Paylaş
Arkadaşımız Ferai Tınç'ın Yunanistan'ın en büyük gazetesi Ta Nea'nın Genel Yayın Yönetmeni Leon B. Karapanayotis'le yaptığı konuşma (29 Ağustos 1999 Pazar, Hürriyet) toplumsal olaylarda, halkın önde gittiğini bir kez daha ispatlıyordu.
Karapanayotis, gazetesine 'Hepimiz Türküz' başlığını attıktan sonraki o en heyecanlı anı şöyle özetlemiş:
'Hepimiz Türküz başlığını attıktan sonra bir iki arkadaş sıkıntıya girmez miyiz diye sordu. Yaptığımın doğruluğuna inanıyordum. Ama, hiç tepki gelmedi. Ben bile şaşırdım. Feláketin büyüklüğünün farkına vardığımızda bir şeyler yapmak gerektiğine karar verdik. Harekete geçtik. Ama bir de baktık ki halkın örgütlenmesi bizden önde gidiyordu.'
Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, bana, Ferai Tınç'ın Ta Nea gazetesinin genel yayın müdürüyle konuşma yapmaya gideceğini, ona Türkiye'den; bizi, ortak duygularımızı, kültürümüzü ve kardeşliği gösteren CD'ler seçmemi istedi. Hemen Kalan Plak'ın sahibi Hasan Saltık'a telefon ettim ve istediğimiz CD'leri söyledim, büyük bir incelikle gönderdi.
Karapanayotis'e gönderdiğimiz CD'ler arasında; Türk müziğinin ünlü udisi Yorgo Bacanos'unkiler, bir zamanların en tanınmış ses sanatçısı Deniz Kızı Eftalya'nın söylediği şarkılar da bulunuyordu. İkisi de Rum, ikisi de Türk müziğine sazıyla ve sesiyle hizmet etmiş iki sanatçı.
Ta Nea'nın genel yayın yönetmeni bunu ve arkasından Ege ve Balkan Dansları'nı dinlediğinde, yardımlaşmanın ardında bir takım duyarlıkları, aynı hazları paylaşan iki ulusun olduğunu hemen farketmiştir.
Türkiyedeki insan mozaiğinin çeşitliliğini, 'Laz Türküleri' ve 'Kardeş Türküler'de, hiç olmazsa bu ses haritasında görmüşlerdir. Etnik mozaik, kültürün önemli bir parçasıdır.
Konuşmanın bizi gönderdiği gerçek, halk duyarlığının; sınır, ulus, ırk tanımazlığıdır.
Zaman zaman, halklar dosttur ama politikacılar ayrık otu gibi arada durmasalar, deriz: Bu, bütün gerçeği olmasa da bir bölümünün doğru dile getirilişidir.
***
BU tür felaketler, sınır ve ulus tanımaz insancıllığın ortaya çıktığı günlerdir. Yardım; aslında insanın kendi benliğini tatmini, kendi kendine kişilik aynasında bakmasıdır. Öz eleştiri yapması, günah çıkarmasıdır. Felaket günlerinin böyle bir psikolojik özelliği vardır.
Halk bizden önde koştu, sözü, ikibinli yıllara yaklaştığımız şu günlerde halkın yeni konumunu belirliyor.
Tarihteki siyasal ve toplumsal hareketlerde, liderin önemini bir parantez içinde kaydetsek de, halk olmadan, halk benimsemeden hiç bir şeyin gerçekleşemeyeceğini bütün dünya öğrenmiştir.
Kurtuluş Savaşı'mızda, Cumhuriyet'in kurulması, gelişmesi, yerleşmesinde bu gerçeği en iyi bir biçimde kanıtladık.
Halk için, halka rağmen, sloganının da gerçekçilikten yoksun olduğunu deneyen uluslardanız.
Halk kavramını, sivil kuruluşlar deyişiyle eş anlamlı kullandığımız günler geliyor. Artık devlet, düzenleyici, yönlendirici bir kimliğe doğru yol alıyor.
Karapanayotis, halk önde koştu, derken, insanların artık devletin dışında bir birey olarak bilinçlendiğini, bunu her zaman devlet politikasının yönlendirmediği gerçeğini de konuşmasında bir gizli mesaj olarak ifade etmiş oluyor.
***
DEPREM de bize bu gerçeği göstermedi mi: Bireyler, sivil kuruluşlar, devleti beklemeden, deprem bölgelerine koştu.
Her zaman, savaşlarda, siyasal ve toplumsal tarihteki olaylarda olduğu gibi depremde de önde koştular.
Paylaş