Paylaş
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açıkladı.
“Acil yıkılması gereken 50 bin 576 bina var.”
Kahramanmaraş’ta incelenen 57 bin binanın; 11 bini acil, bir o kadarı da kentsel dönüşüme girmeli.
Hatay da öyle, Adıyaman da...
Diğer şehirlerde incelenen binaların yüzde 25’i hemen, geri kalan yüzde 50’si de kentsel dönüşüm isteyen yapılar...
Düşünebiliyor musunuz?
Yapı stoğunun yarısından fazlası sorunlu, sıkıntılı...
Sadece deprem bölgesi mi?
İstanbul’u, İzmir’i, deprem riski olan bütün bölgeleri de dahil edin Türkiye’nin yarısını yeniden imar etmemiz gerekiyor.
Evet; depremin yıktığı 10 ili bir an önce ayağa kaldıracağız ama işimiz bununla da bitmeyecek.
Son İzmir depreminde gördük ki; 6.6’yla bile birçok bina hasar gördü, kullanılamaz hale geldi.
Üstelik Ege körfezinde olan bir depremdi.
Asıl beklenen İzmir depreminin yıkıcı etkisi çok daha fazla olur.
Türkiye’nin en önemli sorunu depremdir ve son yaşadıklarımız dilerim hepimize ders olur.
Antakya’nın ruhunu
verebilir miyiz?
YIKILAN bu şehirleri yeniden yapacağız.
Kabul...
Peki büyük bir medeniyeti temsil eden, kentin ruhuyla övünen, turizmde de en önemli alternatiflerimizden biri olan Hatay’ı nasıl inşa edeceğiz.
Aslına uygun mu?
Yoksa yeni bir Antakya mı yapacağız?
O geleneksel avlulu evleri artık unutacak mıyız?
Çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış, 23 asırlık Antakya’nın o taş evlerini artık göremeyecek miyiz?
Hangi uygarlık bu topraklardan geçtiyse o uygarlık bu kente bir değer katıp etkilerini bugünlere getirmişti. O izler şimdi olmayacak mı?
Asi nehrinin şehre verdiği serinletici hava Antakya evlerinin kapısından girip avluları ferahlatırdı. Bu serinliği şimdi hissetmeyecek miyiz?
Antakya’nın bu avlulu evlerinin her biri sosyal mekanlardı; bu kent kültürünü şimdi nasıl yaşatacağız?
Antakya taşları bu evlerin vazgeçilmeziydi, artık vazgeçecek miyiz?
Antakya evlerindeki taş işçiliğinin en güzel örnekleri duvarlardaki fanus ve kuş takalarıydı. Bu sembolleri görecek miyiz?
Listem uzayabilir.
Yıkılan şehirlerin yenisini yaparken herhalde bu detaylar dikkate alınacaktır diye düşünüyorum.
Bir bardak tabağın
bile kırılmadığı
o dükkan işte
HEPİMİZ izliyoruz.
Erzin’de yıkılan tek bir bina yoktu. Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu işini doğru yaptığını, kaçak yapılarla mücadele ettiğini, deprem yönetmeliğini uyguladığını ve denetimleri sürekli yaptırdığını söyledi.
Adıyaman’da Avrupa Birliği fonu ile inşa edilen ve 6 ay önce hizmete açılan cam giydirmeli Kommagene Kültür Merkezi binasında çatlağın bile olmaması...
Ve yine Kahramanmaraş’ta enkaza dönen yapıların hemen yanındaki bir binanın sapasağlam ayakta kalması ve alt katındaki züccaciye dükkanındaki tabak, çatal ve bıçakların yerinden dahi oynamamış olması...
Binanın müteahhidi Akın Öncül konuşmuş; “Biz projeye uyduk. Elimizden geldiğince tüm ekibimizle kontak kurarak işin başında durarak, imalatımızı sürdürdük. Sağlam bina derken biz yapılması gerekeni yaptık.”
Gerekeni yapmak bile hayat kurtarıyor işte...
Yani çok laf etmeye gerek yok.
Her şey ortada...
Ne istediğinizin farkında mısınız?
GERÇEKTEN inanamıyorum.
Bu kadar yaşanan şeyden, bu kadar giden candan sonra “Ama biz mağduruz” diyen o imar mağdurları...
“Babadan kalma bir tarlamız vardı, şimdi oraya hayal ettiğimiz eve yapamayacak mıyız” diyenler...
Ne istediğinizin farkında mısınız?
Niye ders almıyoruz.
Bu ruh halinden
nasıl kurtulacağız?
BİLİYORUM hayat kısa bir süre sonra normale dönecek.
Spor karşılaşmaları başlayacak, etkinlikler devam edecek, organizasyonlar yapılacak.
Hayat durmaz; durmamalı da...
Ama inanın herkes gibi ben de ne bir şey yapmak istiyorum, ne bir plan yapmak...
Bu ruh halinden bakalım nasıl ve ne zaman kurtulacağız, merak ediyorum.
Paylaş