Mitoloji hakkında her şey

Yunan Mitolojisi’ni bilmeden, Batı edebiyatını, Batı düşüncesini anlamanın mümkün olmadığını söylemek, bilinen bir yargıyı tekrarlamaktan öte bir anlam taşımaz.

Gereken ilgiyi gösteriyor muyuz bu tür kitaplara? Türk okurlarının ilgi derecesi nedir?

Yunan mitolojisindeki kahramanları okuyoruz ama tanıyor muyuz, kim kimdir sorusunun yanıtını verebiliyor muyuz?

Elimizin altında, masamızda, kitaplığımızda bulunduracağımız yayın sayısı sınırlı. Ayrıca her dönemin okuruna bu konuları anlatmak, onlara öğretmek için kitaplar, aynı konular yeniden yazılıyor.

Yalın bir dil, modern bir üslup, bilgiyi popüler bir anlayışla iletmek.

Konuyu kaldıracağı kıvamda sulandırmak, içine mutlaka ironi katmak.

Tarihi gerçeği çarpıtmamak, ama içine biraz abartma payını koyarak magazin yanını da gözden kaçırmamak. Eğer bu konularla ilgili, rahatça anlayabileceğiniz, aradığınız bütün bilgileri bulabileceğiniz eserlerden oluşan bir kitaplık kurmak istiyorsanız, size İlya Yayınları’nı salık vereceğim.

Mitoloji dizisi, bu konuda iyi bir kaynak.

Gustav Schwab’ın Klásik Yunan Mitolojisinin En Güzel Efsaneleri’ni okurken, insanoğlunun gerçeklerinin bu metinlerde yattığını fark ediveriyorsunuz.

Oidipus Efsanesi’ni, Troya’nın Yıkılışı’nı, Odysseus’un serüvenini, Antik Çağ kahramanlarını ve dahasını sürükleyici bir roman gibi okuyacağınızdan kuşkum yok.

YUNAN VE ROMA MİTOLOJİSİNDEN 800 FİGÜR

Gerhard Fink, Antik Mitolojide Kim Kimdir? kitabında, o dönemde yaşayanların bile aklında kalmadığını söylediği 800 figürden söz ediyor bize: "Antik Tanrı ve kahramanlık destanlarındaki figürler ve hikayeler 21. yüzyılın eşiğinde de hálá varlığını sürdürmektedir. Onlarla resim galerilerinde ve opera sahnelerinde, filmlerde, kitaplarda, dramlarda, gazetelerde-kısacası her yerde, bazen tanımadan, karşılaşıyoruz.

Biz, tarihçiler gibi gerçeğin peşinde değiliz, her mit aynı biçimde "gerçek" ve "gerçekdışıdır"; bu yalnızca inceleyen kişinin bakış açısına bağlıdır."

Gerçekten yazarın söylediği gibi, çeşitli kitaplarda bu adlara rastlıyoruz, bilgi edinmeden, kim olduklarını öğrenmeden, romanın, öykünün anahtarını bulamayız. O kahramanlardan esinlenerek yazılmış eserlerin, yaratılan sanat eserlerinin anlamını da bu açıklamalarla çıkarabiliriz.

SOKRATES’İN KARISI HIRÇIN MIYDI?

Tarihten bize kalanların çoğu, gerçek mi sorusunu aşıp bugüne geliyor.

Geçimsizliğe, hırçınlığa örnek gösterilen kadınların başında Sokrates’in karısı Xanthippe gelir. Hatta Sokrates’in bu yüzden felsefeye sığındığı bile anlatılır. Hatta bugün söylenen bir öğrenci şarkısında bakın nasıl hatırlanıyor: "Xanthippe kötü huylu bir kadındı, zaman geçsin eğlence olsun diye Sokrates’i döverdi."

Michale Weitthmann, Xanthippe ve Sokrates-Sokrates’in Karısı
kitabında gerçeğin başka boyutlarını yazmış. Alt başlık, kitap için açıklayıcı notlar taşıyor: "Antik Çağ Atinası’nda aşk, evlilik, cinsellik ve cinsiyet. Seviyeli tarihsel dedikodular."

İki bölümü okuduğunuzda; söylentilerin ardındaki nitelikleri öğrenebilirsiniz: Sokrates’in Atina’sı: Erkek Bakış Açısı / Xanthippe’nin Atina’sı: Kadın Bakış Açısı. Bu bilgileri edindikten sonra asıl merak edilecek bölüm; Tarihsel Dedikodu: Kadın Nasıl Hırçınlaşır? başlığını taşıyor.

Yazara göre, Xenophon, Sokrates’le ilgili bu yorumu söylemeseydi, kuşaktan kuşağa bu hırçınlık yakıştırması çıkmayacaktı.

Hırçınlık iddiasının arkasında çeşitli felsefi bakışlar, akımlar var. Böylece bir söylentinin tarihte nasıl saptırıldığını görmek mümkün. Sanırım bu kitap, cinselliğin, erkek ve kadın gerçeğinin sadece kişisel değil, bireysel tavırlarda gözüken bir davranış değil, toplumsal öğelerle, dönemle belirlendiğini gösteriyor. Tarihin de dedikodular bakımından nasıl zengin bir kaynak olduğunu bir kez daha anımsatıyor.

