Sahnede yaşayanlar

Tiyatro dünyasının ünlülerini, elbette sahnelerden, filmlerden, hatta dizilerden tanıyorsunuz.

Ama onların yaşamını biliyor musunuz?

Oyuncuların zirveye çıkıncaya kadar verdikleri emekleri, çektiklerini öğrenmek için size bir kitap salık vereceğim: Âdem Dursun’un Yaşamlarını Tiyatroya Adayanlar’ı.
Söyleşiler, onların meslek yaşamlarını, oynadıkları oyunların, filmlerin listesini de veriyor.
Tiyatro dünyamız da hiç kuşkusuz sanatın diğer alanları gibi zorulaklarla, engebelerle dolu. Üstelik meslekten gelen bu zorluğu, siyasal baskılar, darbeler daha da çekilmez kılar.
Sanatçılarla, edebiyatçılarla ilgili her kitapta karşımıza çıkan, onları işlerinden, ülkelerinden uzaklaştıran bir yasa vardır: 1402 numaralı kıyım yasası.
Tiyatro dünyasının ustalarının yaşamı gerçekten oynadıkları oyunlar kadar renkli, o oyunlar kadar coşkulu, yer yer sevincin taştığı, yer yer ise derin hüzünlerin yaşandığı bir dünya.
Âdem Dursun’un kitabında yalnız Türkiye sınırları içinde değil, bütün dünyada sanatlarını icra eden ustaların bilgileri, anıları var.
Söyleşileri okuduğunuzda, yalnız bireysel yaşamların ayrıntılarını öğrenmiş olmuyorsunuz, tiyatro tarihinden önemli bir kesiti de öğreniyorsunuz.
Bu tür kitapların bugün ve ileride ayrıntılı çalışma yapacaklar için önemli malzeme niteliği taşıdığını belirtmeliyim.
Tarih içinde toplulukların, kurumların yerini de kitap bize anlatıyor.
Söyleşiler, tiyatro dünyasına bir ışık tutuyor.

İÇİNDE KİMLER VAR

Ali Poyrazoğlu / Arif Erkin / Aydın Teker / Ayla Algan / Bilge Şen / Can Gürzap / Cüneyt Türel / Çetin İpekkaya / Dilek Türker / Erol Günaydın / Erol Keskin / Genco Erkal / Hadi Çaman / Hakan Altıner / Haldun Dormen / Halit akçatepe / Haşmet Zeybek / Işıl Kasapoğlu / İlkay Saran / Levend Yılmaz / Levent Kırca / Macit Koper / Mazlum Kiper / Mehmet Akan / Meral Çetinkaya / Metin Akpınar / Metin Serezli / Metin Tekin / Müjdat Gezen / Müşfik Kenter / Nedret Güvenç / Nejat Uygur / Nilgün Belgün / Semiha Berksoy / Suna Keskin / Toron Karacaoğlu / Ulvi Alacakaptan / Yıldız Kenter / Zeliha Berksoy.
(Yaşamlarını Tiyatroya Adayanlar, Söyleşi: Adem Dursun, Say Yayınları)

Yeteneksizsen seyircin olmaz
ALİ POYRAZOĞLU

Benim böyle bir sıkıntım yok. İşini kötü yaparsan her işte sıkıntın olur. Doğru dürüst tiyatro yapanların seyirci sıkıntısı olmaz. İşini iyi yapan, kendisini yenileyen, seyirciyle iyi diyalog kuran tiyatrocuların her zaman seyircisi olur. Bazı insanlar kendi becerisizliklerini ve yeteneksizliklerini sanki bir tiyatro krizi varmış, sanki bu kriz herkes için geçerliymiş gibi anlatıyorlar. Hayır, bu onların kendi beceriksizlikleri, yeteneksizlikleri ve krizleri. Dolan tiyatro nasıl doluyor?

Herşey bir düğünde başladı
AYLA ALGAN

Ben liseden sonra İngiltere veya Amerika’ya gidip, İngilizce öğrenip İngiliz Dili ve Edebiyatı okumak istiyordum. Tüm bu devrelere kadar, sanatlae içli dışlı olmama rağmen tiyatroyla ilişkim yoktu. Bir arkadaşımın düğününde Beklan Algan ile tanışmıştım. Zaten 5-6 ay gibi kısa sürede de evlendik. 51 yıldır evliyiz. Robert Koleji mezunu olan Beklan’ın da aynı şekilde benim gibi tiyatroyla ilişkisi yoktu. Babasının işlerini takip edebilmek için Amerika’ya gitmişti. İlk önce Actors Studio’la o başladı. Ben de arkasından gittim. Actors Studio Marlon Brando, Paul Newman ve Marilyn Monroe gibi dünyaca ünlü aktörlerin ve aktristlerin eğitim aldıkları New York’un ünlü bir eğitim yeriydi. Ders verenler arasında Elia Kazan da vardı örneğin...

