Paylaş
İlginç ülkeyizdir... Gündem deprem olur, deprem mühendisi kesiliriz; gündem terör olur, hepimiz terör uzmanı...
Şimdi ise daha önce hiç tanışık olmadığımız bir salgın hastalığın pençesinde tüm dünya...
Hâl böyle olunca, bu kez de ‘koronavirüs’e karşı donanımlandık.
Neler yapacağımızı neler yapmayacağımızı biliyoruz. Uyguluyoruz da büyük oranda ama yetmez.
Tedbirlere direnenler, gereksiz yere sosyalleşenler, asker uğurlayanlar, zaptedilemeyen yaşlılarımız...
Yüzde 90’ımız tam uygulasak bile yüzde 10’un hatta yüzde 5’in ihmalkârlığı, salgını işin içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Bunun bedelleri ağır olur ve hepimiz çok üzülürüz.
* * *
Öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki, herkes meseleye farklı yönden bakabilir, bakıyor da.
* Kimine göre, ‘fazla azıtmıştık şatafatlı yaşam içindeydik.’ (Bunu diyenlerin bir kısmı özeleştiri yapıyor o ayrı.)
* Kimine göre, ‘doğa intikamını alıyor.’ ‘Venedik’te sular tertemiz, balıklar geri döndü’ diyor. (Venedik’e gitmeye gerek yok, dünkü Hürriyet Ankara’nın manşetiydi. Ankara’da hava kalitesi gözle görülür bir şekilde arttı. Araba yok, salınım yok. Doğayı kirletme şansımız azaldı.)
* Kimine göre, insan eliyle yaratılmış bir laboratuvar virüsüyle karşı karşıyayız. Bill Gates işin içinde, İlluminati’nin göbeğinde...
* * *
Yazının başında iki soru var demiştim. ‘Eski güzel günlere ne zaman geri döneriz/döner miyiz?’, o sonranın konusu. ‘Salgının ekonomik ve sosyal sonuçları ne olacak?’ endişesi de haklı ama o da sonranın konusu.
Odaklanmamız gereken ‘Koronavirüs’lü günler ne zaman bitecek?’ sorusu... Bu kilidin anahtarı bizde. ‘Evde kal’, devletlerin çaresizliğinin göstergesi değil. Veriler ortada, virüsü bizden önce almış ülkelerin izolasyonu iyi uygulayanlarla uygulamayanların durumu ortada. Uzmanlar ‘kritik haftaya’ girdik diyor. Bu iki haftayı ‘evde’ geçirirsek salgını kontrol altına alma şansımız çok ama çok fazla... Bu sürecin sonunda içinde bulunduğumuz Hollywood prodüksiyonunu aratmayan durumun tek bir kahramanı olmayacak. Başarabilirsek beraber başaracağız ve başarının kahramanları olacağız.
EV, BİLGİSAYAR, TEMİZLİK SPORU
Pandemi günlerinin değişmesi de cep telefonları oldu. Bağımlıydık, hastası olduk. Bitmeyen görüntülü konuşmalar, mesajlar...
Bir yandan yazıyorum, bir yandan arıyorum. Telefonun ucunda Hande Fırat. Olağanüstü gündemlerin simgelerinden. Sosyal medyada pek çok caps. 15 Temmuz’un simge fotoğraflarından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat’ın cep telefonundan halkı sokağa daveti. Pek çok caps’te ‘evde kal’ çağrısına dönüşmüş. Nasıl geçiyor günler diyorum, ‘çalışmakla ve temizlikle’ diyor bir kare kendinden, bir kare deterjanlı kovasından yolluyor ve anlatıyor:
FIRAT’TAN BEDEN VE AKIL SAĞLIĞI VURGUSU
“Şakası yok. Virüs tehdidi ciddi. Yarınlar için bugünden işi sıkı tutmak gerekiyor. Biz de ağırlıklı evden çalışıyoruz, gerekmedikçe çıkmıyoruz. Haber için görevlere evimizden gidip, sonrasında eve dönüyoruz. Bu nedenle evlerimiz ofis haline geldi. Temizlik şart. Güne doğal olarak ev temizliği ile başlıyorum. Tüm gazeteleri okuyup, bilgisayarın başına geçiyorum. Haftanın üç günü evde de olsa spora devam. Beden sağlığım gibi akıl sağlığımı da korumaya çalışıyorum. Zor bir süreç. En kısa sürede ve en az kayıp, en az hasarla atlatmak dileğiyle.”
