Markalar aynı zamanda bir ülkenin de elçileri

Çünkü birçok alanda Türkiye önemli işler yaptı ama bu hikayeleri anlatmakta bence geç kaldık.
Uluslararası markalar yaratmamız gerekiyor.
Türkiye hem içeride hem de dışarıda yeni bir hikaye yazmalı.
Örneğin inşaat sektöründe önemli oyunculara sahibiz. Birçok şirketimiz altyapı projelerinde dünyanın her yerinde başarılı projelere imza atıyorlar. Gayrimenkulde de artık markalı konut üreten çok sayıda şirkete sahibiz.
Markalarımız sadece temsil ettikleri logoyu değil; bir kenti, bir ülkeyi de temsil ediyorlar.
Hoşuma gittiği için yazmak istedim.
Folkart geçen gün Dubai ofisini açtı.
Folkart’ın başkanı Mesut Sancak ve Metin Sancak da önemli konukları ağırladı.
Mesut Sancak’ın yaptığı konuşmayı okudum.
Aslında bu buluşma İzmir’i anlatmak, tanıtmak gibi olmuş.
O metinden bir özet yapacağım size de...
Ama özetle şunu söylemek isterim.
Artık marka şehirler, o kente vücut veren hikayelerle, insanlarla, kurumlarla, şirketlerle kendilerini ifade ediyor.
Ve bunları sosyal hayatı zenginleştirerek yapıyor.
Başarı öyküleri de böyle çıkıyor.
Bence çölün ortasında bir Dubai rüyası yapmak da böyle bir şey...
O yüzden kendi coğrafyamızı, değerlerimizi, güzelliklerimizi düşününce bizlerin çok daha başarılı olması gerekir.
Olacağız da...

8500 yıllık İzmir’i anlattı

Mesut Sancak o gün gelen konuklara İzmir’i anlatmış. Ve çok güzel anlatmış.
Şöyle demiş...
“Folkart’ın doğduğu İzmir şehrinin hayranlık verici hikayesiyle de sizi şaşırtmak istiyorum. Aslında ben size, bir zamanlar Amazonlar’ın dolaştığı, büyük ozan Homeros’un şiirler dillendirdiği, Büyük İskender’in yeniden kurduğu, çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şehrinden sesleniyorum. Tarih koridorlarındaki derin bir yolculuktan, tam 8500 yıllık geçmişe sahip İzmir’den sesleniyorum. İzmir, tarihi ve kültürel kimliğiyle, insanlığın eriştiği evrensel uygarlığın beşiği konumundadır.
İzmir, neredeyse insanlığın çocukluğundan bu yana güzel, görkemli, şaşırtıcı olan ne varsa, hepsini kucaklayan bir kültür mozaiğidir. İzmir’in her noktası ayrı bir zenginlik.
Örneğin İzmir’de UNESCO’ya bağlı Dünya Mirasları Listesi’nde bulunan iki muhteşem antik kenti, yani Bergama ve Efes’i size günlerce anlatabiliriz. Türkiye’nin en büyük açık hava müzesi unvanına sahip Efes Antik Kenti, olağanüstü bir tarihi zenginlik barındırıyor. Efes’in medeniyet, felsefe, bilim, kültür ve sanat alanlarında, öncü bir kent olarak tarihe geçtiğini hatırlatmak isterim. Tarihte Pergamon Krallığı olarak yerini alan Bergama ise eşsiz... Tıp ve eczacılığın simgesi yılan figürü, pek çok ilkin yaşandığı Bergama’dan çıktı. Antik dünyanın en önemli hekimi ve ilk eczacısı Galen de bir İzmirli, Bergamalı. Sonuçta İzmir, kültürlerin buluşup yeni anlamlar üstlenerek dünyaya yayıldığı, tarihi boyunca Akdeniz’in en önemli liman şehirlerinden biri.

Yüzümüzü günümüz İzmir’ine dönelim: İzmir ekonomik açıdan Türkiye’nin üçüncü büyük kenti. Sanayi, hizmetler ve tarım sektöründe Türkiye’nin üçüncü büyük ekonomik değerini üretiyor. Uluslararası Adnan Menderes Havalimanı, yıllık 25 milyon yolcu kapasitesine sahip. İzmir’den 35 ülkede 68, Türkiye’de ise 20 noktaya ulaşılıyor. İzmir, modern otoyollarıyla, Türkiye’nin büyük şehirleriyle iyi bir bağa sahip. İstanbul-İzmir Otoyolu İzmir’i 3.5 saatte Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’a bağlıyor.
İzmir, lojistik imkanları ile Türkiye’nin batı kapısı; özel bir liman kenti... Türkiye ihracatının yüzde 24’ü İzmir’deki limanlardan yapılıyor.
İzmir 5 teknopark, 16 organize sanayi bölgesi ve 3 serbest bölgeye ev sahipliği yapıyor. Yatırımcılara ideal bir ortam sunuyor.
Yüzde 69.8’i çalışma çağındaki nüfus olmak üzere 4.5 milyonluk nüfusuyla İzmir, Türkiye’nin en verimli şehirlerinden. Yüzde 13.1’lik gençlik nüfusu ise şehre genç bir ruh sağlıyor. İzmir, turizm olanakları, yerel mutfağı, canlı sosyal yaşamıyla Türkiye’nin en modern ve huzurlu şehirlerinin başında geliyor. İzmir, eğitim altyapısına ve bilime önem veriyor. Sizlere de göstermeye çalıştığım bu çok elverişli yatırım iklimi ile İzmir, bugüne kadar 2 bin 823 yabancı firmayı cezbetti. İzmir’i keşfedenler bu ilgiyi yoğun sürdürüyor.
Türkiye’de fuarcılık geleneğini başlatan İzmir, fuarlar ve kongreler kenti olarak anılıyor. İzmir Enternasyonal Fuarı da 1936 yılından bu yana her yıl kesintisiz devam eden Türkiye’nin en eski fuarı...”
Konuşma uzun...
Ama 8 bin 500 yıllık İzmir gibi bir kentin özeti işte böyle...
Mesut Sancak’ın kendi markasından daha çok İzmir’i anlatması beni daha çok mutlu etti.
Çünkü kentler kalkınmadan markalar da büyüyemiyor.

Elektrikli araç
sahipleri isyanda

Elektrikli araçlarla ilgili yazıma çok sayıda mesaj geldi. Birçok kişi aynı sıkıntıyı yaşadığını söylüyor. Yani yeteri kadar istasyon ne yazık ki yok... Oysa elektrikli araç sayısı giderek artıyor. Kentin altyapısı, oturulan evler buna uygun değil. Örneğin birçok kişi İzmir’den İstanbul’a giderken bin kere düşündüğünü söylüyor. Haklılar... Yolda kalmak var ya da saatlerce beklemek... Madem elektrikli araçlar artacak o zaman buna uygun altyapı çalışmaları, izinleri, teşvikleri de artmalı. Yoksa kimse elektrikli araba almak istemez.