, yoksa okul günlerinin atlaslarını mı?

Vedat Nedim Tör Müzesi'nde (Yapı Kredi Kültür Merkezi, Galatasaray) 'Yeryüzü Suretleri' adlı F.Muhtar Katırcıoğlu'nun harita koleksiyonu sergisini gezerken, önce İskender Iğdır'ı hatırladım.

Atlas'ın harita editörüydü İskender Iğdır, gün geldi yaptığı haritaların çizgisi ona ölüm yolunu gösterdi.

Her haritaya onun sakin çehresinin izdüşümü; belli belirsiz bir görüntü gibi yerleşti.

***

Harita, benim okul günlerimin de tek boyutlu káğıdıdır. Atlaslarımın adlarını hemen hecelemeye başlarım:

Faik Sabri Duran'ın Büyük Atlas'ı. Báb-ıÁli'den aşağıya inerken, sol tarafta, ahşap dekorasyonun, kitabevinin geçmişini anlattığı Kanaat Kitabevi yayını.

Ne çizebilirdim ne boyayabilirdim haritayı. Harita ödevlerimi annem yapardı.

Uzak ülkelerin özlemini duyar mıydım, edebiyat parçaları bende öyle bir duygu uyandırır mıydı? Sanmıyorum, evcil düzene bağlı kişiliğim yüzünden serüven sanrıları hiç görmedim.

Sergideki her harita, haritacının nesnel bir uğraşı mıdır?

Okumalarda değişebilir. Onu yapmaya iten bilimsel tutkunun ardında keşfetme ve yaratma ateşinin sıcaklığını hissederim.

Bütün haritaları kesip biçip, kendime özgü bir haritam olsun isterdim. Kişisel atlasım. Hayat kıtalarımın bir kolajı.

Sadece benim anlayabileceğim imler, şifreler.

***

HARİTADA neyi bulmak isterdiniz? Neyi arıyorsunuz ki...

Ahmet Haşim, 'O Belde'yi arıyordu.

Sait Faik o çok sevdiğim 'Haritada Bir Nokta' hikáyesinde, harita çağrışımlarının olağanüstü edebiyat tadını yarattı:

‘‘Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam, gözüm hemen bir ada arar; şehir, vilayet, havali isimlerinden hemen mavi sahile kayar... Haritada ada görmeyeyim. İçimdeki dostluklar, sevgiler, bir karıncalanmadır başlayıverir.’’

Enis Batur, 'Coğrafyasızlar İçin Haritalar'da, Bilge Karasu'yu anarak edebiyatın/edebiyatçının haritasını çiziyor, kuru boyanın pastel renkleriyle:

‘‘Thomas More'un, Swift'in, hatta Faulkner gibi bir modernin kullandığı haritalar elimizde: Hepsinden hareketle, büsbütün hayal ürünü bir yeryüzü haritası elde edilemez miydi?

Bu soruyu, en çok da eski haritalara, elimize geçmişin sisli cephesinden nasılsa sıyrılarak kalmış güzelim paftalara bakarak yöneltiyorum: Onların gerçekle ilgisi ne ölçüdeydi, imgelemle ilişkileri hangi boyuttaydı?’’

Edebiyattan bilime bir adımda geçince, A.M.Celál Şengör'ün 'Ben Neredeyim, Sen Neredesin,O Nerede?' yazısındaki harita tanımına varırız:

‘‘Harita: Dünyanın veya herhangi bir gök cisminin yüzeyiyle ilgili seçilmiş nesnelerin veya soyut özelliklerin normal olarak ölçekli bir şekilde ve bir düzlem üzerinde alışılmış şekilde temsili.’’

O haritalardan birini alsam, onun gösterdiği izleri sürsem, hayali mekanlarda mola versem... Değişimlerin bireysel tarihine tek satır olsun katabilir miydim?

Koleksiyonun sahibi F.Muhtar Katırcıoğlu'nun çağrısının çekiciliğine kapılan olur belki:

‘‘Ve ümit ederim ki, sergiyi gezerken bazı örnekler ilginizi çeker de, sizler de yaşadığınız yöreye ait küçük bir antika haritaya sahip olmayı düşünürsünüz.’’

***

HARİTALARA artık başka gözle ve ruhla bakıyorum. Düşler ülkesinden kendime sığınabileceğim bir yer seçebilme tutkusuyla.

Yazarın Tüm Yazıları