Kadınların tektaş modası yerini erkeklere mi bırakıyor?

Avrupa ve Dubai’deki pahalı mekanlarda artık erkekler sadece pahalı saatleriyle değil, büyük tektaş yüzükleriyle de gösteriş yapmaya başlamış. “Bu moda nereden çıktı” diye soracak olursanız, öncüsü Avrupa’daki futbolcular derim.
Ronaldo ve Neymar’ın baget pırlanta yüzükleri hatırı sayılır büyüklükte.
Ülkemizde şu anda erkekler arasında bu moda başlamadı. Peki başlarsa öncüsü kim olur dersiniz?
Ben, Acun Ilıcalı’nın pahalı saatlerinin yanına 10-15 karatlık pırlanta yüzük çok yakışır derim ama takacağını pek sanmam.

Kadınların tektaşlarına çok aşinayız. Özellikle son zamanlarda evlilik teklifleri Instagram’da paylaşılır paylaşılmaz başlıyoruz araştırmaya, yüzük kaç karat, modeli ne, fiyatı nedir diye... Sene başında Hadise’nin evlilik haberiyle başlayan bu furya, bu hafta Demet Özdemir-Oğuzhan Koç ve Selin Ciğerci-Gökhan Çıra çiftleriyle devam etti. İki çiftin ortak noktası, birbirlerine ikinci şansı tanımış olmaları. Umarım bu sefer çok mutlu olurlar.
Bu arada Demet ve Oğuzhan’ın düğünü haziran ayında Çeşme’de yapmayı planladıklarını duydum.
Selin Ciğerci ve Gökhan Çıra da
eylül-ekim aylarında İstanbul düğünü yapmayı düşünüyormuş.

Sistemli olalım da...

Bu ara herkesten duyduğum bir yer Etiler’deki Pinoli Restoran. İtalya havasındaki ambiyansı ve yemekleriyle adından söz ettiriyor. Henüz gidemedim ama çalışanların ve işletmecilerin üslupları hakkında yorumlar pek iyi değil.
Benim en sevdiğim şey, rezervasyonun saatli olmasıdır. Saati geldiğinde kalkmayı bilmek de önemlidir.
Her ne kadar Avrupa’dayken uysak da, kendi ülkemizde bu kurala riayet etmek çoğumuza zor geliyor maalesef.
Bahsettiğim bu mekanda da örneğin öğlen 15.00-17.00 saatleri arasına yemek rezervasyonu yaptırdıysanız, biraz daha oturmak istediğinizde “Hayır oturamazsınız” cevabıyla karşılaşıyormuşsunuz.
“Mekan şu anda boş ama” diyen misafirlere de “Olabilir, sizin süreniz bu kadardı” yanıtı veriliyormuş.
Bu da biraz abartı sanki arkadaşlar.
Ekmek aslanın ağzında artık. Restoran müsaitken de müşteriye “kalkın gidin” demek sistem değil, kırıcılık olmuyor mu?