Paylaş
Yazarın tanıtımı:
“Bu hikâye, keman sanatçısı Gönül Gökdoğan, annesi Nüzhet Gökdoğan ve anneannesi Nezihe Pelit’in gerçek yaşam öyküsüdür.
Sevginin, emeğin, başarının, azmin, ümidin ve pek tabii de vazgeçişlerin, bırakışların, hayal kırıklıklarının ama yine yeniden doğuşun, dolu dolu yaşanmış hayatların en gerçek hali ile anlatımıdır”.
Kendi hayatımızı kaleme getirsek hiç kuşkusuz bu özelliklerin çoğunu biz de yazardık.
Bazı yaşam öyküleri vardır ki bireyselliğin yanı sıra mesleklerinin de tarihine tanıklık etmişlerdir.
Gökdoğan, kendi mesleki çizgisini anlatırken, Türkiye’de çok sesli müziğin serüveniyle ilgili tanıklığını da bize iletiyor.
Gerçekten de ülkemizde çok sesli müziğin tarihi, birçok aşamalardan geçmiştir, bu aşamalarda rol alan çabalarıyla yaygınlaşmasını, dinlenmesini sağlayan kişilerden biri de Gönül Gökdoğan’dır.
Kitabın ithafı:
“Beni ben yapan sevgili anne ve babacığıma...” Gönül Gökdoğan
Önce Gönül Gökdoğan’ın biyografisini okudum. Yazılması gereken not, ‘Türkiye’nin ilk keman profesörü’ olması.
Kitabın yazarına teşekküründen birkaç satır:
“Hayatımın 80 yılı nasıl geçti?
Kendime hep soruyorum ve cevap veremiyorum.
Beş yaşında keman çalmaya başladığımı düşünürsek, 75 yıl eder.
40 yıl sahne ve turne, diğer seneler ise hem turne hem de eğitim ile doluydu.
Ama ne yazık ki her şey bir rüzgâr gibi esti ve geçti. Şimdi sakin bir yalnızlık dönemi yaşamaktayım. Sevgili Zeynep Keten ve sevgili Berin Turgut komşularım sayesinde yalnızlığım hafifiyor. Kendimi daha iyi hissediyorum.
Yıllarımı kaleme alan sevgili Zeynep Keten’e çok teşekkür ederim.”
Seçme bazı bölüm başlıkları:
”Büyük heyecan ile gittiğim Paris’ten 1969 yazında 30 yaşında büyük hayallerle İstanbul’a tarif edilemez bir gururla geri döndüm. O zaman Paris’te kalmam için çok teklif gelmişti. Ama hep kendi ülkeme ve İstanbul’a dönmek istedim.”
Paris’te ve dünyada başarılı bir öğrenim geçirdikten sonra Türkiye’deki anıları, o dönem bir müzisyenin yaşadığı güçlükler, bugünü anlamamızı sağlıyor.
Bireysel notlar ya da biyografi olarak bu kitabı değerlendirirseniz eksik bir yöntemin batağına saplanmış olursunuz.
Bugün konservatuvarlarda rahatça ders gören öğrencilerin, Gökdoğan gibi kişilerin çabalarını öğrenip onları saygıyla anması gerekiyor.
Sanatçının devletle, hükümetlerle konuşmalarını, özellikle Turgut Özal’la görüşmelerini okumanızı tavsiye ederim.
Sanatçı sanatçıyı över mi?
Över. İşte güzel bir örnek:
“Geçenlerde bir gazete röportajında Kerem Görsev’in benimle ilgili söyledikleri yayımlanmıştı. Bir gün Kerem’in bu kadar başarılı olacağı, üstelik benim için bu sözleri söyleyeceği hiç aklıma gelmedi. Kerem’in başarılı olacağını hiç düşünmüyordum. Öyle ki Kerem’i sınıftan ihraç etmiş, elinden tutup viyolaya götürmüştüm. Viyola kemanın daha büyüğüdür ama cüssesine bakmayın.
Yani konservatuvarı kuranlardan biriyim. Yaylı sazlar bölümünü viyolonselist Reşit Erzin’le beraber kurduk.”
Kitapta dönemin müzisyenleri üzerine de bilgiler bulabilirsiniz.
Konservatuvar çalışmalarının tarihini de Gökdoğan kişi adları vererek anlatmış.
MGSÜ’deki çalışmaları da bugün nasıl ürün verdiğini göstermektedir.
İlk Aşk bölümü de sanatçının kişiliği, ruh dünyası üzerine yorumlar yapmamızı sağlayacak nitelikler taşıyor.
Bir keman virtüözünün, bir hocanın yaşamı önemli bilgiler içeriyor.
İyi bir sanatçıyı, müzik tarihimizin evrelerini öğreten bir kitap.
(Sözcükler Yayınları)
Paylaş