AK Parti’nin kültür ve sanata dair vaatlerinin öne çıkanlarını, benim için önem taşıyanlarını sıraladıktan sonra, düşüncelerimi, yorumlarımı, dipnotları halinde yazacağım.
Programda, kültür ve sanata dair bölümün başlığı: Kültürde 2023 Hedeflerimiz. “Kültür alanında devletin rolü sadece destek sağlamak değildir. Politikaları ve destekleri 2023 vizyonumuza uygun olarak kullanarak, toplumsal birliği güçlendirmek ve yeni bir uygarlık sentezi oluşturmak yönünde ileri aşamalar kaydetmek amacımızdır.” Açıkça belirtmek gerek ki, artık devletin “kültür politikası” diye bir programı olmamalıdır. Bu, eskide kalması gereken bir anlayıştır. Çünkü, devletin kültürü denetlemesine yol açar. “Kültür alanında devletin rolü sadece destek sağlamak değildir” cümlesini tam tersiyle; “Devlet artık sadece destek sağlamalıdır” şeklinde düzeltmek gerek. “Cumhuriyetimizin 100. yılında Türkiye’de kültür ve sanat değerlerimiz muhafaza edilecek, yeniden üretilecek ve gelecek nesillere aktarılacaktır” ifadesi küresel kültüre yer vermediğinden eksik bir tanımdır. “Kültür merkezi bulunmayan illerde kültür merkezleri inşa edeceğiz.” Bu merkezlerin ne olacağı, işlevleri, çalışma yöntemleri konusunda ne yazık ki bilgi verilmiyor. Çünkü bu merkezler belki eski halkevlerinin yerini alabilir. Ama bunlar da devletin, hükümetin politikası doğrultusunda çalışırlarsa, görevlerini yerine getiremezler. Aşağıdaki madde önemli, çünkü devamı konusunda kaygı taşıyorum: “Kütüphane, kültür merkezi ve müze gibi kültürel tesislerin yerel yönetimlere devredilmeleri tamamlanacaktır. Özel sanat kurumları ve sanat ve kültür ile ilgilenen STK’lara verilen destekler artarak devam edecektir.” Aslında devletin, hükümetin bu kurumlara yeterince para harcamadığı bilinen bir gerçek. Haliyle kültür merkezinin yerel yönetimin kültür anlayışını yansıtmasından korkuyorum. Açıkçası halk eğitim merkezlerinin bir türevi gibi faaliyet gösterme riskleri de yok değil. Kütüphane ve müzelerin, devir düşüncesi bir ihtimal iyi sonuçlar verebilir. * * * GELELİM aşağıdaki büyük iddia taşıyan satırlara: “İstanbul’da tarihimizi, uygarlığımızı ve kültürümüzü simgeleyen unsurların sergilendiği dünya çapında büyük bir müze kuracağız. Gaziantep’te Zeugma Müzesi ve Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi ise 2011’de açılacak. 2023 yılına kadar ise Ankara’da Türkiye Uygarlıklar Müzesi, İzmir’de Ege Medeniyetleri Müzesi, Antalya’da Akdeniz Uygarlıkları Müzesi, Van’da Urartu Müzesi, İstanbul’da Osmanlı Milletleri Müzesi, Çanakkale’de Troya Müzesi, Şanlıurfa’da ise Edessa Arkeoloji Müzesi ile Haleplibahçe Müzesi kuracağız. Her tarihi eserimizi restore edeceğiz.” İstanbul’un kültür başkenti olduğu 2010 yılında bile İstanbul’a bir müze kurulmadığını düşünürsek, başta İstanbul olmak üzere diğer illerde bu kadar geniş kapsamlı müzeleri nasıl yapacağız sorusu akla geliyor. Şehir müzesinin bile olmadığı bir kentte bu biraz büyük bir iddia. Üstelik yakın tarihte kaçırılmış büyük bir fırsat hâlâ akıllardayken. “Büyük şehirlerimizde Milli Müze Kompleksleri kurulacak, depolarda kalan sergilenmemiş eser kalmayacak. Tesbit edilen tüm önemli eserlerimizin TEDA projesi kapsamında çeviri ve baskı masraflarını karşılayacağız.” “Depolarda kalan sergilenmemiş eser” sözü bana İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin durumunu anımsatıyor. Müzenin deposundaki eserler yıllardır sergilenmeyi bekliyor. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki depolardaki eserleri unutmayalım. Hükümet ilk önce mevcut eserlerin gün ışığına çıkmasını sağlasa yeter! AK Parti’nin Türk yazarlarının yabancı dillerde yayınlanmasını sağlayan TEDA projesini övmek gerekir. Gerçekten birçok yazarımızın yapıtları bu programın yardımıyla başka dillere çevrildi. “5000 kişinin üzerinde nüfusa sahip her yere kütüphane açılması” da bana gerçekçi gelmedi. Oraya kitap bulmak çok zor. Üstelik büyük kütüphanelerin kadro sorunu, yer sorunu yaşadığı bir ülkede bunu gerçekleştirmek neredeyse imkânsız! * * * DİLERİM bu vaatler gerçekleşir, biz de sevinerek yazarız.