İsim babam Muhsin Ertuğrul
CAN GÜRZAP

Ünlü bir tiyatro oyuncusu olan babam Reşit Gürzap’dan dolayı, doğduğumdan itibaren tiyatro sanatçılarından oluşan bir ailenin içinde büyümüşüm. Babamın hocası, yakın arkadaşı ve beraber çalıştığı modern Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul da benim isim babamdı. Kendisini çok yakından tanıma fırsatım oldu. Onunla, Dram Tiyatrosu’ndaki o küçük odasında birebir tanıştığımda beş yaşındaydım. Çok şık giyinen bir insandı Muhsin Ertuğrul, bana yol göstermiştir. Çocukluğum hep İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun kıymetli sanatçıları arasında geçti. Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, Kemal Gürmen, Cahide Sonku, Şaziye Moral, Raşit Rıza, Mahmut Moralı, Yaşar Özsoy, Kemal Tözem, Sauve Tedü, Perihan Yenal, Behzat Butak gibi Türk tiyatrosunun değerli sanatçıları arasında oldum hep. Ben o kadroya yetiştim. Çocukluk dönemimin tiyatro kadrosu bu isimlerden oluşuyordu. Bu sanatçıları hem kuliste gördüm hem de evimize gidip gelirlerdi. O ortamı ben teneffüs ettim, bu çok önemli benim için...

30 yılımı Nazım ve Brecht’e verdim
GENCE ERKAL
Bana bütün tiyatro yaşamım boyunca yol gösteren iki büyük yazar var: Birincisi Nazım Hikmet, ikincisi ise Bertold Brecht’tir. Yani, sanat anlayışım, tiyatro anlayışım ve dünya görüşüm onların dünyalarıyla çok iyi örtüşüyor. Bu bakımdan, ben aşağı yukarı 6-7 tane Brecht oyunu oynadım. Bunların dışında Brecht’in şarkılarından ve şiirlerinden uyarlamalar yaptım. Nâzım Hikmet için de yine 6-7 oyun onun şiirlerinden uyarladım. İnsanlarım, Kerem, Sevdalı Bulut, Merhaba gibi... Ben de büyük bir yazar olsaydım, “işte bunları yazmak isterdim” gibi düşünüyorum. O bakımdan sanat yaşamımın büyük bir bölümünü onlara verdim. Ben, 1975 yılından bu yana, demek ki 30 yıldan fazladır, Nâzım’ın şiirleriyle iç içeyim. Onları hem sahnede okudum, hem politik toplantılarda, yıldönümlerinde, 1 Mayıs mitinglerinde... Radyo ve televizyona röportaj için çağırdıklarında, artık gelenek haline geldi, “Nâzım’dan bir şiir okumadan bırakmayız,” diyorlar.

İstaünbul’da Haldun Paşa diye karşılandım
HALDUN DORMEN

Yale’de her oyuncu oyunlar yönetir ve oynardı. Ben sahnelediğim ve oynadığım oyunlardaki başarılarım sonucu, Yale Tiyatro Okulu’nun en yetenekli ve en ilginç öğrencisi kabul edilmiştim. Biraz dinlenmek için İstanbul’a geldim. Muhsin Ertuğrul ile tanışmak istemiştim. Arkadaşım Hamit, araya birini koyarak bana bir randevu ayarladı. Muhsin Ertuğrul o sezon Küçük Sahne’nin yöneticisiydi. Dragos’taki evinde beni “Haldun Paşa!” diye karşılayıp öptü. Çok heyecanlıydım. Çok alçakgönüllü davrandı. Amerika’dan dönüşte Küçük Sahne’de yerimin hazır olduğunu söyledi. Yale’de çok başarılı günlerim oldu. Örneğin Sranac Lake diye bir yaz tiyatrosu kurduk. Yale Tiyatro Okulu’nun rejisörlük kısmından başarıyla mezun olduktan sonra Sranac Lake çalışmalarına bir süre devam ettim. On İkinci Gece, Kibarlık Budalası gibi oyunları yönettim. 1953 sonbaharında İstanbul’a döndüm. Doğru Muhsin Ertuğrul’a gittim. Küçük Sahne’de ilk oynadığım oyun Cinayet Var’dır. 17 Nisan 1954 gecesi Cinayet Var ile Türk seyircisinin karşısına çıkmıştım.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Çiğdem Sezer - İbrahim Dizman / 30 Yıl 30 Hayat / İmge Kitabevi
Selçuk Demirel / Gösteri / YKY
Alexander Moseley / A’dan Z’ye Felsefe / NTV Yayınları
Aziz Nesin / Unutulmayan Rüyalar / Nesin Yayınevi
Virginia Woolf / Granit ve Gökkuşağı / İletişim Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları