BU köşeyi nebze kadar takip edenler bilirler, adını önce yolsuzluk ekonomisi, sonra da zina ekonomisi olarak koyduğum rezil sistemi, somut iddialar ile teker teker sıralamıştım. Etibank, Egebank, Türkbank ile ilgili ilk yolsuzluk iddiaları bu köşede yayınlandı.
Bugüne gelene dek hep bir eksikliğe vurgu yapmıştım. Özellikle banka soygunlarında işadamları derdest edilmişlerdi ama 3 Kasım öncesine dek işadamları ile yatağa giren siyasiler ve kapıda erkete bekleyen bürokratlar sorgulanmamıştı.
Soygun bir zina ekonomisidir. İşadamı-siyasetçi-bürokrat üçlüsü bir araya gelmeden insan değil devleti, kendi bankasını bile soyamaz.
Allah TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'ndan bin kere razı olsun ki, şimdi zina ekonomisi tüm aktörleri ile derdest oluyor.
* * *
Ben daha önce yazdıklarımı tekrar etmeyeceğim. Zira, artık her şey ortaya döküldü, gazeteler nihayet temiz vatan özlemini keşif ettiler, kimileri hálá zina ekonomisine kendi katkılarının üzerine yatmaya çalışsalar da, şimdi çarşaf çarşaf yayın yapıyorlar.
* * *
Benim ilgimi şimdi bir başka nokta çekiyor.
Başını Mesut Yılmaz ve kardeşi Turgut Yılmaz'ın çektiği ve dönemin ANAP'ının iç-kabinesinden oluşan ekip Soruşturma Komisyonu'nda sorulara cevap verirken iki noktada birleşiyorlar:
1) Hepsi gözlerine batırılan gerçekleri reddedemiyor, dönemini savunamıyor,
2) Yine hepsi suçu hep ama hep alttaki bürokratların üzerine atıyorlar.
* * *
Mesut Yılmaz, iktidar gölgesinde yürüdüğü dönemde, zaten empati denen duygudan zerre kadar nasibini almamış fıtratı ile, elinde sigaralığı, ‘‘Mağrurlanma padişahım senden büyük Mesut Yılmaz var!’’ rolleri oynarken, şimdi komisyon karşısında ter döküyor.
İnsandır, ter döker ama koskoca Başbakan Mesut Yılmaz komisyonda emrindeki insanları resmen sattı.
O Mesut Yılmaz ki, mahdum Turgut ile, ‘‘Hangileri emrimizden çıkmaz’’ diyerek teker teker milletvekili, bürokrat seçerlerdi.
Emirlerinin zerre kadar dışına çıkan bürokraları birlikte azarlarlardı. Şimdi koskoca Başbakan, emrindeki insanlara sahip çıkmak bir yana, onları resmen satıyor.
Meğerse, hem Mesut Yılmaz, hem onun iç-kabine memuru Cumhur Ersümer, hem de yine iç-kabineden Nejat Arseven'in kardeşi olduğu için Botaş'a genel müdür olmuş Nevzat Arseven hepimizin cebine göz diken pahalı doğalgaz alımına bilmeden imza atmışlar!
Onlar önlerine gelen anlaşmaları okumadan imzalamışlar!
Mavi Akım çerçevesinde kurulan şirketin hamiline yazılmış %4.4 hissesinin de kimde olduğunu kimse bilmiyormuş!
* * *
Zamanında gürlediğinde mangalda kül bırakmayan Turgut Yılmaz da, Komisyon'da suçlanınca, kendisini paralı ilanlarla savundu, gazetecilerin önüne çıkıp basın toplantısı yapamadı!