Latife latif gerek

TÜRKÇE SÖZLÜK’teki latife maddesinin karşılığını okuyalım:

Haberin Devamı

“latife: Şaka.
Latife etmek: Şaka yapmak.
Latif: Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan.”
Şimdi insanlar birbirine latife ediyorlar mı?
Üslupta inceliği gözeterek, kırmadan, incitmeden bir göndermede bulunmak. Hatta bir yanlış anlaşılma olduğunda, ben ona latife ettim diyerek şakayı daha da hafifletmek... Biraz filmlerde kaldı sanırım.
Ali Şükrü Çoruk’un hazırladığı İstanbul’un 100 Lâtifesi* şakanın tarihi üzerine örneklerle bize bilgi veriyor.
Latifelerin algılanması da, çeşidi de bize dünde kalan ama bugüne getirilmesi gereken, bir değerlendirme biçimini sunuyor.
Çoruk, Önsöz’de latifenin tanımını ve kapsamını açıklıyor:
“Bu çalışmanın konusu olan latife sözlüklerde ‘Güldürmek, eğlendirmek amacıyla söylenen güzel ve nükteli söz veya hikâye, şaka’ anlamına gelmektedir. Çoğulu letaif olan kelimenin günümüzdeki karşılığı ise fıkradır. Az sözle çok şey ifade eden güldürme amaçlı nükteli ve hikmetli söyleyiş latifenin esasını teşkil eder. Bir başka deyişle latifede terbiye, nezaket, zarafet ve incelik söz konusudur. Muhatabını küçük düşürmek, aşağılamak amacıyla söylenmiş, ağza alınmayacak küfürlerin ve nitelemelerin yer aldığı hicivler latife olarak değerlendirilmez.”
Önsözden tekrar anladığımız üzere latifenin temelinde nezaket yatıyor!
Gene önsözde belirtildiğine göre, isimli isimsiz kahramanların yanı sıra, Nasrettin Hoca, Keloğlan, Bektaşi, İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Neyzen Tevfik, II. Mahmud gibi tanınmış kişilerin latifeleri de yer almaktadır.
Seçimde kronolojik bir sıra gözetilmiştir. Birkaç örneğe değinmeden önce bu kitabı neden seçtiğimin gerekçesini aktarayım. Bazı türler vardır ki, bunlar bir kentin insanının davranış özelliklerini içerir. Ayrıca insan ilişkilerinde kabalığın, düzeysiz alayın, dalga geçmenin düştüğü bayağılığın nasıl düzeltileceğini geçmişten örneklerle gösteren bir eğitim kitabı bu.


* * *

Haberin Devamı


LATİFELER ders veren, maddi varlıklardan çok, manevi üstünlüklerin önem taşıdığını ispatlayan özellik taşırlar.
Takmış takıştırmış Avusturya elçisinin aptesthanesine gönderilen en kıymetli taşlarla bezeli nalınlar, paraya değil zekâya verilen değeri gösterir.
Okuryazarlar Laleli’deki Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’ni bilirler, onun latifesini birlikte okuyalım...
Koca Ragıp Paşa, bir gün ansızın, yaptırdığı kütüphaneye gitmiş. Etrafı ve kitapları toz toprak içinde görünce kütüphane memurunu çağırmış ve ona:
‘Aferin Hafız-ı Kütüb! Doğrusu pek emniyetli bir kimsesin. Sana teslim edilen eşyaya hiç el sürmüyorsun’ demiş!
Latifeler bir hatırlatmaya da vesile olurlar, böylece isteyenler padişahın yardımını görürler. Gelin görün ki birçok latife de söyleyenin hayatını değiştirmiştir. Zayıf olduğu için Hindi Molla diye bilinen Esad Efendi, Salihzade’nin yerine geçince hindi latifesi onun Bursa’ya sürgün edilmesine sebep olmuş.
Çok kullandığımız deyimlerden ikisinin aslında birer latife olduğunu ve nereden geldiğini bu kitaptan öğrenebilirsiniz.
Biri, “Çıkar ağzından baklayı”, diğeri de “Vermeyince mabud neylesin Mahmud”.
Aynı mevkide olanların birbiriyle mücadelesinin bile zarifçe yapıldığı bu latifelerden anlaşılır. Kitabın son bölümlerinde yakın tarihten tanıdığımız kişilerin latifelerini okuyacaksınız. Edebiyatçıların yaptığı ya da aralarında yaptıkları latifeler de birer edebiyat çalışması olarak yorumlanmalıdır.

* * *

Haberin Devamı


ŞAKA yapmanın tarihi aslında bu kitap. Nezaket ehlinin latifelerini göstermesi açısından da ayrıca önemli.

(*) İstanbul’un 100 Lâtifesi, Ali Şükrü Çoruk, İstanbul Belediye Kültür A.Ş.

Yazarın Tüm Yazıları