Koronavirüsten sonra Çankaya, eski günlerinden çok uzak. Özellikle kent merkezi Kızılay, Tunalı Hilmi Caddesi, Bahçelievler 7. Cadde gibi popüler bölgeler ‘normal zamanlar’a göre bomboş. Ancak salgınla mücadelede ‘normal zamanlar’ doğru bir kıstas olmuyor maalesef.
Hâlen kentin dört bir yanından çalışmak zorunda olan pek çok insan, Çankaya’nın çeşitli bölgelerine özellikle de Kızılay’a geliyor, ya orada çalışıyor ya da oradan başka bölgelere geçiyor.
Kentin merkezindeki durumu, alınan tedbirleri, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’le konuştuk:
“Çankayalı komşularımızın genel olarak evde kaldıklarını söyleyebilirim. ‘Evde Kal’ kuralına ilçe sakinlerimiz uyuyor. Kızılay Ankara’nın merkezi olduğu için yaya trafiği oldukça az ama araç trafiği var. Araç trafiğini de polis kontrol noktaları kurarak denetliyor. Ama yaya trafiğinin hem Çankaya’da hem Ankara genelinde minimuma indiğini söyleyebilirim.
ANKARA MODELİ OLUŞTURULDU
Ülkeler kendi içlerinde bu mücadeleyi kazanmalılar. Bu yüzden ülkeler arası geçiş durduruldu. Şehirler kendi içlerinde bu mücadeleyi kazanmalılar, bu yüzden şehirler karantina altına alındı. ‘Her birey kendi karantinasını ilan etmeli’ çağrıları tam da bu yüzden yapılıyor.
Tersten gidecek olursak, bizler izolasyona uyarsak mahallemizi, ilçemizi ve kentimizi; kentlerimizi izole edersek ülkemizi koruyabiliriz.
* * *
Elbette bunu söylemek kolay, uygulamanın komplikasyonları var. Karantina beraberinde sağlık-ekonomi açmazını getiriyor. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de salgın-ekonomi ilişkisi can sıkıyor. Sık sık bu köşeden artık dünyada ülkelerden ziyade şehirlerin rekabetini anlatmaya çalıştım. Koronavirüste de şehirlerin mücadelesini gözlemliyoruz. İtalya’da Milano, ABD’de New York büyük sıkıntıda.
* * *
Kentlerdeki mücadelenin önemine sık sık dikkat çeken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde salgının şehirlerdeki durumunu gösteren tabloyu paylaştı. İstanbul’daki tablo endişe verici. Ankara ilk üçte olsa da, rakamlar İstanbul’daki gibi değil. Başkent’in durumunu, alınan tedbirleri ve süreci Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la konuştum. Yavaş’ın bu sürecin en büyük mağdurları olan çocuklarla ilgili önemli bir çağrısı oldu:
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca önceki gün, ilk kez şehir istatistiklerini açıkladı. Televizyon başındaki milyonlar hemen yaşadıkları şehirlere baktı, sonra sevdiklerinin yaşadıkları şehirlere ve hemen ardından da tüm Türkiye’ye…
* * *
Evet 8 bin 852 kişi ile vakaların yüzde 60’ı İstanbul’da. Durum endişe verici. Ardından 853 vakayla İzmir geliyor, sonrasında 752 vakayla Başkent Ankara.
Bakan Koca’nın açıklamalarından önce de yakın rakamları edinmiştik, ancak böylesi süreçlerde resmi açıklamalara itibar edilmesi, bilgi kirliliğine yol açılmaması için beklemiştik. Şimdi ise şehirlerin izolasyonunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Tedbirler alınıyor. Kimine göre yeterli kimine göre daha da arttırılmalı. Ama dedim ya, bu gibi durumlarda yetkili ağızlara, bazen de satır aralarına bakmak gerekiyor.
Hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamaları gösteriyor ki, eğri aynı şekilde devam ederse kısa süre içerisinde ek tedbirler gelecek.
* * *
Gelelim şehrimize, Başkent’e… Her ne kadar ‘Alınan tedbirlere tam uyuyoruz’ diyemesek de Ankara’daki vaka sayısı nüfusla karşılaştırıldığında, durum vahim değil. Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış bu virüsle ilgili şehirde kontrolden çıktı diyeceğimiz bir durum yok, şimdilik…
Nisan ayının ilk 15 gününün, tümünden daha önemli olduğuna dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen şu bilgileri paylaştı: “Sağlık Bakanlığı’nın haklı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği, halkın kaygılarının artıp artmaması kaygısı var. Büyük fotoğrafa baktığımızda her verinin her şekilde dağıtılmasının sakıncaları olabilir. Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu veriyle konuşuyorlar. Nisan ayı Türkiye Cumhuriyeti için çok önemli, ilk 15 günü nisanın tümünden önemli. Nisan ayının ilk 15 günü biz ciddi derecede ‘Evde kal’a uyabilirsek, artık ezberlediğimiz hayati önlemlere uyabilirsek, şu andaki bulaşma ve pozitiflik hızını kırıp eğriyi sağa doğru büküp bu süreci daha geniş bir zaman dilimine yayabilirsek bunu başarabiliriz. Eğer bunu yaparsak, eğriyi bükebilirsek ben H.Ü. Rektörü olarak bana gelen hastaları yönetebilecek alt yapıya sahip olacağım. Aynı şekilde Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve şehir hastaneleri de sahip olacak. İtalya’da, İspanya’daki görüntüler, Türkiye’de olmayacak. Benim doktorum, benim hastanem hastalara yetişebilecek. Onun için 15 gün çok önemli, sayıdan daha önemli müdahale edebilmek.
BİR SAAT BİLE ÖNLEM ELDEN BIRAKILMAMALI
Salgının sonunda sayı aynı noktaya gelebilir ama hepsi çok kısa zaman aralığında yığılırsa yönetilemez bir hale gelecek. Allah korusun o kötü görüntüler, kötü fotoğraflar, onların yaratacağı toplumdaki kızgınlık ve hayal kırıklığı, belki o ölümler kadar acı olacak. Nisanı iyi geçirirsek, mayıs başında eğrinin kırıldığını görürüz. Mayısta bitecek mi? Hiç sanmıyorum. Ama süreci doğru yürütürsek haziranda toplanmış olur. Geçtiğimiz hafta sonu Ankara çok güzeldi. Bu gelecek hafta sonu bozulursa hiçbir işe yaramayacak. Bir gün, bir saat bile, önlemi elden bırakmamalıyız. Biz insanlığa hizmet, ülkemize hizmet için yemin ettik. Ama yapamayacağımız, karşılayamayacağımız kadar bir yük geldiğinde biz de pes etmek zorunda kalabiliriz. Allah korusun o noktaya gelmeyelim. Bu eğriyi sağa doğru eğmemiz gerekiyor. Bunun tek yolu; bulaş hızını kesmemiz, mümkün olduğu kadar sokağa çıkmamamız, tüm tedbirleri uygulamamız. Bu tedbirlerden halkımız bunalmasın.
Şimdilerde ise ‘koronavirüs-toto’ başladı: O pozitif çıkmış, bu negatif çıkmış. Son yıllarda her konuda yapılan spekülasyonlar, en ciddi konuların bile geçmiş hesaplaşmalara dönüştürülme hastalığı yine baş gösterdi.
Birilerinin birilerine yönelik ‘koronavirüs üzerinden itibarsızlaştırma’ ucuzlukları...
* * *
Her konunun hızla dedikodusunu yapmak ve istisnasız her konuda fitneye başvurmak da ayrı bir salgın hali.
