Tariflerde süt, yoğurt, yumurta ve bal içermeyenler buzdolabının serin bölümünde en fazla 3 gün; dondurucuda ise 3 ay saklanabilir. Bebekler doğduktan sonra 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. 6. aydan önce ek gıdaya başlanması bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Anne sütünün eksik ya da hiç olmadığı durumlarda mutlaka çocuk doktorunuza danışmalısınız. Tarifleri denemeden önce zeytinyağı dışında yazan malzemeleri 3 gün kuralına göre denemiş ve herhangi bir reaksiyon gözlememiş olmalısınız.
Sıcak yaz günlerinde piknik, kamp, teras/ balkon, tatil gibi açık havada yemek etkinlikleri artıyor. Artan hava sıcaklığı ise bakterilerin hızlı şekilde çoğalmasına yol açtığından gıda zehirlenmeleri de sıklıkla karşılaşılan bir durum haline geliyor. 1-12 yaş arası çocuklar, gebe ve emziren anneler yüksek risk altında olsa da aynı risk tüm diğer bireyler için de geçerli. Gıda güvenliğinin sağlanamadığı durumlarda bakteriden kaynaklı zehirlenme ihtimali oluyor. İşte gıda güvenliğini sağlamak için başlıca yollar;
1- Çiğ et ve sebzeleri ayrı tutun. Çapraz bulaşmayı önlemek için et ve sebzeler için ayrı bıçak, maşa, kesme tahtası ve servis tabağı kullanılmalı. Çiğ / az pişmiş et ürünü yemek veya çiğ et ürünü bulaşmış bir servis gereci kullanmak toksoplazma enfeksiyonu riskini artırır. Bu da özellikle gebelik döneminde oldukça tehlikeli sonuçlara yol açar.
2- Sebze ve meyveler kabukları soyulacak bile olsa, akan su altında bolca yıkanmalı.
3- Etle temas eden kişi, başka bir gıda ya da araç- gerece dokunmadan önce ellerini akan su altında en az 20 saniye boyunca sabunla yıkamalı.
4- Soslanmış gıdalar her zaman buzdolabında muhafaza edilmeli. Çiğ etle temas eden sos tekrar kullanılmamalı.
5- Et, yumurta, süt ürünleri, kümes hayvanları, deniz ürünleri market alışverişi sırasında en sona bırakılmalı. Satın aldıktan sonra da en kısa zaman içinde buzdolabına kaldırılmalı.
6- Donmuş etler buzdolabında, soğuk suda ya da mikrodalgada çözdürülmeli. Çözdürme işlemi kesinlikle oda sıcaklığında bekleterek ya da sıcak su altında yapılmamalı. Çözünen gıda anında pişirilmeli.
Artan hava sıcaklığına yediklerimiz ve içtiklerimize dikkat ederek vücudun uyum sağlamasını kolaylaştırmak elimizde. Bu sayede hissedilen sıcaklık hep daha az olacak. Sıcak yaz günlerinde devamlı susuzluk hissi, iştahsızlık, bulantı gibi şikayetler artabiliyor. Bunu azaltmak günlük beslenmenizde ekleyeceğiniz farklı tariflerle mümkün.
Yaz aylarında şüphesiz 7'den 70'e herkesin vücudunda su ihtiyacı artar. Ancak kimileri ne olursa olsun suyun yanından geçmiyor. Her yaş grubunda yeterli suyu günlük olarak almak olmazsa olmaz. Üstelik su yerine içilen kahve, soğuk çay gibi kafeinli içecekler susuzluk hissini giderse de vücuttan su atımını artırdığı fayda yerine zarara yol açıyor. Bu yüzden suyu sadece su olarak içmek gerekiyor. Ter ve idrarla kaybedilen suyu yerine koymak ve günlük ihtiyacımızı karşılamak için suyu sade olarak ya da içerisine elma/ çilek/ limon/ nane/ ananas dilimleri ekleyerek tüketebilirsiniz.
Hem su içeriğinin yüksek olması hem de sıcak saatler için oldukça hafif bir alternatif olması sebebiyle karpuz, kiraz, erik, kavun, armut, şeftali, kayısı gibi meyvelerle ara öğünlerinizi serinletebilir;
Kabak spagetti, közlenmiş patlıcan, yoğurtlu semizotu gibi sebzelerle ana öğünlere hafif alternatiflerle vücut ısınızın yükselmesini önleyebilirsiniz.
