Yan yana oturduğumuz iki dostumu da rahmetle anıyorum: Ayhan Songar ve Ahmet Kabaklı.
Bu konserlerde ilk kez seslendirilen besteleri de dinlerdik.
Korosuyla birlikte Kahire’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi’nin avlusunda verdiği konser de belleğimde yer etmiş etkinliklerden biridir.
Atlığ, ayrıca icrasını yönettiği parçaların doğru notalarını da yayımladı.
Fatih Salgar’la birikte hazırladığı ‘Türk Müziği Klasikleri’ birçok icracının koleksiyonunda bulunuyor.
Yazarken Fasıl CD’lerini dinledim. Güftelerle bir de sözlük vardı.
Besteciler ve güftecilerin yanı sıra güfteler de CD’lerin kitapçığına konulmuştu.
Dinlediklerim hangileriydi?
‘17. Yüzyıl Işığında Osmanlı’ kitabının editörleri Hanife Koncu ve Nuri Seçgin.
İlk sayfadaki yazı: “Dünden öğrendiklerinle bugünü yaşamak, ‘yarın’ları aydınlatır.”
‘Kitaba dair’den alıntılar:
- “Osmanlı’nın her sahada büyük başarılar elde ettiği 16. yüzyılda, devletin siyasi gelişmeleriyle paralel olarak refah düzeyinin, ilim ve kültür hayatının da üst seviyelere çıktığı malumdur. Özellikle yüzyılın ilk elli yılında yapılan seferlerdeki başarılı sonuçlar, bunu takiben hâkim olunan coğrafyanın genişlemesi, ilim adamlarının faaliyetlerinin artması, yazılan eser sayısının çoğalması ve çeşitliliği gibi son derece dikkate değer bir durumun varlığı söz konusudur.”
- “Her çağ kendine göre sosyal düzeni ve sınıf bölünüşü, kendine mahsus yönetim biçimi ve yine kendine uygun dünya görüşü ile karakterlenir bu karakteristikleri ideal çizgilerine en çok yaklaşan bir vüzuhla nefsinde topladığı müddetçe (yoksa muhakkak filan yüzyıldan başlayıp şu veya bu zamana gelinceye kadar değil), çağ ayrımında kendine ait yeri bulur. Çalışmamızda, bu yüzyıla geniş bir perspektiften bakabilmek adına, edebiyattan tarihe, geleneksel sanattan musikiye, denizcilikten mimariye, nesir dilinden hilyelere, sevgili diliyle yazılmış gazellerden devriyelere, divânlardan hikâyelere, dergâhtan seyahatnamelere vb. birçok konuya temas eden, yeni tespitler ve yorumlar ortaya koyan 30 yazı bulunmakta ve yazar adına göre alfabetik olarak sıralanmaktadır.”
KİTAPTAN SEÇME MAKALELER:
- Kitaba Dair, 17. Yüzyıla Bir Bakış -
İstanbul Modern’in inşaat sürecinde geçici olarak kullandığı Beyoğlu’ndaki binasında geçen yıl sergilenen fotoğraflardan oluşuyor kitap.
Bülent Eczacıbaşı
Kitabın kapağını açmadan Hacı Bayram Veli’den iki dizeyi anımsadım:
“Nagehan ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım taş u toprak arasında”
İlk sayfada bir ithaf:
“İstanbul Modern’in yaratıcısı ve ruhu Oya’ya.”
Kitabın başında
Ailemle birlikte Saray Sineması’ndaki konserlerine giderdik, unutamadığım konserlerden birinde tanbur çalmış, kızı Meral Selçuk’a eşlik etmişti. Daha sonraki yıllarda da İcra Heyeti’ni yönettiği icraları kaçırmazdım.
