Çünkü aşısızların sesi aşılılardan çok daha fazla çıkıyor.
Hafta sonu Avrupa’nın önemli merkezlerinde sokaklar karışıktı.
Barışçıl protestolar olarak başlayan gösterilere polis müdahale etmek zorunda kaldı.
Örneğin Paris’te ve Fransa genelindeki büyük kalabalıklar, hükümetin planladığı aşı geçişine karşı sloganlar attı, bazıları özgürlük sloganları atarak uygulamaları protesto ettiler.
Fransız hükümeti restoranlara, kafelere ve diğer kamu kurumlarına girenler için aşı şartı getirmişti.
Bütün gürültü bundandı.
Önce Delice Network nedir onu size anlatayım.
Delice Network “The City Network on Food & Gastronomy” Fransa’nın Lyon kentinde, gastronomi ve iyi yemek konularında üye şehirlerin en iyi uygulamalarını birbirleriyle paylaşabilecekleri ve ortak projeler geliştirdikleri bir platform...
2007 yılında kurulan Délice, bugün 4 kıtada 31 şehri bir araya getiriyor. Delice’i büyüten; her üyenin ağa güç katan kendi özgünlüğüne, yaklaşımına ve kültürüne sahip olması... Bu 31 şehir arasında İzmir de var. İzmir 2015 yılında bu platforma dahil oldu.
Bütün dünyada tüketim davranışındaki değişimle birlikte yemek ve gastronomi, şehirlerin gelişimini, tanıtımını güçlendirdi.
Délice Network, gıda ve gastronomiyi kentlerin ekonomik kalkınması ve kentin çekiciliğini artırmak için destekliyor.
Ağa üye şehirlerin tümü, mirasları ve güçlü gastronomik kültürleri veya güçlü yemek stratejileri sayesinde aslında turizmde birer marka şehir konumunda…
Çünkü birçok alanda Türkiye önemli işler yaptı ama bu hikayeleri anlatmakta bence geç kaldık.
Uluslararası markalar yaratmamız gerekiyor.
Türkiye hem içeride hem de dışarıda yeni bir hikaye yazmalı.
Örneğin inşaat sektöründe önemli oyunculara sahibiz. Birçok şirketimiz altyapı projelerinde dünyanın her yerinde başarılı projelere imza atıyorlar. Gayrimenkulde de artık markalı konut üreten çok sayıda şirkete sahibiz.
Markalarımız sadece temsil ettikleri logoyu değil; bir kenti, bir ülkeyi de temsil ediyorlar.
Hoşuma gittiği için yazmak istedim.
Son yıllarda golf turizmiyle ilgili önemli çalışmalar yapıyor.
Turizmimizin çeşitlendirilmesi adına sporun, sanatın lokomotif olduğunu iyi bilenlerdenim.
Örneğin Antalya golf sayesinde önemli bir turist grubunu kente çekiyor.
Tesislerin büyük bir kısmını ben de gezdim, bazılarında golf de oynadım.
Sadece Antalya’da değil, Türkiye’nin farklı yerlerinde de golf tesislerinin olması gerektiğine inanıyorum.
Engin Ceylan da alternatif rotalar hazırlıyor.
Konuyu önemsediğim için ben de yazmak istedim.
Amerika’da yaşayan bir hanımefendi annesine aşı yaptırmak için hastaneye getiriyor.
Aşı yapılırken şişenin üzerinde Çin alfabesiyle yazılmış yazılar görüyor ve annesine aşı yaptırmıyor.
Sosyal medyasından da “Medical Park Hastanesi’nde bu ismi bilinmeyen aşı vuruluyor. mRNA vaccine diyor ama Biontech değil. Sağlık Bakanlığı onaylı aşı dediler ben fark edince. Sahtekarlar çok. Dikkat edin lütfen” diye yazıyor.
Sosyal medyayı biliyorsunuz; kulaktan dolma bilgilerle, sürü psikolojisiyle konu dallanıp budaklanıyor.
Oysa herkes bilmeli ki; bir özel hastanenin ya da bir özel işletmenin aşıyı getirip uygulama şansı yok.
Bütün kuralları, süreci Sağlık Bakanlığı yönetiyor.
Kovid 19 pandemiye dönüştüğünde birçok kişi Gates’i acımasızca eleştirdi. Çünkü dünyayı siber saldırılar, virüslerle ilgili uyarmıştı.
Ve gerçekten de hiçbirimizin hayal bile edemeyeceğimiz bir dönem geçiriyoruz.
Dünya resmen durdu, evlere kapandık; başımızı dışarı bile çıkaramadık.
Bill Gates geçenlerde bir blog yazısı yayınladı.
Çoğu çalışanın önümüzdeki günlerde sanal toplantılarını Metaverse’te yapacağını, avatarların sanal bir alanda buluşacağını söyledi. “İfadelerinizi, beden dilinizi ve sesinizin kalitesini doğru bir şekilde yakalamak için VR gözlükleri ve hareket yakalama eldivenleri gibi bir şeye ihtiyacınız olacak. Çoğu insan henüz bu araçlara sahip değil, bu da benimsemeyi biraz yavaşlatacak” diye yazdı.
Daha da önemlisi Gates, pandemi sonrasında yeni bir çalışma modeline işaret etti; “Teknolojinin ofiste birlikte olma deneyimini gerçekten kopyalamaya başladığı bir eşiğe yaklaşıyoruz” dedi.
Ve benim de defalarca yazdığım bir konuya dikkat çekti.
Yelkenbiçer şunları söyledi: “Pandemi öncesinde birçok insan iklim kaynaklı sorunların çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın başına geleceğini düşünüyordu. Ama tüm dünyanın bir anda yüzleştiği ve tüm paradigmaları değiştiren Kovid 19 bize risklerin nasıl da bir anda gerçek olabildiğini göstermiş oldu. Hatta bu olgunun adı iklim riski de değil resmen iklim krizi ve bizler tam olarak bu krizin ortasındayız. Renginden çağrışım yapabileceğimiz üzere yeşil kuğu bize iklimle ilgili bu yıkıcı gerçekleri hatırlatan bir kavram. Yeşil Kuğu kavramıyla ifade edilen, iklimle ilgili düşük olasılıklı ancak yüksek yıkıcılıktaki riskleri belirten küresel senaryo, artık hepimizin ajandasında yer almalı.”
Amerikalı motor ve jeneratör şirketi Cummins firmasının Çevresel Sürdürülebilirlik Direktörü Paul Hayes EGİAD’ın konuğuydu ve Yelkenbiçer bu toplantıda böyle bir konuşma yaptı.
Cummins 1919 yılında kurulmuş; sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarıyla bilinen bir şirket...
Birleşik Krallık Galler Prensi Charles Cummins’i merkezine doğayı, insanı ve gezegeni koyması nedeniyle Terra Carta Mührü vererek ödüllendirmiş.
Özetle şunu söylemek gerekir.
Herkes gibi ben de anlamaya çalışanlardanım.
Ama şu bir gerçek; kripto paralarla 2009’larda tanışıp yatırım yapanlar iyi kazançlar elde etti.
Tabii ellerindeki portföyü tutabildilerse...
Bizim gibi ülkelerde uzun vade bir hafta, belki bir ay olarak anlaşılıyor.
Tasarruf miktarınızın ne kadar olduğu önemli değil; bilinçli, uzun vadeli ve hikayesi olan araçlara yatırım yaptığınızda kazanabiliyorsunuz.
Son aylarda etrafıma bakıyorum.