Paylaş
Hayat devam ediyor.
Şimdi bizi çok daha farklı bir süreç bekliyor.
Kaybettiğimiz insanlarımızı unutmayalım.
Yıkılan, harap olan şehirlerimizi unutmayalım.
Artık anılarda kalan o güzel günlerimizi unutmayalım.
Peki ne yapalım?
Bu sefer gerçekten dersler çıkaralım.
Samimi olalım.
Bu ve benzer konuları siyaset üstü tartışmayı becerelim.
Hangi partiye oy attığınız, hangi partiye gönül verdiğiniz önemli olmamalı.
Deprem gibi hepimizde derin sarsıntılar yaratan konularda siyaset üstü kalabilmeliyiz.
Gerekiyorsa yasal değişiklikler konsensus sağlayarak kararlar alabilmeliyiz.
Ve bu sefer sorumlu olanlardan hesap sormalıyız.
Gözaltına alınan, tutuklanan müteahhitler var. Bu konunun takipçisi olmalıyız.
Ama sadece bu müteahhitler mi suçlu, denetim yapması gerekenler insanların hiç mi suçu yok.
Bölgede her iki binadan biri dask yaptırmış, uzmanlar oranın daha düşük olduğunu söylüyor.
Kendi geleceğini düşünmeyen yüz binler, milyonlar varsa burada da bir yanlış yok mu?
Yine yetkililer açıkladı.
Bölgede mevcut yapı stoğunun yarısından çok daha fazlası ya kaçak, ya ruhsatsız ya da imar afları ve barışlarıyla kayıt altına alınmış.
Söyler misiniz; burada da bir yanlış yok mu?
Şiddetli üç ayrı depreme rağmen camı bile çatlamayan, tek bir bardağın bile yerinden oynamadığı yapılar varken nerede yanlış yaptığımız çok net belli değil mi?
Kafamızda birçok soru var.
Elbette doğal afetler karşısında insan bazen çaresiz kalıyor.
Ama insan eliyle yaptığımız birçok yanlış, hata onbinlerce kişiyi aramızdan aldı götürdü.
En başa döneyim.
Türkiye’de bazı önemli konuları eldivensiz, maskesiz konuşma zamanı çoktan geldi.
Siyaset olmadan, siyaset yapmadan konuları konuşmak, tartışmak ve bir yol haritası çizmek zorundayız.
Evet...
Şimdi bir taraf olmadan, objektif kalarak, hayatımızı yeniden şekillendirme zamanı...
Evet bu bir milattır
YİNE yazıyorum, yazacağım.
Kim imar affı istiyorsa bundan sonra siyaseten kaybeder.
Kim “Yapmışız bir yanlış düzeltseniz ne olur” derse uzaklaşın.
Kim “Bu af değil bir barış” derse; son yaşadığımız depremi hatırlatın.
Ve sen vatandaş...
Devletin seninle barışmasını artık bekleme. Çünkü yasalara uymak, yönetmelikleri uygulamak, doğrusunu yapmak zorundasın.
Evet bir milat...
Maraş depremi bir milattır, herkes bu depremin bıraktığı izleri unutmasın.
Devlet suçlunun yakasına yapışsın
BEN imar affıyla ilgili yazılar yazdıkça binlerce mesaj aldığımı söylemiştim.
Evet içlerin ağır küfürler de vardı, ama gerçekten mağdur olduğunu anladığım mesajlar da...
Onlar biri örneğin;
“2019 yılında İzmir Urla İlçesi Gülbahçe Mahallesi’nden üç katlı sıfır apartmandan bir daire satın aldık. Kat mülkiyetli tapulu; suyu ve elektrik bağlandı. Deprem sigortası da yapılmış. Tapuya gittik harcı yatırdık. Kat mülkiyetli tapumuzu cebimize koyduk. Şükür eşimle 30 yıl çalışmamızın karşılığıydı, seviniyorduk kendimize ait bir yerimiz oldu diye... 2021 yılında ilk önce su saatleri sonra da elektrik sayaçları söküldü. Kış gününde öylesine sokağa atıldık. Çok gücümüze gitti. Çevre şehircilik ve belediye topu birbirlerine attı. Bina 2017 yılından sonra yapılmış, yapı kayıt belgesi iptal olmuş. Biz devletin verdiği kat mülkiyetli tapuya güvendik. Nereden bilebilirdik. 2 kişi ömrümüzün emeklerini yatırdık. Devletin verdiği kat mülkiyetli tapuya güvendik kısacası. Avukatlar ve giderlere para yetiştiremiyoruz. Kredi borcumuzu öderken bir de avukat parası çıktı karşımıza hem de öyle az paralar değil. Satın aldığımız kişi ise Almanya’daymış. Sadece bize ön ayak olacak elimizden tutup bize imar affı konusunda yardımcı olacak kişilere sesimizi duyurmak istiyoruz. İşte paranla rezillik budur. Paramızla imar mağduru olduk. Biz bu daireyi alırken araştırmamızı yaptık belediyeye gittik sorun yok dendi. Müteahhit yasadaki boşluktan faydalanıp yapmış muhtemelen daireleri ve sattıktan sonra Almanya’ya gitmiş. Şimdi burada bizim suçumuz nedir? Emeklilik hayatımızı zehir ettiler...”
Evet ben de soruyorum, bu sade vatandaşın suçu nedir?
Altını çizerek bir kez daha yazıyorum.
Bir daha asla imar affı Türkiye’de kimse telaffuz bile etmesin.
Ama devlet bu müteahhiti gidip bulsun, Neredeyse ister Almanya’da, ister dünyanın bir ucunda...
Sanatçılarımıza düşen görev
HER şey soğuyunca...
Acılar biraz azalınca...
İnsanlar normal hayatına dönünce...
Havalar da biraz kendine gelince...
Sanatçılarımız gelirleri deprem bölgesine gidecek büyük konserler versinler.
Büyük sergiler açalım.
Tiyatrolar oynayalım.
Film galaları yapalım.
Ve gelirlerini yine deprem bölgesine bağışlayalım.
Bu acıları unutmayalım, unutturmayalım.
Bunu yaparken de sanatı kullanalım.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer buna öncülük etsin. İzmir’deki Tarkan konserini milyonlar izlemişti.
Dediğim gibi her şey biraz soğuyunca bu konseri bir daha yapalım.
İzmir’den güzel bir mesaj verelim.
#TEKTRİBÜNTEKYÜREK
KARŞIYAKA’yı da, Göztepe’yi de kutlarım.
İki büyük camia depremzedeler için bir araya gelecek. Harika da bir açıklama yaptılar.
“Takvimler 1981 yılını gösterirken 2. Lig’de dünya rekoru kırarak tarihe geçen efsane iki kulüp olarak ülkece yaşadığımız felaket sonrası yüreklerimizdeki acıyla birlikte depremzedeler için yine bir araya geliyoruz. Körfezin ayırdığını vicdan birleştirecek. 26 Şubat 2023 tarihinde #TekTribünTekYürek dijital biletlerimizle ‘vicdanlarda oynanacak bir maç için satılan en yüksek bilet sayısı’ rekoruyla yaraları hep birlikte saracağız.”
Ben de o gün o maçta olacağım.
Paylaş