Bari bu kez işin ciddiyetine varın, dedikoduyu spekülasyonu bırakın. Amerika’da, Avrupa’da çığırından çıkmış bir durum var. Bizim için de tehlike çanları çalıyor.
* * *
Boş işlerle, birbirimizle uğraşma gafletine düşmeden; iktidarıyla, muhalefetiyle, vatandaşıyla bu süreçte koşulsuz teslim olacağımız şey belli: ‘Pozitif bilim’
İlginç ülkeyizdir... Gündem deprem olur, deprem mühendisi kesiliriz; gündem terör olur, hepimiz terör uzmanı...
Şimdi ise daha önce hiç tanışık olmadığımız bir salgın hastalığın pençesinde tüm dünya...
Hâl böyle olunca, bu kez de ‘koronavirüs’e karşı donanımlandık.
Neler yapacağımızı neler yapmayacağımızı biliyoruz. Uyguluyoruz da büyük oranda ama yetmez.
Tedbirlere direnenler, gereksiz yere sosyalleşenler, asker uğurlayanlar, zaptedilemeyen yaşlılarımız...
Yüzde 90’ımız tam uygulasak bile yüzde 10’un hatta yüzde 5’in ihmalkârlığı, salgını işin içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Bunun bedelleri ağır olur ve hepimiz çok üzülürüz.
* * *
Koronavirüs alışkanlıkları değiştirdi. Çok daha fazla hijyene dikkat etmeye başladık, sağlıklı yaşama yöneldik, her şeye daha fazla dikkat eder olduk.
Bunları yapmayan/yapamayanlar olsa da yüksek oranda süreç dikkatle yürütülmeye çalışılıyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüsün ülkemizde görüldüğünü açıkladığında, yurt dışında olanlardandım. Türkiye’ye döndükten sonra prosedür malum, korona belirtisi olmasa da 14 günlük ev karantinası başladı. Yine yakın tarihte yurt dışından dönmüş olan Hürriyet Ankara Yazıişleri Müdürü Fatih Tekeci’yle evden çalışmaya devam ediyoruz. Korona tedbirleri kapsamında gazeteci arkadaşlarımızın neredeyse üçte ikisi evlerinden görevlere gidip yeniden evlerine dönüp haberlerini yazıyorlar, büyük bir özveriyle tüm hijyen kurallarına uyarak...
***
Hemen herkeste benzer düşünce hakim. Yanıbaşımızdaki Avrupa’da, başta İtalya ve İspanya olmak üzere, yayılım hızını görünce şükrediyoruz, bir yandan da endişe ediyoruz.
Gelişmelerle ilgili Sağlık Bakanı Koca’nın yaptığı açıklamalar çok önemli ve vatandaşta da karşılık bulmuş durumda. Tedbirler gün geçtikçe artıyor. Son olarak AVM’ler ve lokantalar dışında hemen her yer kapatıldı.
Bu tedbirler elbette gerekli, en az onun kadar gerekli olan da, bu ülkenin fertlerinin bireysel dikkati.
Olumsuz gibi gözüken durumların avantaja döndüğü ülkedir bizim ülkemiz.
Liderler çok baskın ve güçlü siyasilerin yerine ‘vasat’ yol arkadaşlarını tercih ederler.
Patronlar yıldız ve çalışan personelden ziyade ‘vasat’ ama çalışkandan yanadırlar.
Teknik direktörler yetenekli olmasına rağmen hakkını savunan futbolcular yerine daha az yetenekli ve ‘vasat’ olanı seçerler.
* * *
Pek çok meslek grubunda bu iş böyledir, bu coğrafyada ‘vasatın gücü’ iş yapar. Çünkü vasat olanın fazla iddiası yoktur, tehlike içermez. Vasattan ‘bir şey’ olması kimseyi tedirgin etmez.
O yüzden ‘vasatın gücü’nü kullanarak en tepelere gelenler tercihlerini de hep vasattan yana yaparlar.
* * *