Gene ailemle birlikte Küçükçiftlik Park’taki konserlerin de müdavimiydik. İncila Bertuğ, Hüseyin Kıyak’ın hazırladığı ‘İstanbul’un Engin Sesi–40 Yılın Ardından Münir Nurettin Selçuk’ kitabını okurken, bir yandan da Yapı Kredi’nin ‘Üstad Münir Nurettin Selçuk’ kasetlerini dinledim. İncila Bertuğ–Hüseyin Kıyak’ın Önsöz’ünde kitabın tanıtımının yanısıra hakkındaki yazılardan da alıntılar yer alıyor:
“2021 yılının nisan ayıydı Uğur Deran bizi aradı ve 27 Nisan’ın Münir Nureddin Selçuk’un ölümünün kırkıncı yıldönümü olduğunu söyleyerek bir anma faaliyetinin yapılıp yapılmayacağını sordu.
Peyami Safa, 1951 yılında 35. sanat yılını kutlayan Münir Nureddin Selçuk’un jübile kitapçığında şunları yazıyordu:
‘Osmanlı musikisinin tükenme devrinde, insan sesi, muhtaç olduğu disiplini, Münir Nurettin’in kibar ve mümtaz şahsiyetinde bulmuştur... Münir Nurettin olmasaydı, bu musiki belki çoktan bir tarih sesi halini alacaktı. Ona bir müddet daha canla ve cazip aktüalitesini vermekte en büyük şeref payı herhalde Münir Nurettin Bey’indir.’ İcracılığında olduğu gibi bestekârlığı konusunda da geçmişle gelecek arasında köprü oluşturdu. Seçtiği şiirler, makamlar ve usullerle Cumhuriyet dönemine yumuşak bir geçiş yaptı.
Öncelikle uyarısıyla bize yol açıcı olan Uğur Derman’a, dedesi için yapılan çalışmalarda bizi her konuda destekleyen Nükhet Sirel’e teşekkür ederiz.”
İçerik sıralaması:
Yayınevlerinin pek ilgi göstermediğinden söz ettik. Birçok kitabın yeni baskısı yapılmadı.
İsmail Birgül adlı okurum bana bir kitabı hatırlattı:
Semih Balcıoğlu’nun ‘Güle Güle İstanbul’unu.
Yakından tanıdığım, hatta bir kitabına giriş yazdığım Balcıoğlu’nun kitaplarını kitapçılarda bulamazsınız.
Her kitabevinde belli türlere ait raflar vardır, çoğunda karikatür rafına rastlamadım.
Süleyman Demirel, müzesi için Semih Balcıoğlu’ndan kendisi çizdiği karikatürlerin orijinallerini istemiş, eline geçtikten sonra arayıp teşekkür ettikten sonra şöyle demiş:
“Semih galiba sen benim sayemde karikatürist oldun.”
“Türk Kütüphaneciler Derneği olarak Cumhuriyet’imizin 100. yılı nedeniyle 59. Kütüphane Haftası’nın temasını ‘Cumhuriyet’in Kazanımları ve Kütüphanecilik’ olarak belirledik.
Cumhuriyet’imizin 100. yılına ülke olarak büyük bir heyecanla girdik ancak önce derneğimizin Genel Başkan Yardımcısı Emre Hasan Akbayrak’ı 2 Ocak 2023 tarihinde kaybettik. Sonra da 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş depremini yaşadık. Depremde kaybettiğimiz canlarımızın sayısı resmi rakamlara göre 50 bini, yaralı sayısı ise 100 bini geçti. Yaralılara acil şifa vefat edenlere Allahtan rahmet deliyorum.
Ülke olarak yaşadığımız deprem ve ardından sel felaketi ile kriz zamanlarında kütüphanelerin rolü nedir ne olmalıdır, konusu bir kez daha gündemimize geldi.
BEŞ MESLEKTAŞIMIZI KAYBETTİK
Bu depremde maalesef kütüphaneci meslektaşlarımızdan Adıyaman Üniversitesi Kütüphanesi’nden Özlem Akdal, Adıyaman Besni İlçe Halk Kütüphanesi’nden Sevgi İmre, Gaziantep Nurdağı İlçe Halk Kütüphanesi’nden Recep Tayyip Erönü ile Hatay Meriç İl Halk Kütüphanesi çalışanı İhsan Gök ve Hatay Dörtyol İlçe Halk Kütüphanesi çalışanı Mustafa Yalçın olmak üzere toplam 5 kütüphane çalışanımızı kaybettik.
