Mesleğimde önemli bir adımdı.
Hürriyet’in Ege Bölge Temsilcisi Nedim Demirağ ile İstanbul’a gitmiştik. Önce Ertuğrul Özkök’ün odasında uzunca sohbet etmiş, Hürriyet Ege için bir fikir sörfü yapmıştık.
Sonraki adresimiz Bölgeler Koordinatörü Nejat Seçen’in odası olmuştu.
Nejat abi İzmir’den İstanbul’a gitmişti ve bölgeleri en iyi bilen gazetecilerdendi. Aynı dili konuşuyorduk.
Ve ardından Seçkin Türesay ve Erol Türegün ile bugün bile unutamadığım uzun sohbetlere daldık.
Müthiş gazetecilerdi.
Bunu zaten bekliyorduk.
AB’nin seyahatlerde kullanılmak üzere hazırlayacağı aşı sertifikasında hangi aşıların geçerli olacağına AB üyelerinin kendileri karar verebilecek.
Tabii bizim olduğumuz Çin aşısını kabul edip etmeyeceğini merak ediyoruz.
Aslında şöyle de bir gerçek var.
Hangi ülkenin aşısından daha çok antikor öne çıkacaktır. Gelişmiş ülkeler bile aşı konusunda sınıfta kaldılar.
Hala nüfuslarının yüzde 5 ila 10’u arasında aşılama yapabildiler.
Bir de burayı popüler hale getiren sembol isimler var.
Onlardan biri de hiç kuşkusuz Leyla Figen’dir.
Örneğin bugün köyün en güzel butik otellerinden biri olan Alavya; bir zamanlar çocukların gizlice ağaçlarından meyve koparıp yedikleri bereketli bir bahçeydi. Daha sonraları ise yaz gecelerinde yerli halkın ellerindeki çekirdeklerle göz yaşlarının tuzunu birbirine karıştıran bir açık hava sineması olarak yaşadı.
Ve günlerden bir gün, yörenin kaderini değiştiren isim Leyla Figen Alavya’da şimdi Ruby adını alan ve tek bir yatak odasına sahip olan taş eve taşındı, ardından Alaçatı’nın taze havasını içine çekip, yörenin ilk turistik restoranını açtı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde otelde minik bir tören vardı.
Alavya’nın girişine Leyla Figen’i hatırlatan küçük bir plaket asıldı.
Yorgancılar; “Türkiye’nin sanayileşmekten ve sanayi sektörünü bilgi çağıyla uyumlu hale getirmekten başka çaresi yok” demiş ve eklemişti;
“Yüzyılda bir görülen salgın koşullarında ekonomide yılın son çeyreğinde yüzde 5.9 ve yılın tamamında gerçekleşen yüzde 1.8 oranındaki büyüme adeta bir mucizedir. Dünya geneli ve birçok ülkede küçülme yaşanması bu büyümeyi çok daha anlamlı kılmaktadır. Büyüme verileri, Türkiye sanayisinin ve ekonomisinin gücünü ortaya koymaktadır. Ancak, son iki yılda ekonomide ortalama büyümenin yüzde 1.3 ile potansiyelin çok altında kalması söz konusudur. Bu durum ise ekonomi yanında, sosyal boyutta başta işsizlik olmak üzere bazı sorunları derinleştirebilecektir. Dolayısıyla 2021 ve sonrasının iyi planlanması, yeni ekonomik programın gözden geçirilmesi, yeni ve işlevsel önlemler alınması gerekmektedir.”
Başkan Yorgancılar’ın dikkat çektiği bir ayrıntı gerçekten önemliydi.
Herkes gibi ben de Türkiye’nin daha iyisini yapabileceğine inanıyorum.
Ve bu potansiyeli görebiliyorum.
2020 yılında yaratılan büyüme hikayesinin arkasında zor yılda yüzde 2 büyüyen sanayi sektörünün olduğunu da kabul etmek gerekir.
***
Venedik çifti bir uygulama geliştirmişler.
Help Steps 2020’de kullanılmaya başlanmış. Yaklaşık 1 yılda 900 binden fazla kullanıcıya ulaşmış. Şu an 162 ülkede kullanılıyor.
Help Steps bir sağlık ve sağduyu uygulaması. Uygulama, kullanıcıları hem yürümeye, hem de yardım etmeye teşvik ediyor. Gün içinde atılan adımlar otomatik olarak Help Steps’te sayılıyor. Kullanıcılar attıkları adımları gece 00.00’den önce bir reklam izleyerek HS Adımı’na çeviriyor ve bu HS Adımları kullanıcının cüzdan hesabında birikiyor. Biriken adımlarla Help Steps içinde bulunan STK’lara, derneklere ve spor kulüplerine bağış yapılıyor.
Geçtiğimiz yıl sistemde yaklaşık 57 milyarın üzerinde adım bağışı yapılmış. Bu adımların değeriyle yaklaşık 400 bin liralık STK bağışı gerçekleştirilmiş.
Venedik çifti uygulamanın global pazara açılması için bugünlerde çok yoğun bir uğraş içinde... Global STK’lar ve büyük spor kulüplerinin sisteme eklenmesiyle birlikte süreci hızlandırmayı hedefliyorlar.
Help Steps’i o gün ben de telefonuma indirdim ve Adatepe’deki attığım adımları gece bitmeden bir sivil toplum örgütüne bağışladım.
İyi ama bu kalabalıkları nasıl açıklayacağız.
Türkiye’nin her yerinden gelen fotoğraflara bakıyorum; sanki hiçbir şey yokmuş gibi, salgın bitmiş gibi insanlar sere serpe dışarıdalar.
Geçen gün İzmir’in Kordon’unda gözlerime inanamadım.
Gençler, çocuklar kalabalıklar halinde toplanmış, oturmuş, sohbet ediyordu.
Elbette ben de kentlerin bu renkli halini çok seviyorum ve özlüyorum.
Galiba yapısal, radikal değişimler devam edecek.
Çalışma hayatımızda da alışkanlıklar değişecek.
En son yayınlanan yönetmelik bunun bir habercisi gibi...
Salgın sürecinde milyonlarca insanın uzaktan çalışmaya geçmesi nedeniyle bu alanda bir düzenleme yapıldı. Yönetmeliğe göre uzaktan çalışma için personel ve işveren arasında sözleşme yapılması gerekecek. Sözleşmede, tüm giderlerin nasıl karşılanacağı, çalışma saatleri yer alıyor.
İşin hibrit yapılması durumunda da sözleşme gerekecek.
İlerleyen günlerde detaylar da değişebilir elbette...
Böyle devam ederse; 20 binleri de buluruz.
Güneş kendini biraz gösterdi mi, yasaklar biraz gevşedi mi vakalarda artış başlıyor.
Restoranların, lokantaların açılması için defalarca yazdım.
Bugün de aynı görüşteyim.
Fatura tek bir yere, sektöre, adrese kesilmemeli.
Bu salgında en büyük zarar gören sektör yiyecek içecek sektörü oldu.