Şiirle dünya turu

Şiirin hayatı değiştirdiğine, insanın yaşadığı dünyayı yeniden tanımlayacak mertebeye yükselttiğine inanırım.

Şiir tarihi böyle söylüyor.

On kitapta şiirle bir dünya turuna çıkmayı öneriyorum. Bildiğiniz, gördüğünüz, tanıdığınız yerleri şiirle yeniden fethettiğinizi göreceksiniz.

Çağlar boyu şiirle insan ilişkisi nasıldı? Her dilde ve her coğrafyada, şiirin serüveni hem benzerdir, hem de farklı.

Can Yayınları’nın şiir dizisi, "Dünya Şiiri" başlığını taşıyor. Dizinin ilk on kitabı bir arada yayınlandı. İlerleyen zamanda devamı da gelecek. Dizi, şiire dair bütün farklı öğeleri taşıyor.

Bir şiir severin bildiği adları, tanıdığı şiirleri toplu halde bulması, gerçekten bir şölendir.

İlk tanıtılması gereken kitap, bence 99 Beyit-Divan şiirinden beyitler ve çözümlemeleri başlığını taşıyor.

Makbule Aras/Asuman Susam/Melike Koçak hazırlamışlar.

Daha önce divan şiirinden seçme beyitler, dizeler yayımlandı.

Abdülhak Şinasi Hisar, İlhan Berk ve başka şairler, yazarlar bu tür mısra, beyit antolojileri çıkardılar. Divan şiirini bilmeden bugünün şiirini anlamak mümkün değildir. Bir geleneği özümsemeden, onu eleştiri süzgecinden geçirmeden, bir Türk şairi iyi şiir yazamaz.

Kitabın benim için önemli özelliği, sol sayfada beyit yer alıyor, sağ sayfada da onun açıklaması, çözümlemesi bulunuyor.

Özellikle bir genç okur, beyitlerin açıkanması konusunda, Divan şiirinin yazılma, oluşma biçimini, kurgulanmasını da öğrenecektir.

Divan şiirini çözümlemenin, sadece bugünün Türkçesine çevirmek olmadığını savunan bir anlayış doğrultusunda hazırlanmış kitap.

99 Beyit’in başında Asuman Susam’ın Geleneğe Bakmak adlı yazısında; Divan şiirine yönelik iki yaklaşıma dair yorumlarına katılıyorum: "Divan şiiri ile ilgili olarak bir grup mesafeli bir duruş sergiler ve ondan uzak dururken bir grup da imparatorluk günlerinin özlemi ve nostaljisiyle onun başına kutsal bir hale oturtmaya kalktı. Bir varoluşu yıkıp yerine yeni, devrimci öze sahip bir şey oturtmak için yıktığınızın ne olduğunu iyi bilemezseniz önermeleriniz tutmaz. Geçmişe hayranlıkla onu taklit yoluyla yaşatmaya çalışırsanız da asılları yanında yaptığınız şeyi değersizleştirirsiniz; çünkü yapılan bugünü karşılamaz."

Melike Koçak, Aralanan Kapılar
yazısında, kuşak olarak nasıl bir anlayışla yetiştirildiklerini, bunun edebiyata yansıyışını belirtiyor: "Geçmişle uğraşmanın boş ve anlamsız sayıldığı, köklere bakmanın geçersiz kılındığı, belleklerin henüz dolmadan boşaltıldığı zamanlarda yetiştirildik, yetiştik; büyütüldük, büyüdük."

Şiirleri çevirenler, ona önsöz yazanlar arasında iyi çevirmenlerin, iyi şairlerin, iyi edebiyatçıların bulunduğunu özellikle belirtmeliyim. Onların kaleme aldığı yazılarda gerek öznel, gerekse nesnel yorumları sözkonusu şair ve şiiri daha iyi tanımamızı ve nasıl bir bakış açısıyla bakmamız gerektiğinin işaretini veriyor. Adlar mı?

