Paylaş
Ben de törendeydim, gün için yazı da yazmıştım.
Adalet Ağaoğlu, kitaplarını, notlarını, arşivini üniversiteye bağışladı.
Konuşmasında, neden buraya bağış yaptığını, gerekçelerini anlattı.
Onun adına düzenlenen Adalet Ağaoğlu Odası’ndan da görüntüler ekrana geldi.
Şimdi onun üzerine inceleme, araştırma yapmak isteyenler, buradaki mekâna gelip çalışabilirler.
Birçok yazarın ne yazık ki bağış yapacak bir mercii yok, bu konuya sık sık eğilirim.
Gerçekten de birçok arşiv belgesi yok olur.
Düzenli bir arşiv birçok yazarı böyle bir girişime teşvik etmiştir.
Ama yazarın ve eşi Halim Ağaoğlu’nun çabalarıyla bu arşiv oluşturuldu.
BU yazıyı okuyan Pan Yayınevi sahiplerinden Ferruh Gencer’den aldığım e-postayı okuyalım:
Edebiyatçılarımızda olduğu gibi, bestecilerimizin de orijinal, elyazması notalarının toplandığı, saklandığı bir merkezimiz yok. Türkiye’de nota yayıncılığı Batı ülkelerinde olduğu gibi gelişmediği için, eserlerin orijinalleri, özellikle bilgisayar öncesi kuşaklar için bestecilerin yazdığı haliyle aileleri veya yetiştirdikleri öğrencileri tarafından muhafaza ediliyor. Adnan Saygun için Bilkent Üniversitesi’nde kurulan bir merkez, Saygun’un eserlerini toplu olarak bulunduruyor. Böylece basılı olmasa da bestecinin eserlerine ulaşmak mümkün oluyor. Bu koleksiyona, çok yakında İlhan Usmanbaş’ın eserleri eklendi.
Ekrem Zeki Ün’ün elyazması eserleri, eşi Verda Ün’ün vefatından sonra kızları Nevin Ün’e intikal etti. Nevin Ün, bütün eserlerin bilgisayar ortamına aktarılmasını sağladı. Bu sayede en azından eserler, ilgilenenlere bilgisayar ortamında ulaştırılabiliyor.
Cemal Reşit Rey’in vefatından sonra bestecinin eserlerinin bir araya getirilmesi sıkıntısı yaşanmıştı. Örneğin Çelebi Operası’nın notaları öğrencisi Aydın Karlıbel’in bir dedektif titizliğiyle yürüttüğü çalışmalar sonunda bulundu. Rey’in eserlerini besteci Yalçın Tura bilgisayar ortamına aktardı.
Bir diğer sorun taş plaklar. İstanbul 20. yüzyılın başlarında binlerce taş plağın üretildiği bir merkezdi. Bu plaklar 1960’lı yıllara kadar üretildi, çalındı. Daha sonra yeni teknik gelişmelerle taş plak tarihe karıştı. Ancak bu plaklardaki pek çok kayıt hâlâ dijital ortamlara aktarılmadı. Cemal Ünlü’nün Git Zaman Gel Zaman başlıklı eşsiz araştırmasında bütün bu süreç ayrıntılarıyla anlatılıyor. Cemal Ünlü, ayrıca taş plak üreticilerinin kataloglarını tarayarak ve sayısı binleri aşan kişisel koleksiyonunu kullanarak bir taş plak veri tabanı hazırladı. Pan Yayıncılık’ın internet sitesinde bulunabilecek bu veri tabanında 15 bini aşkın kaydın bilgileri yer alıyor.
Ancak bütün plakların bir arada bulunduğu bir arşivimiz yok. Bilindiği gibi, taş plaklar kolayca kırılabilecek bir malzemeden yapılıyor ve kırılan bir plağı onarmak mümkün değil. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’ndeki Darülelhan kayıtları OMAR’ın (Osmanlı Musikisi Araştırma Merkezi) çabalarıyla dijital ortama aktarıldı ve internette dinlenebiliyor. Ama daha binlerce eser özel koleksiyonlarda aktarılmayı bekliyor. En önemlisi bu plakların hasar görmeden bir an önce bir merkezde toplanması.
ARŞİV sorunu üzerine eğilmeli.
Paylaş