CUMHURBAŞKANI’nın yurtiçinde ilk gezisini Güneydoğu’ya yapmasını çok önemsiyorum.
Diyeceksiniz ki, zamanında Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Erdal İnönü de benzer geziler yapıp bölge insanına mavi boncuk dağıtmışlardı. Sonradan orada verilen sözler hep unutulmuştu.
* * *
Ben bu kez umutluyum. Zira, Ortadoğu’da her geçen gün büyüyen kaos, ABD’nin peyderpey de olsa Irak’tan çok yakında çekilmeye başlaması ve olası İran saldırısıyla yeni ve maalesef Türkiye açısından daha da beter bir döneme girebilir.
Böyle bir dönemde Güneydoğu’nun içten kucaklanması elzemdir. Geçen gün (11.09.07) yazdım. Dilerim; Türkiye, ABD’nin Irak’tan çekilme ve olası İran’a saldırı politikaları karşısında nasıl tepki vereceğini, hangi rolü alacağını iyi hesap ediyordur.
Ancak, aşikár olan bir şey varsa, Ortadoğu’da barışı arayan Irak’ın komşu ülkelerini bir araya getirecek konferans İstanbul’da yapılsa dahi, ki gerçekleşirse bu konferans Türkiye’nin Ortadoğu’da artan rolüne işaret edecektir, kendi evini temizleyememiş bir Türkiye ne Ortadoğu’da, ne de dünyada gerçek anlamda ciddiye alınmaz.
Eğer, Türkiye Ortadoğu’da çığ gibi büyüyen meselelere karşı kendisini korumak, hatta bu gelişmelerden kendi lehine neticeler çıkarmak istiyorsa, önce kendi "Kürt meselesi"ni çözmek zorundadır.
Güneydoğu’daki Kürt asıllı vatandaşlarımızı kendi yanımıza alamazsak, Ortadoğu’da büyüyen kaosta bu bölgeyi karıştırmak için gayretler daha da fazla artar.
Tersine, Güneydoğu’da gönülleri fethedecek bir yönetim, Kuzey Irak’ta "hami/abi" rolüne soyunma konusunda çok büyük avantaj elde edecektir.
Kuzey Irak’ı kendine tehdit değil, fırsat olarak görebilecek bir Türkiye, bu konuda samimiyetini ancak Güneydoğu’yu kazanarak gösterebilir.
Irak’ın, siyaseten üçe bölünme ihtimali artık dönülmez ufkun akşamı seviyesinde önümüzde durmaktadır. Eğer, böyle karışık bir ortamda Türkiye hem kendi barışını korumak, hem de Ortadoğu’da iddia sahibi olmak istiyorsa İran’ın Şiileri;Suudi Arabistan ve Mısır’ın Sünnileri yönlendireceği bir ortamda Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürtlere sahip çıkma mecburiyeti vardır.
ABD’nin çekilmeye başlamasıyla Irak’taki hem Şii, hem de Sünni unsurların Kuzey Irak’ı ortak saldırı hedefine getirme ihtimalini her an göz önünde tutan Kürtler, Türkiye’nin koruması altına girmeye dünden razıdırlar.
PKK’yı halletmenin en gerçekçi yöntemi de karşılıklı güven paylaşımıdır.
* * *
Eğer;
1) Cumhurbaşkanı, Güneydoğu’yu samimi ve gerçekçi politikalarla himayesi altına alabilirse,
2) DTP, TBMM’de demokratik ve barışa yönelik bir çalışma ve işbirliği sergilerse,
3) Türkiye, Irak Cumhurbaşkanı’nı ülkeye davet edip şartları ile birlikte himaye garantisi verebilirse,
Türkiye çok ama çok daha zor bir dönem yaşayacak Irak’ta hem tedbirlerini doğru almış, hem de Ortadoğu’da aktif rol almaya soyunmuş bir ülke haline gelir.
Böyle bir ülkeyi de tüm dünya ciddiye almak zorundadır. Bu kararlılık ABD’yi de oldukça rahatlatır; ortak çıkarları, çelişen çıkarlardan hálá kat be kat üstün olan iki müttefiki sessiz ama derinden birbirine tekrar yanaştırır.
* * *
Dilerim, Cumhurbaşkanı’nın Güneydoğu gezisi büyük bir stratejinin parçasıdır!