Tahsin Yücel, Cevat Çapan, Ferit Edgü, Alova, Gökçenur Ç., Güneş Acar.

Örneğin Ferit Edgü kaleme aldığı yazıda, Anna Ahmatova için, "1960’larda, Fransızca’ya çevrilen şiirlerini ilk okuduğum günden bu yana, ne zaman onun şiiriyle karşılaştıysam, aynı hüznü, aynı onanmaz acıyı, aynı burukluğu duydum yüreğimde.

Her okurun (hattá her şairin) yaşamının belli bir döneminde sevdiği, tutkunu olduğu şairler, yazarlar, ressamlar vardır. Aradan geçen zamanla, bu ilgi, sevgi, tutku (ne derseniz deyin) çoğu kez yitip gider, yerini bir başkasına bırakarak. Delikanlılığınızda önemsediğiniz, yere göğe sığdıramadığınız her şairi, otuzunuzda, kırkınızda, hele hele ellinizden sonra da yere göğe sığdıramıyorsanız, bunun adı çoğu kez tutarlılık değil, olsa olsa yerinde saymadır. Ama gene de gençlik yıllarında yolunuza çıkmış öylesine kişiler olabilir ki, size yaşam boyunca yapıtlarıyla eşlik edebilirler.

Anna Ahmatova da, çeyrek yüzyıl boyunca, her şiiri önünde ilk okuduğum günkü gibi heyecanlandığım, kimi zaman altüst olduğum, kimi zaman soluksuz kaldığım, çoğu kez yazmanın ne gereği var? soruma inandırıcı bir yanıt bulduğum, bugün, benim için artık sayıları iki elin parmaklarından çok olmayan şairlerden biridir. Üstelik kendi dilinde okuyamadığım ve şiirin çevrilemezliğini bildiğim halde."
diyerek, hem kendisi için, hem de dünya şiiri içinde Anna Ahmatova’nın önemini anlatıyor.

Dünyanın önemli, tanınmış şairlerini art arda okumanın yararından söz etmeli.

Bir ülkeyi, bir ülkenin insanını o şair nasıl anlatıyor? Şiirin zamansızlığı ve yersizliği, her şair için geçerli değildir, bazen sıkı sıkıya ülkesine bağlıdır, yapışıktır. Onun için dizideki kitapları okurken, farklı coğrafya veya kültürlerin aynı duyguyu anlatmada nasıl çeşitlilik sağladığını da göreceksiniz.

Başka bir yan da şiir karşılaştırması yapmanızı sağlayacak kaynağın elinizin altında olmasıdır.

Şiir dizisinin şiir kitaplığınızı güçlendireceğinden kuşkum yok.

AHMATOVA/ ŞİMDİ

(...)

Kırmıyor kalbimi, çınlamıyor!

Daha dün, özgür kırlangıç,

Sabah uçuşuna hazırdın.

Şimdi aç bir dilencisin;

Çalacaksın kapıları, açmayacakları kapıları.

GERÇEK

Ah, ne kadar zor

seni sevdiğim gibi sevmek!

Aşkından rüzgár canımı yakar,

kalbim,

şapkam canımı yakar.

Kim satın alır,

şu kurdeleyi benden

şu ak ketenden kederi

beyaz mendiller yapmak için?

Ah, ne kadar zor

seni sevdiğim gibi sevmek!

Zengin de olsan

Zengin de olsan

unutulup gideceksin ölünce

Pieria güllerinden

bir şey düşmemiş payına.



Burada siliksin ya.

daha da silik,

dolaşıp duracaksın

cehennemde,

tanınmayan ölüler arasında

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Turgut Özakman Diriliş Bilgi

Bruno Latour Biz Hiç Modern Olamadık Norgunk

Haydar Ergülen Nar Merkez Kitap

Per Peterson At Çalmaya Gidiyoruz Metis

Gürsel Korat Kalenderiye İletişim
Yazarın Tüm Yazıları