19 Mart tarihine kadar açık kalacak olan fuarda 150’ye yakın kültür etkinlği ve imza günleri gerçekleştirilecek.
Fuarın onur konuğu, şair ve yazar Veysel Çolak.Fuar kapsamında Barış Pirhasan’a Pen Yazarlar Derneği 2023 Şiir Ödülü de sunulacak.
Fuardaki program ve toplantılar şöyle:
* Bu yıl 300’e yakın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleşecek 25. İzmir Kitap Fuarı, panel, söyleşi, atölye çalışmaları ve çocuk etkinliklerinden oluşan 150’ye yakın kültür etkinliğine ev sahipliği yapacak. Kentin kültür yaşamına değerli katkılar sunan fuar boyunca pek çok değerli yazar, şair ve biliminsanı okurlarıyla buluşacak.
* Çeyrek yüzyılı geride bırakan İzmir Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu İzmir’de yaşayan ve şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat eleştirmeni, düşünür gibi pek çok unvanı bulunan Veysel Çolak olarak belirlendi. Fuar süresince, gerçekleşecek panel ve söyleşilerde Veysel Çolak’ın edebiyatı, eserleri ve yaşamı ele alınacak.
* Edebiyat dünyasının en prestijli ödüllerinden olan ve PEN Yazarlar Derneği tarafından verilen 2023 Şiir Ödülü, TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda 18 Mart Cumartesi günü, yönetmen, senarist, şair Barış Pirhasan’a takdim edilecek. Hem edebiyat hem sinema alanında birçok ödülü bulunan Pirhasan, PEN Yazarlar Derneği’nin ifadesiyle “70’li yıllardan beri şiirin yüzünü güldürecek, okuru sevinçten ağlatacak” şiirler yazıyor, özgün ve öncü olarak nitelenen şiirlerinde diğer usta şairlere de selam çakıyor.
* Fuar kapsamında İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve ilçe belediyeleri yapılan çalışmalar kapsamında, öğrenciler hafta içi günlerinde fuarı ziyaret edecek, kitaplarla bir araya gelerek, kendi yaş gruplarına göre düzenlenmiş etkinliklere katılacak.
* Ülkemizde meydana gelen deprem felaketinin yaralarını sarmaya devam ederken, edebiyatın birleştirici gücüne de inanarak, fuar kapsamında deprem bölgesine gönderilmek üzere, TÜYAP Fuarcılık Grubu ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğinde, ‘
Yalnız bilgisine güvenilir bir iş arkadaşı değil, kendisi de güvenilir bir dosttu. Her zaman bilgisine, görgüsüne müracaat ederdim.
Onunla ilk karşılaşmamız nerdeyse elli yıla dayanıyor. İlk tanıştığınızda ne kadar iyi bir entelektüel olduğunu anlamazdınız. Çünkü bildiklerini gerekmedikçe anlatmazdı, ne tavırlarıyla ne dış görünüşüyle bir hazineyle karşılaştığınızı fark ederdiniz.
Hürriyet Gösteri’nin ilk yıllarında çalışmalarımıza katılır, yardım ederdi. Alçakgönüllü olduğu için yardım kelimesini kullanıyorum.
Yardım kavramı altında bir baktık ki Türkçe yanlışlarını düzeltiyor, sessiz sedasız düzeltmenlik yapıyor, dergiye önemli katkı sağlıyordu.
Dışarıdan bakınca işsiz, güçsüz, orada burada vakit geçirmek isteyen biri olduğunu zannederdiniz.
İlle de birimizin onu, birikimini anlatmamız gerekiyordu.
İyi bir maliyeciydi, bürosu vardı.
Dayanamadım, bir gün,
Sahaflar hakkındaki bu kitap birçok dostumu da bana hatırlatıyor.
Okumaya başladığımda, birkaç duyguyu bir arada yaşadım.
Kitaba meraklı olanların, tutku derecesinde kitapseverlerin kitapta yer bulmasının yanı sıra edebiyat tarihine düşecek notları da içeriyor.
Kitap yazarlarının biyografilerini okurum önce. Türkmenoğlu’nun biyografisini okuyun.
İlk sayfada ithaf var:
“Rahmetli Muhterem Büyükbabam Türkmenzade Mustafa Mehmet’e.”
‘Kitap Hakkında’dan:
“Babamdan tevarüs ettiğim bir alışkanlıktı. Sahaflar Çarşısı ve kitabiyata dair elime geçen fotoğrafları ve belge niteliğindeki dokümanları kabaca biriktirdim.
Yazarın tanıtımı:
“Bu hikâye, keman sanatçısı Gönül Gökdoğan, annesi Nüzhet Gökdoğan ve anneannesi Nezihe Pelit’in gerçek yaşam öyküsüdür.
Sevginin, emeğin, başarının, azmin, ümidin ve pek tabii de vazgeçişlerin, bırakışların, hayal kırıklıklarının ama yine yeniden doğuşun, dolu dolu yaşanmış hayatların en gerçek hali ile anlatımıdır”.
