Bir şairden şair bir sevgiliye mektuplar

ZUHAL TEKKANAT’ı Cemal Süreya’dan önce tanıdım. O zaman Elif Sorgun imzasıyla bir de şiir kitabı yayınlamıştı.

Haberin Devamı

Evlendiler, bir oğulları oldu. Oğullarını da kaybettiler. Zuhal Tekkanat’la dostluğum hep sürdü.
Onun eşine gösterdiği vefa benim her zaman takdir ettiğim bir davranıştır. Eşine olduğu kadar, şiire ve şaire vefadır, ki kendisi de şair olduğundan kaynaklanır bu duyarlık. Onunla ilgili yazılar yazdı, tek satırının bile kaybolmaması için çaba gösterdi.
Sözcükler’de (*) Cemal Süreya’nın gönderdiği mektuplar yayımlandı. Derginin yöneticisi Turgay Fişekçi, editörün sayfasında şu kısa bilgiyi veriyor: “Bu sayımızda Cemal Süreya’nın kaybolmuş 13 mektubunu ilk kez yayımlıyoruz. Mektupları dergimize ileten ve sunu yazısında öyküsünü anlatan Turgut Çeviker’e teşekkür ederiz.” Turgut Çeviker, Cemal Süreya’dan Zuhal Tekkanat’a Mektuplar başlıklı Sunu’sunda, mektupları kimden aldığını, nasıl yayın aşamasına geldiğini yazmış: “Mektupları yayımlamadan önce Zuhal Hanım’ı aradım, durumu bildirdim ve mektupları okumasını sağladım. Çok sevindi. O da yayın izni verdi. Bir gün Kadıköy’de Üvercinka Cafe’de buluşup mektuplar için gerekli dipnot bilgilerini aldım. Fotoğraf albümünden yararlanmamı da sağladı.”
Bu mektuplardan bazı bölümleri okuyalım. 11 Mayıs 1972 tarihinde Ankara’dan gönderdiği mektubun ilk bölümü şöyle: “Merhaba Zuhal,
Ankara’dayız işte. Günler gelip geçiyor ve biz bir evin boşalmasını bekliyoruz. Bu arada Günel’den mektup geldi; çektiği fotoğraflardan birkaç tane yaptırıp yollamış. Çoğu iyi çıkmamış. Yalnız ikimizi yan yana çektiği bir fotoğraf oldukça güzel. Onu sana gönderiyorum. Birlikte çekilmiş ilk fotoğrafımız bu bizim. Onun için titizlikle sakla. Bundan sonra boyuna çektiririz. Çünkü şeytanın bacağını kırmış olduk böylece. Memo ne yapıyor? İçsel’e mektup yazdın mı? Siyasal ortam boyuna değişiyor. Bugün o son geldiğim günlere göre biraz daha umutlu. Daha doğrusu daha az umutsuz!”
19 Mayıs 1977
tarihli diğer bir mektupta ise ‘şiir’ üzerine önemli notlar çıkacak cümleler var:
“Bir posta kutusu edineceğim önümüzdeki günlerde. Sonra da Papirüs antetli kâğıtları bastıracağım. Sana da yollarım, yazışmalarında kullanırsın. Dergiyle birlikte yayınevini de kurmuş olacağım. Şiirin çok beğenildi. Cahit Külebi’ye göre o sayının en güzel şiiri o. Bu yüzden ‘kuşa çevrilmiş’ falan diye üzülme. Ben onun gereksiz kısımlarını çıkardım, o kadar. Biliyorsun, şiir her planda büyük bir ayıklama işlemidir. Ayıklamadan, atmadan soylu şiir ortaya çıkmıyor. Eluard’ın şiirlerinde görmüyor musun bunu?”
5 Aralık 1977
tarihli diğer mektup da şair mektubunun nasıl bir lezzette olduğunu gösteriyor: “Ankara Ankara Ey iyi kalpli üvey ana! Bilmem beğendin mi? Önemli olan Ankara’yı biraz anlatmış olması. Her sayı sürdürüp gideceğim bu şiiri. Her ay bir şey yayımlamak hoşuma gitmeğe başladı. Artık kimse beni tutamaz. Bugün Sovyet Elçiliği’ne davetliyim. Ama belki de gidemeyeceğim. Çünkü televizyonda maç var. Birlikte izleyelim o maçı. O altı şiirin üçü Oluşum’da çıksın, ikisini de Türk Dili’ne verelim. ‘Memo Emrah’lı şiirin üstünde yeniden çalışmalısın. Tam mayalanmamış daha. Ben gelene dek uğraş. Yahu, senin ‘Yeni Edebiyat’ dergisinde de iki şiirin yayımlanmıştı, 70’lerde. Onları kesip saklamıştın, değil mi? Hani, kitap için elimizin altında olsun diyorum da...
Memo’nun mektubunu da zarfın içine koyuyorum. Çok özledim sizi.
‘Bir yiğit gurbete gidende’
‘Haftaya, buluşalım haftaya’.”

Haberin Devamı

(*) Sözcükler, İki Aylık Edebiyat Dergisi, Mayıs-Haziran 2014, S.: 49.

Yazarın Tüm Yazıları