Paylaş
Her kentin unutamayacağımız tipleri vardır, vapurdaki satıcılardan, destancılara kadar birçok konudaki tarihi bilgileri bu tür kitaplardan öğreniriz.
‘Gölgedeki İzmir Yazıları’ kitabında ilgimi çeken bölümlerden biri; ‘Tanıdığım İzmirli Ozanlar/Yazarlar ve Güzel Öğretmenler Üstüne’ başlıklı yazı.
Yazar Efdal Sevinçli burada benim de hem kendisini hem şiirlerini sevdiğim hocası Nahit Ulvi Akgün’den söz ediyor. Psikoloji ve felsefe öğretmeni Akgün’ü, “Ağabey” diye hitap ettiği Şükran Kurdakul’u anlatıyor.
Kurdakul ile ilgili anılarını onun Armağan şiirinden dizelerle bitiriyor: “Biz ki acılar döneminden / Ellerimizi kirletmeden geçtik / Direncim senin olsun / Aşkım senin olsun”
HALİKARNAS BALIKÇISI VE DİĞERLERİ
‘Tanışmak İsterdim’ bölümündeki adların bazılarını tanıdım. Mutlaka Halikarnas Balıkçısı’nı anmalıyım.
Bu bölümde adları geçenleri yazalım, kitaplarını anımsayanlara ulaşır belki yazımız.
Halikarnas Balıkçısı, Giritli Bezmi Nusret Kaygusuz, Refik Nevzat ile Tevfik Nevzat Kardeşler, Mehmet Sırrı Sanlı.... Söz konusu bölüm şöyle devam ediyor: “İzmir Hikâyeleri’nin yaratıcısı Halit Ziya’dan Kemal Bilbaşar’a, ilk edebiyat tarihçimiz Abdülhalim Memduh’tan edebiyatın çılgın çocuğu Şehabettin Süleyman’a, Selanikli Akil Koyuncu’dan Yakup Kadri’ye, Necip Türkçü’den Orhan Rahmi Gökçe’ye, Naci Sadullah’tan Özdemir Hazar’a değin İzmir’le bütünleşen daha nice ad karşımda duruyor, bana bakıyor... Örneğin Amin Maalouf’un büyük dedesi Nasıf Maalouf’un İzmir’de 1850’lerde yazdığı, yayımladığı kitaplar, sözlükler... Amin Maalouf büyükdedesini tanıyor mu?”
Nâzım Hikmet’in ‘İzmir Günleri’ de araştırmacılara yapılan bir çağrı.
O günlerde şair ne yaptı, kimlerle görüştü?
“Örneğin Nâzım Hikmet’in İzmir yaşamı hâlâ karanlık... Yaşamöyküsel yapıtı ‘Yaşamak Güzel
Şey Be Kardeşim’in kahramanı Ahmet’in anlattıkları dışında bugün ne biliyoruz? 1924 sonunda Moskova’dan İstanbul’a gelen ozanın Türkiye Sosyalist İşçi Köylü Partisi’nin (TSİKP) yayın organları Orak-Çekiç gazetesiyle Aydınlık dergisinde çalıştığını, Orak Çekiç gazetesini satarak propaganda yaptığını biliyoruz.
1925 yılı şubatının ortalarında çıkan Şeyh Sait isyanı ile 4 Mart 1925’te (1341), benimsenen Takrir-i Sükûn Kanunu sonrasında dönemin birçok dergisiyle birlikte Aydınlık ile Orak-Çekiç de kapatılır. Nâzım Hikmet’in adı da tutuklanacaklar listesindedir.
İşte siyasal koşulların böylesine sertleştiği İstanbul günlerinde, şair ortalarda görünmez... Arkadaşlarının ve partisinin önerisiyle gizlice İzmir’e gelir, saklanır. Mayıs-Temmuz-Ağustos 1925’te Nâzım Hikmet üç ay İzmir’dedir... Bir yangın yerindeki, izbe bir kulübede yaşar...
Geceleri dışarı çıkar, partili arkadaşlarıyla görüşür, siyasal örgütlenme için çalışır... Bu izbe evde, küçük bir baskı makinesi kurup yayın yapmaya uğraşır. Doğrusu bu izbe ev nerededir? Alsancak’ta mı? Yoksa Bayraklı’da mı? Birlikte olduğu Şimendifer İşçileri Cemiyeti üyeleri kimlerdir? ‘Güneşi İçenlerin Türküsü’ gerçekten İzmir’deki yaşamının ürünü müdür? Yine gizlice Balıkesir üzerinden İstanbul’a döner. Gemici tayfası kılığında İstanbul’dan kaçıp dilinde ‘Güneşi İçenlerin Türküsü’yle Vâlâ Nureddin’in Moskova’daki evine ulaşır...”
ANILAR YUMAĞINDA FİKİR HAYATI
Sevinçli’nin kitabı, anılar yumağı içinde bize İzmir ve İzmirliler hakkında bilgi veriyor. Onları tanıyarak İzmir’in edebiyat ve fikir hayatının genel tarihini öğrenmiş oluyoruz.
Anı türünü sevenlere salık verilir.
(Gölgedeki İzmir Yazıları / Erdal Sevinçli / İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı)
Doğan Hızlan’ın seçtikleri
Henry Miller
Clichy’de Sessiz
Günler
Siren
Cemil Meriç
Kültürden İrfana
İletişim
Mehmet Cevat
Yıldırım Kâbusnâme Doğan
Jane Austen
İkna
Kırmızı
Kedi
Paylaş