Paylaş
Bir de burayı popüler hale getiren sembol isimler var.
Onlardan biri de hiç kuşkusuz Leyla Figen’dir.
Örneğin bugün köyün en güzel butik otellerinden biri olan Alavya; bir zamanlar çocukların gizlice ağaçlarından meyve koparıp yedikleri bereketli bir bahçeydi. Daha sonraları ise yaz gecelerinde yerli halkın ellerindeki çekirdeklerle göz yaşlarının tuzunu birbirine karıştıran bir açık hava sineması olarak yaşadı.
Ve günlerden bir gün, yörenin kaderini değiştiren isim Leyla Figen Alavya’da şimdi Ruby adını alan ve tek bir yatak odasına sahip olan taş eve taşındı, ardından Alaçatı’nın taze havasını içine çekip, yörenin ilk turistik restoranını açtı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde otelde minik bir tören vardı.
Alavya’nın girişine Leyla Figen’i hatırlatan küçük bir plaket asıldı.
Ben, benim gibiler iyi biliyor, ama Alaçatı’yı seven herkes Figen’i bilmeli.
O gün güzel bir tesadüf de oldu.
Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran, Alaçatı’ya hayat veren Leyla Figen’in adının Kemalpaşa Caddesi’ndeki yeni meydana vermek istediklerini, bunun için Meclis’ten onay alacaklarını söyledi.
Gerçekten gecikmiş bir adım...
Herkesin bu beklentisini Başkan Oran’ın bir an önce hayata geçireceğini düşünüyorum.
Çünkü Alaçatı’nın ilk turistik restoranı Agrilia’yı ardından eşi Şevki Figen ile birlikte Alaçatı’yı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ni kuran Leyla Hanım tam bir sivil toplum lideriydi.
Ben bu isimlerin unutulmaması ve mümkünse hayattayken anılması gerektiğini düşünüyorum.
L vitamini almak
TABİİ Şevki Figen’i de ayrı bir yere koymak lazım. 90’ları çoktan geçti. Ve Leyla Hanım’ın Alaçatı’da hak ettiği bir yere isminin verilmesi için hep çaba sarf etti. Yıllar önce Şevki abiyle konuşurken, “Bu enerjinize hayranım” demiştim. O da bana “Her gün L vitamini alıyorum” dedi.
L vitamini; Leyla Figen’di.
Leyla Hanım’ın herkese iyi gelen enerjisiydi.
Leyla Hanım hep Alaçatı’daydı
SİVİL toplumculuk gerçekten önemli bir şey... Bana bunu en iyi anlatan isim hep Salim Kadıbeşegil olmuştur. Kadıbeşegil Türkiye’nin en iyi algı yöneticilerinden biridir. Daha doğrusu bu konuda farkındalık yaratan isimdir. Uzun yıllar İzmir’de, İstanbul’da büyük holdinglere danışmanlık yaptı. Şirketi Orsa bir efsaneydi. Orsa’yı efsane yapan aslında Salim abinin mıknatıs gibi iyi insanları, iyi fikirleri bulup, buluşturup kamuoyuna aktarmasıydı. Ben çok faydalandım. Her konuştuğumuzda yeni şeyler öğrendim. Ben de konuşmalarımda, yazılarımda bunlardan faydalandım.
Kadıbeşegil şimdi Alaçatı’da yaşıyor. Bakıyorum evi artık bir fikir mabedine dönüşmüş durumda.
Türkiye’yi yönetenler Kadıbeşegil’le Alaçatı’da buluşup fikir sörfü yapıyorlar. Arada bazılarına ben de katılıyorum.
Ve sivil toplumculuk nasıl oluru tartışıyoruz, konuşuyoruz.
Leyla Figen’i Salim abi de unutamaz.
Onun için Alaçatı 2020 Platformu olarak Taş Otel’in cephesine asılan bir seramik eseri yaptırdılar.
Eseri Aylin Dönmez yaptı. O gün Taş Otel’in sahibi Zeynep Öziş, Aylin Dönmez, Salim Kadıbeşegil ve Şevki Figen bir anı fotoğrafı çektirdiler.
Leyla Hanım hep Alaçatı’daydı.
Bundan sonra da hep olacak.
Bu hikaye beni hep etkilemiştir
BU hikayeyi bir kez daha yayınlıyorum. Leyla Figen’in kim olduğu öğrenmek, yeniden hatırlamak isteyenler için…
***
1995 yılında Amerikalılar, Teknopark için Alaçatı sırtlarını seçmişler, o devrin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile anlaşmışlardı. Özel uçakla geldiler, gezdiler, beğendiler ama Özal aniden vefat edince proje de yarım kalmıştı.
Amerikalıların ziyaret organizasyonunu Leyla Figen üstlenmişti. ABD’liler gittiler ama o ilk kez geldiği Alaçatı’da taş evlere, o insanların evlerinin kapı eşiklerinde oturduğu, doğal hayatın doyasıyla yaşandığı sokaklara aşık olmuştu.
Eşi Şevki Figen’i ikna etmişti buraya yerleşmek için...
Leyla Figen planladığı gibi taş ustaları getirterek antik bir taş eve sahip oldu ve evinin karşısındaki bir taş evi de beğenerek Agrilia (Yunancada körpe zeytin fidanı demek) isimli bir restoran kafe açtı.
Agrilia o yıllarda benim için de bir keyif mabedi gibiydi. Ambiyansı, yemekleri, o havası, müzikleri...
Kendimi bir İtalyan kasabasındaymış gibi hissettirirdi.
Agrilia’da yemek için İstanbul’dan gelenleri bilirim.
Leyla Figen eşi Şevki Figen’le birlikte Alaçatı’yı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ni kurdu.
Gerçekten de Alaçatı hem korunuyor, hem de güzelleşiyordu.
Bana göre Alaçatı bütün eksiklerine rağmen hala Türkiye’nin mimari açısından en güzel yerlerinden biridir.
Yıllar geçti; o evler, o dar sokaklar, Agrilia ve Agrilia’yı beğenip buralarda ev alıp, dükkanlar restoranlar açanların sayısı da arttı.
Ve yıllar içinde Alaçatı’yla Leyla Figen’in adı özdeşleşmiş oldu.
***
Günün birinde Leyla Hanım hastalandı. Tedaviler sonuç vermedi. Ve bir gece eşine şunu söyledi.
“İstanbulluyum ama daha çok Alaçatılıyım. Ölünce beni buraya defnedin. Alaçatı’da kalayım...”
Öyle de oldu.
Leyla Figen artık sonsuza kadar Alaçatı’da yatacak.
Bu öykü beni her zaman etkilemiştir.
Paylaş