KİTAPTAN

HOMEROS’UN ODYSSEUS’TAN

BAŞKA SEÇENEĞİ YOKTU (Odysseus)

Bir kahraman olabilmek için izlenecek yolların sayısı azdır. İnsan kimi aman -Odysseus gibi- tesadüfen bu tür bir yola rastlar. Bu durumda cesaret ve nevrozdan oluşan söz konusu tuhaf karışımı kağıda dökecek, ünlü bir şairin sahneye çıkması gerekir. Homeros’un kahramanlarının sağlıklı psikolojilerine yönelik kuşkuyu, yalnızca Odysseus konusunda duymuyorum.

Troya Savaşı’nın ardından, katliamdan sonra hayatta kalmış olan Yunanlıların her biri kendi ülkesine döndü. Bu arada hálá bir dizi aksilik ve kötü sürprizle mücadele etmek gerekiyordu. Hem Ajax ve Agamemnon’dan sonra, en büyük darbeyi Odysseus aldı. Bu beni bir yandan belirli bir tatminle dolduruyor, çünkü bu sözde kahraman oldukça açıkgöz bir tipti. Öte yandan kendisine bu kadar popüler bir edebi anıtın ithaf edilmesini de uygun bulmuyorum.

Homeros ikinci büyük epik eseri için neden tam da Odysseus’u kahraman olarak seçti? Bu soruya birçok yanlış yanıt veriliyor. Ama sadece bir tanesi doğru. Bu ise, şöyle: Homeros’un başka seçeneği yoktu.

EDEBİYAT TARİHİNİN BÜYÜK ÁŞIKLARINDAN BİRİ (Sokrates’in karısı)

Bertold Brecht de neredeyse kaçınılmaz biçimde Sokrates ve Xanthippe mitine değinmiş. Küçük oğlu Stefan için 1934 yılında bir araya getirmiş olduğu ’Alfabe’ mısralarında, "X" harfini yine Xanthippe temsil etmiş:

Xanthippe seslenmiş Sokrates’e / Yine mi sarhoşsun sen?

Adam: Bundan emin misin? / Yoktur bunu bilen.

Biri hálá büyük bir filozof / Diğeri cadı bir yaren.

Bu kıta, Brecht’in etkili bir komikliğe açık olduğunu kanıtlıyor. Bu arada inkar edilmeyecek bir husus da şudur ki, oyun yazarı çıraklık birliklerine ait meyhane şarkılarından, yabancısı olmadığı bazı ifadeleri ödünç almış. Eksantrik filozof evliliği konusu, Brecht’in "saygın vatandaş" örneklerini alaşağı etme amacına çok müsaitti keza. (...)

Flaman yazar Paul Lebeau’nun 1955 tarihini taşıyan, ’Xanthippe’ adındaki ağır kanlı romanı ise, bol gözyaşı döktüren trajik yapısı nedeniyle bu çizgiden fazlasıyla sapıyor. Zerre kadar ironi ve espri taşımaksızın dile getirilen öykü, aşırı yapay görünüyor. Yazarın kendi Katolik Hıristiyan inancını Sokrates’in yaşam tarzıyla bir potada eritme çabasıyla, çok fazla propaganda niteliği taşıyor. (...)

Friedrich Dürrenmatt’ın 1990 yılında, yani İsviçreli yazarın ölüm yılında çıkmış olan ve ’Sokrates’in ölümü’ adını taşıyan güldürü nitelikli öyküsünde, "bir zamanlar sarışın saçlı ve şimdi de gösterişli bir kadın" olan Xanthippe, kocası Sokrates’in batmasını önleyen, kurnaz bir antikacı kadın olarak rol alır. Kocası, antika eşyaları içki alemlerinden çalar. Yani diğerleri sızıp kalınca. "İçine dönük bir aydın ve dünyayı düzeltme heveslisi biri" olan Eflatun, sönük eserlerinin popülaritesini artırmak için, diyaloglarında kendi adının yerine, tüm kentte tanınan ve orijinal bir adam olan Sokrates’in ismini koyar. Tirajı bu numarayla artırılır ilk önce. Fakat ’Devlet’ adlı yazı Atinalılara o kadar demokrasi karşıtı bir izlenim verir ki, yazarı hakkında dava açılır. Yazar ise onların gözünde Sokrates’tir! Her şeye kayıtsız olan bu adam, Eflatun ve Aristophannes’in talimatlarıyla savunmasını ezberlemek durumunda kalır. Ancak konuşmada şaşırır ve ölüme mahkûm edilir.

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Kızıma MektuplarAtaol BehramoğluEpsilon

Sebastian Knight- Bir Endülüs HikáyesiSaliha NilüferPan

Hilesiz TeraziBáki AsiltürkYKY

Yürek BurgusuHenry Jamesİş Bankası Kültür Yayınları

Yahya Kemal BeyatlıSermet Sami UysalBilge Kültür Sanat
Yazarın Tüm Yazıları