Nane ve salatalık susuzluk hissini azaltan sebzelerdendir. Bu tarif sayesinde hem serinlik hissini kolayca sağlıyor; hem de kefire karşı önyargısı olanların tüketmelerini kolaylaştırıyorsunuz. Özellikle ek gıda dönemi, büyüme ve gelişme çağındaki çocuklar ve hamilelik döneminde kadınlar için kefir tüketimi oldukça önemli. Dilerseniz üzerine haşlanmış nohut ve yarma ekleyerek soğuk çorba haline de dönüştürebilirsiniz.
Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra bebek bakımı ve beslenmesi konusunda her annede olduğu gibi siz de kaygılanıyor olabilirsiniz. Bilmelisiniz ki, sağlıklı her kadının tüm doku ve hormonları, gebeliğin başından itibaren bebeğine yetecek miktar ve kalitede süt üretecek şekilde hazırlanır. Doğum gerçekleştikten sonra da doğru beslenme, yeterli sıvı alımı, yeterince dinlenme ve bilinçli emzirme sayesinde anne sütü doğal olarak artacaktır. Bazı bitki ve besinlerin galagtagog etkisi sayesinde de hacmen daha fazla süt üretimine katkı sağlamak mümkün. İşte o besinler;
1) Çemen otu; ülkemizde çemen yapımında, Hindistan’ da ise süt artırıcı olarak yaygınlıkla kullanılmaktadır. Karışık bitki çaylarında ya da yemeklerde baharat olarak kullanabilirsiniz.
2) Ahududu (frambuaz) ve hurma; galaktagog etkileri kanıtlanmış meyvelerdir. Emziren annelerin beslenmesinde sıklıkla yer verilmesi süt üretimini olumlu etkileyecektir.
3) Rezene; havuç ailesinden olan rezene, galagtagog etkisi kanıtlanmış bir diğer bitkidir. Kurutulmuş hali çay olarak tüketilebileceği gibi taze rezeneyi salata ve yemeklerde kullanabilirsiniz.
4) Yulaf; İçeriğindeki yüksek demir sayesinde süt üretimini dolaylı olarak artırdığını söylemek yanlış olmaz. Demir eksikliği yaşayan annelerin süt üretimi de düşük olacağından, demirden zengin tüm diğer yiyecekler gibi yulafı da süt artırıcı besinler arasında sıralayabiliriz.
5) Kimyon, galaktagog etkisinin yanı sıra gaz problemine de yardımcı olacağından yemekler ve çorbalarda düzenli olarak tüketilmesi emziren anneleri oldukça rahatlatacaktır.
6) Dereotu; salata ve yemeklerde kullanılabilecek süt artırıcı sebzedir.
7) Mine çiçeği, amber çiçeği, keçi sedefotu ve anason galagtagog etkisi olan bitkilerdir ancak bu bitkilerin kullanımı, dozu ve bileşimi ile ilgili standart bir bilgi olmadığından, süt artırıcı çay karışımının içinde aşırıya kaçmadan tüketilmesi daha güvenli olacaktır.
Gebelik döneminde anne adayının en çok mide ve barsakla ilgili problemleri oluyor. Midede bulantı, yanma, kusma gibi şikayetler; barsaklarda ise kabızlık en sık karşılaşılan sorunlar arasında. Bunun üstesinden gelmek için hem doğru besin tercihleri yapmak; hem de biraz sabırlı olmak gerekiyor. Anne adayının sağlığını korumak ve bebeğin büyümesini sağlamak için güne temel besin kaynaklarını içeren doğru bir kahvaltıyla başlamak en önemli adım. İşte sindirim problemi yaşayan gebeler için en besleyici 7 kahvaltılık alternatif;
Bulantı sebebiyle mutfağa dahi girmek istemeyenler ve sabah iştahsızlıktan yakınanlar için pratik ve hafif bir kahvaltı;
• Muz
• Çiğ badem
• Süt/ yoğurt
İçeriğindeki protein ve kolin sayesinde gebeliğin her döneminde yumurta en besleyici kahvaltılıktır. Lif yönünden de zenginleştirmek adına
Çocukluk döneminde beslenme konusunda en çok üzerine düştüğümüz konu genellikle kemik sağlığı oluyor. Büyüme ve gelişme çağı süresince oluşturduğumuz temel, yaşam boyu etkisini sürdürüyor. Çoğunlukla 20 yaşa kadar kemik yoğunluğu oluşturma sürecini tamamlamış oluruz. Ve bu yaştan sonra yeni kemik oluşumu oldukça yavaşlar. Bu yüzden güçlü kemikli çocuklar, yaşamları boyunca olası kemik kırılmaları ya da aşınmalardan kaçınmış olurlar.