TEKECİ: ONLINE DİRSEK TEMASI
Telefonu kapatıyoruz, bu defa gün içerisinde gazete hazırlarken bazen 20 kere konuştuğumuz Yazı İşleri Müdürümüz Fatih Tekeci’yi arıyorum. ‘Fatih nedir durum’ diyorum, ‘Çalışmaya devam Deniz abi’ diyor ve ekliyor:
“Hürriyet Ankara, bu kentin gazetesi. Ve bir düsturu var: ‘Kentini Yaşayan Gazete.’
Ankaralılara ‘Evde Kal Ankara’ çağrısını ulaştıran basın çalışanları olarak biz de ‘koronavirüs’e karşı verdiğimiz savaşı, evimizde sürdürüyoruz. Yani, ‘kentimizi yaşıyoruz.’
Evde yalnızız ama bilgisayarımızı açtığımız anda biz yine Hürriyet Ankara bürosu gibi bir aradayız. Gerek muhabir, gerek yazıişlerinde çalışan her bir arkadaşımızla ‘online dirsek teması’na geçip, günün sonunda ‘kentini yaşayan’ bir gazeteyi daha matbaaya geçer geçmez derin bir ‘oh!’ çekiyoruz.
Ve inanıyoruz ki...
Bugünler de geçecek.
TAM ZAMANLI EV MESAİSİ
Salgının kendisi kadar etkileri de dünyayı bambaşka bir hale getirdi. Dışarıda hayat durdu. Düğün, tatil, ameliyat aklınıza ne geliyorsa zaruri olmayan her şey ertelendi.
İş eve taşındı, okul eve taşındı. Jim Carrey’in ‘Truman Show’ filminde gibiyiz. (Karantina günlerinde iyi gider, izlemeyenler ya da hatırlamak isteyenler için.)
* * *
Hâl böyle olunca Hürriyet Ankara Bürosu, Temsilcimiz Hande Fırat’ın yönlendirmeleriyle kademeli olarak çalışan sayısını önce düşürdü. Dün itibarıyla da evde çalışma düzenine tam olarak geçtik. Ulusal gazetelerin mutfağı İstanbul’dadır. Malzemenin büyük kısmı Ankara’dan gider, sayfaların çizilmesi, gazetenin son hale getirilmesi İstanbul’da yapılır. Hürriyet Ankara ise yıllardır tam manasıyla bir Ankara markasıdır. Haberleri burada yazılır, editörlüğü burada yapılır, sayfalar burada çizilir ve Ankara matbaasında basılır.
* * *
Yeni düzene geçmek o yüzden biraz zor oldu. Sayfa editörlerimiz Hikmet Uçar, İsmet Şahin ve Kemal Kızılaslan bilgisayarlarını eve taşıdı. Yurt dışından geldiği için ev karantinasında olan Yazı İşleri Müdürümüz Fatih Tekeci Hürriyet Ankara’nın sevk ve idaresini hiç aksatmıyor. Editörlerimiz Hande Başpınar Kunduz ve Oğuz Demir büro performanslarını evlerinde arttırarak sürdürüyor. Hürriyet Ankara’nın omurgası kenti arşınlayan muhabirlerimiz Murat Yılmaz, Sedat Cenikli, Doğahan Giritlioğlu, Haşim Kılıç ve Ayça Gözde Çetin ile spor servisi şefimiz Özgür Şahiner haberleriyle doğru bilgiyi sizlere ulaştırırken, fotoğraf servisinden Şamil Özçelik de gazeteye fotoğrafları özenle seçiyor.
Paylaş