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ve Goethe Enstitüsü ortaklığında, deprem bölgesinde doğrudan çocuklarla çalışan gezici kütüphane personeline yönelik travma terapisi eğitimi düzenleyeceğiz. Nisan ayının sonunda gerçekleşecek eğitimde, Almanya’dan konunun uzmanı Dr. Udo Bär ve Türkiye’den çocuk kitapları yazarı, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği Başkanı Dr. Nilay Yılmaz ile birlikte çalışacağız. İki günlük eğitim kapsamında, travma ve travmanın sonuçları hakkında temel bilgiler verilecek, yaratıcı etkinliklere nasıl liderlik yapılabileceği hakkında ipuçları sunulacak, krizlerle başa çıkma, ailelerle iletişim gibi alanlarda bilgiler verilecektir. Buna ek olarak yardıma giden, orada görevli personelin kendi travma ve stresleri ile nasıl başa çıkacaklarına dair de bilgi verilecektir.
Değerli meslektaşlarım, bildiğiniz üzere bu yıl Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100. yılını kutluyoruz. Bu kapsamda 4-7 Ekim 2023 tarihleri arasında Milli Kütüphanede ‘Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Kütüphaneciliği Sempozyumu’ düzenleyeceğiz. Cumhuriyet dönemi Türk kütüphaneciliğinin her yönüyle değerlendirileceği sempozyum hazırlıklarımız devam etmektedir. Yüzyıl bir ülkenin hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Aynı zamanda bir çeşit muhasebe yapma fırsatı da edinmiş oluyoruz. Geçmişte neyi yaptık ya da yapamadık da bu durumdayız? Bunları konuşup tartışarak önümüzü daha iyi görmemiz için yol gösterici olabilecek kararlar alabiliriz.
Cumhuriyet’in kuruluş amaçlardan belki de en önemlisi çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktı. Acaba bugün çağdaş uygarlık düzeyinin neresindeyiz? Her alanda bu sorgulamanın yapılması gerekiyor. Biz kütüphane haftasında, kütüphanecilik alanında bunu yapalım dedik. Bu nedenle 59. Kütüphane Haftası’nda Cumhuriyet’imizin belleği, kültür kurumlarını bir de bu açıdan değerlendireceğiz.
Hangi eserleri var bu LP’de:
A Yüzü
Söz/Müzik: Âşık Veysel
Söz/Müzik: Âşık Veysel
Söz/Müzik: Âşık Veysel
Söz/Müzik: Âşık Veysel
Söz/Müzik: Âşık Veysel
B Yüzü
Serginin mottosu: ‘Zaman ve Mekânın Büyüsünde Bir Ressam - Şevket Dağ.’
Sergi için hazırlanan albümün ilk sayfasında Halife Abdülmecid Efendi’nin yazısını okuyoruz:
“Dinin ruha ne kadar keskin nüfuzu varsa, Şevket Bey’in tabloları da nispetle bir kuvvete maliktir. Ruhu okşayan nezih, latif kimliği ile şarkın hissiyatını renklerine böylesine aksettiren bir ressama da malik değiliz. Bütün asarında cazibe-yi milliye mevcuttur. Leonardo da Vinci senelerce sevgilisinin bir hafif tebessümünü tersim ettiği gibi, Şevket Bey de âsar-ı İslamiye’nin âşığı bir şairdir.”
Yazının ardından Sabiha Rüştü Bozcalı’nın ‘Ressam Şevket Dağ portresi’ geliyor.
Albümdeki makaleler:
- Dr. M. Sinan Genim
Nev-i Şahsına Münhasır Bir Sanatçı Şevket Dağ