Bianchi; İsviçre’deydi ve İzmir’i kendisinin seçtiğini söyledi.
Ve burada olmaktan çok mutlu...
İtalya’nın konsolosları her zaman kentle iyi ilişkiler kuran diplomatlar oldu.
Etkinliklerde Daniele Bianchi’yi de hep görüyorum.
İş dünyasıyla, kentin fikir önderleriyle bir arada...
Bu iki ülkenin ticari ilişkileri için de; kültür bağlarının kuvvetlenmesi adına da değerli...
Son yıllarda Avrupa Birliği’yle vize konusunda bir sıkıntı var.
Evinde bir evcil hayvan besleyen, öncesinde sokak köpeklerine yetebildiğim kadar sahip çıkan biri olarak yazıyorum.
Sokaktaki dostlarımızı hepimiz düşünmeliyiz.
Ama herkes çok iyi biliyor ki; bir şeyler yapmamız da gerekiyor.
İnsan sağlığını öncelikli tutan, hayvanlarımızı da koruyacak bir yasayı yeniden yapmalıyız.
AK Parti, Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişikliğe hazırlanıyor. İngiltere’deki düzenlemeye benzer bir teklif hazırlandı. Teklifte sahipsiz köpeklerin uyutulmasına ilişkin düzenlemenin de olacağını söyleniyor.
Her belediye, barınaklarındaki kapasite kadar köpeğin fotoğraflarını çekerek internet sitesinde sahiplendirme ilanı yayınlayacak. Her bir köpeğin sahiplenilmesi için 30 gün beklenecek.
Uluslararası havalimanına sahip olması belki de bu kriterlerin en başında geliyor.
Uzun yıllar İzmir’in, Antalya’nın direkt uçuşlara kavuşması için çok kez yazdım.
İstanbul aktarmalı uçuşlar İzmir gibi iddialı bir şehir için yeterli değildi.
Bu Antalya, Bodrum için de geçerliydi.
Direkt uçuşlar arttıkça bölgedeki ekonomi de, turizm de, sosyal hayat da gelişti, değişti.
Hala yeterli görmesek de; yine de çok mesafe aldığımızı söylemeliyim.
SunExpress CEO’su Max Kownatzki ile biraz sohbet ettik.
İzmir giderek kalabalıklaşıyor ve trafik problemi İstanbul’dan beter bir hale geliyor.
Çünkü İstanbul’da yıllar içinde çok alternatif yapıldı.
Çevre yolları, bağlantı yolları, ara geçişler; Marmaray, Avrasya tünelleri gibi çok sayıda alternatif İstanbulluların önünde...
Buna rağmen hala trafik yok mu?
Var...
Bunu da hükümetler çözecek.
Her şeyi İstanbul’da yapmayı planlar ve yaparsanız; sonuçta bu trafik yoğunluğu, kentleşmede altyapı sorunları ortaya çıkar.
Artık sakin bir İzmir yok...
Bir yerden bir yere yarım saatte gitmek de artık mümkün değil.
Hem de işe geliş gidiş saatlerinde değil; günün her anında böyle bir kaosun içinde kendinizi buluyorsunuz.
Sonunda İstanbul gibi olduk.
Ne diyebilirim.
Bu durum aslında yıllar önce belliydi.
O kadar çok yazdım ki bu konuda...
Elbette Antalya hepimizin vizyonunu genişletti. 80’li yıllarda başlayan turizm hamlesi Türkiye’yi başka bir lige taşıdı.
Şimdi ise başka bir hedefe doğru gidiyoruz.
Bunda Bodrum’un ve elbette buradaki markalı otellerin ve işletmelerin de büyük katkısı var.
Daha açık yazayım.
Fransa’nın Monaco’su ve Saint Tropez’sini, Yunanistan’ın Mikanos’unu, İspanya’nın İbiza’sı ve Marbella’sını sollayan bir Bodrum var artık...
Örneğin Bodrum Yarımadası’nın en büyüleyici koyu olan Cennet Koyu’nda yer alan
Ki; Türkiye bunu çok önce yapmalıydı.
Kamunun sadeleşmesi, harcamalarını kısıtlaması, vatandaşa örnek olması gerekir.
Bu elbette yerel yönetimler de için geçerli...
Belediyelerin de bir öncelik sıralamasına ihtiyacı var.
Seçim sonrasında birçok belediye başkanını ziyaret ettim.
Sevinerek görüyorum ki;
İster yumuşama deyin, ister normalleşme...
Size de iyi gelmiyor mu?
Uzun yıllar kutuplaşmalar, karşıtlıklar üzerine siyaset yapılınca toplum da gerginleşmedi mi?
En küçük sorunu bile konuşamaz hale gelmedik mi?
O yüzden hangi kavramı tercih ediyorsanız edin kabulümdür.
Ama ben hayatım boyunca ve her konuda makul olanı tercih etmişimdir.
Aşırılıkların, fazlalıkların bazen yönetilemez olduğunu biliyorum.