İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Sözbilir...
Olası afet risklerine karşı kentlerin bilimden faydalanılarak 1/1000 ölçekli yerleşime uygunluk haritalarının bir an önce hazırlanması gerektiğini söylüyor.
DEÜ Su Kaynakları Yönetimi ve Su Kaynaklı Doğal Afetlerin Kontrolü Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUMER) Müdürü, İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Okan Fıstıkoğlu da tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının olumsuz etkilerinin görüldüğünü ifade ediyordu. SUMER Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Celalettin Şimşek ise “İnsanoğlu eskiden beri ovalarda tarım, yüksek yerleri ise yerleşim yeri olarak planlıyordu. Son 50 yıldır bu durum değişti. Dolayısıyla karşımıza büyük bir risk çıktı. Depremden sonra yeni yapılaşma için kayalık zeminlere yönelmeliyiz” diyor.
Şu birkaç cümle bile aslında ne yapmamız gerektiğini bizlere söylüyor.
Evet...
İnsan eliyle iklim değişikliğine neden olduk.
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada benzer örnekler var.
Hayat devam ediyor.
Şimdi bizi çok daha farklı bir süreç bekliyor.
Kaybettiğimiz insanlarımızı unutmayalım.
Yıkılan, harap olan şehirlerimizi unutmayalım.
Artık anılarda kalan o güzel günlerimizi unutmayalım.
Peki ne yapalım?
Bu sefer gerçekten dersler çıkaralım.
Her gittiğimde yürüdüğüm yerlerden biriydi.
Eski adıyla Herod Caddesi meşalelerle dünyanın ilk gece aydınlatması yapılan caddesidir. Roma ve Grek tanrılarının yanında, aynı zamanda tek tanrılı dinleri de yaşayan Antakya halkı, zevkine, yemesine içmesine de çok düşkün bir halktı. Akdeniz’in en doğu köşesinde Orontes bugünkü adı Asi Nehri kıyısında yer alan bir yerdi Antakya; ticareti ve eğlence merkezi olarak bilinirdi.
Yakın bir zamanda gittiğimde caddede restorasyon ve yayalaştırma çalışmaları başlatılmıştı.
Öncesini de, restorasyon sonrasını da iyi biliyorum.
Şimdi o cadde ne yazık ki yok.
Harabeye dönmüş görüntülerini izlerken hüzünlendim.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açıkladı.
“Acil yıkılması gereken 50 bin 576 bina var.”
Kahramanmaraş’ta incelenen 57 bin binanın; 11 bini acil, bir o kadarı da kentsel dönüşüme girmeli.
Hatay da öyle, Adıyaman da...
Diğer şehirlerde incelenen binaların yüzde 25’i hemen, geri kalan yüzde 50’si de kentsel dönüşüm isteyen yapılar...
Düşünebiliyor musunuz?
Yapı stoğunun yarısından fazlası sorunlu, sıkıntılı...
“Anayasaya bir rezerv koymazsanız sürekli af çıkar. Bazı konularda anayasada rezervler var. Örneğin, partilerin kapatılmasını şarta bağlayan düzenleme yapıldı. Bu olay, hukuku, anayasayı sarstı, siyaseti sarstı. O dönemde biz affı savunuyorduk. Şimdi herkes bundan ders çıkarmalı. Parti ekseninden bakmıyorum, ülke ekseninden bakıyorum. Bir düzenlemeyi benim parti menfaatime uyuyor diye yapmak yerine geniş perspektifle ülke menfaatiyle düşünmek lazım. İmar affını her şartta yasaklayan bir anayasa zorunludur.”
Son 10 yılda imar affıyla ilgili kaç yazı yazdım bilmiyorum.
Ve her seferinde bırakın eleştiriyi, ağır hakarete kadar uzanan binlerce mesaj, telefon aldım.
Yine yazıyor ve söylüyorum.
Kimse bahane üretmesin.
İmar afları, barışları Türkiye’nin gündeminden kalkmalıdır.
Ve örnek modellerle yaralar sarılmıştı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde “Bir kira bir yuva” kampanyasına binlerce İzmirli katılmıştı.
Bana göre Türkiye’ye örnek bir projedir.
Depremde evini kaybetmiş yurttaşlar ile kira desteği vermek veya boş durumdaki evini kullanıma açmak isteyen kişileri buluşturan “birkirabiryuva.org” ile 12 milyon liralık katkı sağlandı. Kampanyayla 354 kişi kira desteği vereceğini, 382 kişi evini paylaşacağını söyledi.
Bu rakamlar her saat, her gün artıyor.
Ben İzmirlilerin bu süreçte de yaraların sarılmasında büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer deprem anından hemen sonra bölgeye gitti.
O gecenin görüntüleri önümüze düştükçe dehşete kapılıyoruz.
Türkiye tarifsiz bir acı yaşıyor.
Bu yaraları sarmak uzun sürecek.
Uzmanlar uyarmaya devam ediyor; çünkü Türkiye bir deprem ülkesi ve ülkenin üçte ikisinden fazlası için benzer bir tehlike sözkonusu...
Körfez depreminden ders almadığımız ortada...
İmar aflarıyla daha da kritik hale gelen bu iskan sorunu bence Türkiye’nin gündeminde uzun yıllar kalmalı.
Değerli olan budur.
Öyle öğrendik, öyle öğrettik, öyle yaptık.
Büyük bir felaket yaşıyoruz.
Acımız tarifsiz...
Bu yaraları sarmak için zamana ihtiyacımız var.
Ve elbette büyük bir kaynağa...
Devlet elinden geleni yapacaktır, olanaklarını vatandaşı için harcayacaktır.