Daha sağlıklı, daha güçlü kemik sağlığı için 3 temel bileşeni KALSİYUM, D VİTAMİNİ, EGZERSİZ olarak sıralayabiliriz.
Kemik yapımı için en önemli mineral olarak bilinen kalsiyum süt ürünleri, asma yaprağı, ısırgan otu, karalahana, sardalya ve hamsi balığı, barbunya, beyaz dut, kuruyemişler, ıspanak, roka, pazı gibi yiyeceklerde zengin olarak bulunur.
Büyüme ve gelişmenin sağlanması için 4-8 yaş arası çocuklarda günlük 1000 mg; 9-18 yaş arasında ise günlük 1300 mg kalsiyum alınması gerekir.
1 su bardağı süt (200ml) 240mg
1 su bardağı yoğurt (200 ml) 200 mg
Çocuklarda ve yetişkinlerde son yıllarda sıklıkla karşılaşılan laktoz intoleransı, ince barsaklarında yeterince laktaz enzimi üretemeyen kişilerde karşımıza çıkıyor. Bulguları inek sütü alerjisi ile benzerlik gösterse de teşhis edilmesinde çok farklı durumlar vardır. İnek sütü alerjisi olanlar diğer hayvansal süt ve ürünlerini tüketirken sorun yaşamayabilir ancak laktoz intoleransında tüm hayvansal sütler ve bu sütlerden elde edilen ürünler tüketilmemelidir.
Laktoz intoleransı olan kişilerde laktaz enzim aktivitesi etkisizdir. Bu yüzden süt şekeri olarak adlandırdığımız laktozun sindirimi ve emilimi gerçekleşemez. Dolayısıyla hayvansal süt içeren ürünler tüketildiğinde bazı istenmeyen durumlar ortaya çıkar. İşte dikkate almanız gereken 5 semptom;
1- Karında gaz şikâyeti
2- İshal ile birlikte gaz
3- Midede şişkinlik& bulantı
4- Cilt döküntüsü ve sık soğuk algınlığı
5- Sıklıkla hissedilen karın ağrısı ve kramp
Büyüklüklerine göre içerdiği kalori değişse de ülkemizde yaygınlıkla satılan orta boy hurmaların 2 tanesi 40 kalori içermektedir. Gün boyunca büyüklüğüne göre 4-6 adet yenilebilir.
Ancak kaloriden de önemlisi; içeriğinde birçok besin ögesini bir arada içermesi sebebiyle bebek ve çocukların beslenmesinde oldukça önemli yer tutuyor.
1- Zengin protein içerir.
Özellikle doku ve kas yapımı için oldukça etkili olan hurma, kuru baklagiller gibi bitkisel protein kaynağıdır. Bir nevi gençlik iksiridir.
2- Çok çeşitli vitamin içerir.
Eğer yoğun ve yorucu geçen günleri multivitamin kapsülleriyle destekliyorsanız, hurmayı yakından tanımamışsınız demektir. B1, B2, B3, B5, A ve C VİTAMİNİ içeriği sayesinde gün boyunca ihtiyacınız olan enerjinin tamamlayıp, zinde kalmanızı sağlayacaktır.
Kemik sağlığı için gerekli olan selenyum, kalsiyum, manganez, magnezyum, bakır, fosfor gibi minerallerini içerir. Bu sayede kemik erimesine karşı da koruyucudur. Ayrıca potasyum sayesinde sinir sisteminizi güçlendirir.