Kendi hayatımızı kaleme getirsek hiç kuşkusuz bu özelliklerin çoğunu biz de yazardık.
Bazı yaşam öyküleri vardır ki bireyselliğin yanı sıra mesleklerinin de tarihine tanıklık etmişlerdir.
Gökdoğan, kendi mesleki çizgisini anlatırken, Türkiye’de çok sesli müziğin serüveniyle ilgili tanıklığını da bize iletiyor.
Oraya giden sanatçıların da değerini biliyorum. Yalnız ana babalı çocuklar değil, ailesini yitiren çocukların da ruh halini onarmak için kitaplara ihtiyaçları vardır. Oyuncak seçimi gerekmez ama çocuklara okutacağımız kitapları seçerek göndermeliyiz.
Öğretmenlerden, psikologlardan, edebiyatçılardan oluşan bir kurulu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na önermek istiyorum. Özellikle karanlık çöktüğünde acılar bilinçaltımızdan bilincimize çıkarlar, bunu giderecek tek çare de kitaptır.
İlkokulu bitirdiğimde Hürriyet bütün çocuklara kitap armağan etmişti. Türkiye İş Bankası bu işlevi şimdi sündürüyor. ‘Getir karneni, al kitabı’ programı ile.
Yıllar önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluşturduğu bir kurulda görev almıştım. Çocukların okumasının şart olduğu kitapları seçmiştik.
Kurulda ayrıca çocuk yayınları çıkaranlar da bulunmalı.
Devlet ve özel kurumlar, depremzedelerin kalabilecekleri, karınlarını doyuracakları ortamı sağlamak için seferberlik ilAn ettiler ama ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır.
Anasız babasız çocukları sahiplenmek için çok fazla müracaat varmış. Hiç kuşkum yok iyi, isabetli bir seçim yapıldığında çocuk yoksunluğu hissetmeyecektir.
Burada dikkat edilecek ölçütlerden biri, ailelerin sorumluluğunu aldığı çocuğu akranlarının düzeyinde yetiştirmeleridir.
‘Sinan Ayakta Torunları Çadırda.’
Manşetten birkaç satır:
“Mimarlık dünyasına unutulmaz bir imza atan Mimar Sinan’ın Hatay’a bıraktığı neredeyse 500 yıllık külliyeler son felakette hiçbir zarar görmedi. Hatta bu külliyeler depremde evlerini yitiren vatandaşların sığındığı güvenli bir liman oldu.”
Mimar Sinan’ın ölüm yıldönümünde birçok eserini ziyaret ettim.
Silivri’ye her gidişimde köprüsünden geçerken onu anıyorum.
Yıllar önce bir yıldönümünde otobüs kiralamış, rahmetli Çetin Emeç başta olmak üzere yazı işlerindeki arkadaşları Selimiye Camisi’ni ziyarete götürmüştüm.
Mimar Sinan’ı ne kadar tanıyoruz? İlgililer dışında birçok okurun kitaplığında ona dair eserler yoktur.
Kısa bir süre önce yayımlanan bir kitabı okumanızı tavsiye edeceğim:
Kahramanmaraş’ın birçok kitabından söz ettim, dergilerini yazdım. Her sayfa bana şimdi hüzün veriyor.
‘yitiksöz’ dergisinin genel yayın yönetmeni beni aradı, hayatta olduğunu söyledi.
- ‘yitiksöz’ün kapağında Osman Sarı’nın iki dizesi var:
“Ey bizi bekleyip bekleyip hüzünlenen çağ
Bir hal olmuş bize bir hal olmuş bize.”
Arif Ay’ın yazısının başlığı, ‘Yarasını Saklayan Şehirler’:
“Struga Şiir Akşamları için gittiğim Üsküp’te yaşlı bir amca, ‘Benim akrabalarımın, komşularımın çoğu İstanbul’a, Bursa’ya göçtü. Ben burada kaldım Osmanlı’nın emanetini korumak için’ dediğini hatırladım.”
Struga Şiir Akşamları’na ben de gittim, bir tebliğ okudum.
En son İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda okulun yetkili kurulundan lisedaşlarım beni ziyarete gelmişlerdi. Üç mezun Cemil Meriç, Aydın Boysan ve benim adıma kitap okuma kartları hazırlamışlar ve bir de rozet vermişlerdi.
Baki Süha Ediboğlu’nun dizelerini mırıldanmaya başladım:
“Beni de alın koynunuza hatıralar.”
Selâhattin Pınar da bu şiiri bestelemişti.
Pertevniyal Valide Sultan, burayı 1872 yılında kurmuştu.
Hıfzı Topuz’un ‘Meyyale’ romanının kaynağı da onun 1880’lerde dikte ederek yazdırdığı ‘Sergüzeştname’ydi.
Ziyaretime gelen Pertevniyallilerle anılar denizinde kulaç atmaya başladık.
Albümümde bir fotoğraf hâlâ duruyor, lisenin bahçesinde ayakta duruyorum, elimde