Ben de öyle yaptım. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ocak ayı Meclis toplantısını odamdan izledim. Arada girip başka kentlerin toplantılarını da izliyorum. Örneğin, İstanbul ve Ankara bazen çok gergin geçiyor. Ama İzmir... Tartışmalar olsa da çok dikkatli bir dil ve üslup kullanılıyor. Ve bunu çok önemsiyorum.
***
Cuma günkü Meclis’te AK Parti Büyükşehir Meclis Üyesi Hakan Yıldız gündem dışı bir konuşma yaptı.
Benim de geçenlerde yazdığım “Rojin Yakıt’ın hakkını kim savunacak?” yazıma gönderme yaparak konuyu gündeme taşıdı.
Dikkatlice not aldım...
“Ah benim sevdalı başım...”
Şarkının sözleri Zülfü Livaneli’ye ait.
Ama en az Livaneli kadar güzel söylemişti.
Sözler güzel, beste güzel, söyleyen de bir İzmirli olunca çok başka oluyor.
Erken kaybettik Recep Aktuğ’yu...
O da İzmir ruhunu içine sindirmiş, sanat hayatı boyunca Çeşme’nin o esintisini, İzmir’in imbatını, İzmirlilerin hoşgörüsünü unutmamış biriydi.
Neden mi?
Çünkü ben uzun zamandır siyasetin kullandığı dili hep eleştiriyorum.
Bu üslup toplumu geriyor, sorunların çözümünü zorlaştırıyor, geciktiriyor.
Oysa siyaset üstü konularımız var.
Her partiyi, her partiliyi ilgilendiren problemlerimiz bulunuyor.
Siyasetin o gergin hali bu buluşmalara bile izin vermiyor.
Diyor ki...
“Hangi sektörde olursa olsun, rekabet imal edilen ürünün maliyeti, kalitesi, cazibesi, fiyatı ve verilen servis ile olur. Maalesef birbirimizle rekabet edelim derken ana hammaddemiz olan arsaların fiyatlarına ve oranlarına tavan yaptırdık. Dünyada hiçbir yerde yüzde 80-85 arsa payı olmaz, bizde oldu. Neticelerini de gördük. Maliyet artıp, gayrimenkul fiyatı düşünce tablo değişti. Sonunda yüzlerce, hatta binlerce proje sekteye uğradı.”
Nazmi Durbakayım bir şey daha diyor.
“Fiyatları biz uçurduk.”
Bu elbette bir özeleştiri...
Ben de birkaç yazımda buna değinmiştim.
Esin Önder, “Adaylık sürecinde, ‘Deve güreşlerini kaldıracağım’ demiştiniz. O gün imza atarken ‘Barbarlık’, başkan olunca ‘Gelenek’ demek size yakışıyor mu?” diyor.
Başkan Serdar Aksoy da deve güreşlerinin Türk kültüründe var olduğunu, bunu yaşatacaklarını, gelecek yıllarda daha da görkemli etkinlikler yapacaklarını açıkladı.
Esin Önder’i uzun yıllardır tanırım, bu tartışmayı kolay kolay bırakacağını düşünmüyorum.
Başkan Aksoy da siyasete yeni ısınıyor. Bakalım seçim öncesinde verdiği sözü önümüzdeki yıllarda tutabilecek mi?
Hayvan hakları konusundaki hassasiyeti önemsiyorum.
Medya olarak bu haberlere karşı bizler de hassasız.
Şehirlerin siluetini bozan yüksek yapı dönemi bu yasayla kapanmış olacak.
Bundan sonra imar planlarında ‘yükseklik serbest’ tanımı yer almayacak.
Elbette bu tekliften memnunum.
Çünkü uzun yıllardır yazdığımız bir konu...
Peki ya yapılanlar?
Gerçekten de gelecek için umut veren bir konferans oldu.
İnternete girip “Samumed”i ya da “Osman Kibar”ı aradığınızda bu konuşma ve benim yazılarım dökülüyor.
Çünkü, ben de Samumed ile ilgili yazı yazanlardan biriyim.
Bu biyoteknoloji şirketinin yaptıklarını çok sıkı takip ediyor, gelişmelerden haberdar oluyorum.
Osman o gün özetle “Kanseri, yaşlılığı, kelliği ve alzheimeri çözdük” dedi ve örnekler verdi.
***
Kemalpaşa OSB onlardan biri...
Geçenlerde yapılan bir toplantı, benim hep dile getirdiğim konuların altını çiziyordu.
Turkishtime ve Halkbank ortaklığıyla düzenlenen toplantıda Kemalpaşa’nın 7 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaştığı dile getirildi.
1300 hektar alanda kurulu bölgede; 2.9 milyar dolarlık ihracat, 2.4 milyar dolarlık ithalat yapılıyor.
Kemalpaşa OSB’de 369’u üretim tesisi olmak üzere 500’ün üzerinde firma bulunuyor. Makine imalat, otomotiv yan sanayi, kimya, gıda, kağıt, ambalaj, yapı malzemeleri ve elektrik-elektronik sektörlerinin ağırlıklı olduğu bölgede banka, depo, antrepo, lojistik, otel ve akaryakıt istasyonu gibi kuruluşlar da ticari faaliyet gösteriyor.
KOSBİ’de hali hazırda 27 bin 500 kişi çalışıyor. Ancak genişleme projeleri tamamlandığı zaman istihdam sayısı 50 bine yükselirken, fabrika sayısı ise 900’lere ulaşacak.