Paylaş
J.D. Salinger’ın Catcher in the Rye romanı dilimize Gönülçelen adıyla çevrilmişti Benk tarafından. Kitabın sonraki baskılarında yeni çeviri Coşkun Yerli tarafından yapıldı ve artık adı Çavdar Tarlasında Çocuklar’dı. İlk günden bugüne ilginin artarak sürdüğü bir kitaptır, Çavdar Tarlasında Çocuklar.
Kitabın kapağındaki yazıya dikkat çekerim: “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap’tan biri.”
Baskı sayısına bakıyorum:
YKY’de 1. Baskı: 1997, YKY’de 20. Baskı: 2010
Tüm dünyada, şimdiye kadar 60 milyon satmış.
Çavdar Tarlasında Çocuklar şöyle başlıyor: “Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zırvalıklardan sıkılıyorum.”
Romanın kahramanı, gençlik çağını yaşayan Holden Caulfield, eleştirmenlere göre, Mark Twain’in Huckleberry Finn’den sonra en tanınmış roman kahramanı.
Bir posta kutusu efsanesinden söz edilir.
Gerçekten de üzerinde J.D. Salinger yazan bir posta kutusunun fotoğrafı yayınlandı ama, yazarı buradan bir mektup, bir gazete, bir dergi alırken gören olmadı.
Kariyerinin doruğunda başarıya, şöhrete sırt çevirdi, tıpkı Greta Garbo gibi. Büyüklere yüz vermese de, öğrencilerle buluşup konuşurmuş. Hatta bu konuşmaların, yerel gazetelerde yayınlanmasına bile müsaade edermiş.
Uncle Wiggyly in Connecticut öyküsünden My Foolish Heart adıyla sinemaya aktarılan filmi beğenmeyince, yazdıklarının film haklarını bir daha satmamış. Yani Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın filmini aramayın, kitabı okumak zorundasınız.
* * *
İYİ çevirmen Sevin Okyay da bir Holden Caulfield hayranı, Roman Kahramanları’nda bunu yineliyor: “Her şey Holden Caulfield’la başladı. Sanırım The Catcher in the Rye’ı Ankara’da Tarhan Kitabevi’nden almıştım. Kendim iyi bir öğrenci sayılsam da, Holden’a hayran kaldım, uyumsuzluğu bütün uyumlarımı sildi attı, bir anlamda beni aydınlattı. Onun için hayli üzülmüş olsam gerek. Kardeşi Phoebe’yle bir abi olarak ilişkisi de hoşuma gitmişti.”
* * *
PEKİ onun kitaplarını basabilmek için hangi kurallara uymak gerekiyor? Onun hangi özel koşullarını yerine getireceksiniz? Özel koşul deyince aklınıza kapris gelmesin, Salinger’ın tek derdi metin ile okuru baş başa bırakabilmek.
Nedir bunlar? Okuyalım.
? Yazarın adının büyüklüğü, kitabın üzerindeki kitap adının büyüklüğünü geçemez. (Yazarın adına yatırım yapıp kitabı o açıdan satamazsınız.)
? Kitabın ön ya da arka kapağına kitabın satışını artırıcı reklam, resim, fotoğraf, yazar fotoğrafı vb. koyamazsınız. Düz bir renk olacak. (Renkli, fotoğraflı albenili kitap kapağı için değil, kitabı metni için almalı okur.)
? Kitabın ön ya da arka kapağına, kitabı ya da yazarı övücü bir metni bir yana bırakın, hakkında tek satır bile koyamazsınız. (Yazarın metni değil, arka kapakta satış artırıcı, okur tavlayıcı reklam metni ile okuru kandıramazsınız.)
? Kitabın içine yazarın biyografisi, kazandığı ödüller, okuduğu okullar vb. hiçbir bilgi koyamazsınız. (Okur sadece metinle ilgilenmelidir)
? Kitabın üzerine kitabın kaçıncı baskı olduğu uyarısı koyamazsınız. (Bestseller bir kitap olduğundan yararlanarak okura ulaşamazsınız.)
* * *
BÜYÜK yazarlar böyle, yeniden yeniden okunmalılar. Şimdi benim yaptığım gibi.
Paylaş