Kadın adamı bir iş için belediyeye götürüyor, adam bir anda kendini nikáh masasında buluyor, belediye binasından ayrılırken artık evlidir.
Kadının dört yıldır birlikte olduğu adama yaptığı sürpriz bu...
Onur Baştürk pazartesi günü yazdı bu sürpriz nikáha kadının nasıl haftalarca hazırlandığını...
Geçen akşam söz konusu kadınla aynı masaya düşünce, "Aa sevgilisini silah zoruyla nikáh masasına oturtan sen misin" deyiverdim.
Masada bir anda ’böyle bir nikáhla karşılaşsak ne yaparız’ tartışması çıktı.
Kadın dört yıldır birlikte yaşadığı adamdan habersiz tüm işlemleri hallediyor.
Nüfus idaresine gidiyor, belediyeden gün alıyor, hatta gerekli kan tahlili için adamın doktorunu bile kafaya alıyor kadın.
Nikáhı kıyacak belediye başkanını da ayarlıyor.
Belediyeye bir iş için gittiğini düşünen sevgilisi, karşısında başkanı ve iki de şahit görünce ne yapsın, imzayı atıyor.
Kadınların, evlilik yolunda şeytani zekalarını nasıl çalıştırdığına çok çarpıcı bir örnek.
"Ben olsam asla imza atmazdım, kadına da belediye başkanına da fırçayı kayar bekar olarak çıkardım belediye binasından" dedim.
Tartışma alevlendi.
Masamızdaki bazı kadınlar hemcinslerini tebrik ettiler, "daha önce bizim niye aklımıza gelmedi bu" kıskançlığıyla...
Bazıları, "Ben de aynısını yapacağım, hatta kan örneği almak için bir taksici ayarlarım, bizimkine hafiften bir çarpar, doğru hastaneye gideriz" dedi.
Tam bir ’fatal attraction’ (öldüren cazibe) durumu yani...
Anlaşılan bu kadınlar adamın cenazesi nikáh masasına otursa ona bile razılar, yeter ki evlensinler. Bu nikáh planını yapan ve amacına ulaşıp artık evli bir kadın olan arkadaşıma da söylediğim için, burada da yazmamda hiç sakınca yok:
"Ben bu yöntemi hiç sevmedim"... Böyle sürprizleri hiçbir erkeğin seveceğini de düşünmedim.
Alyansı neden dördüncü parmağa takarız
Yukarıda anlattığım olaydaki gibi kadınlara evlenmek için her yol mübah... Peki evlendiğimiz zaman neden alyansı dördüncü parmağa takarız?
Başparmak anne-babayı...
İşaret parmakları kardeşleri...
Orta parmak kendimizi...
Dördüncü parmak eşimizi...
Küçük parmaklar çocuklarımızı simgeler.
Şimdi fotoğraftaki gibi, orta parmaklarınızı sırt sırta vererek diğer parmak uçlarınızı birleştirin.
Anne babanızı simgeleyen başparmaklar birbirinden ayrılıyor, çünkü onlardan ayrılacaksınız...
Kardeşlerinizden de öyle...
Sırt sırta vermiş orta parmak sizsiniz, kendinizden zaten ayrılamazsınız...
Çocuklarınız da günün birinde evlenip sizden ayrılacak, o yüzden küçük parmaklar da ayrılıyor. Ayrılmayan tek parmak, alyans taktığımız dördüncü parmaktır. Mutluluklar dilerim...
Tercüman neyin peşinde?
İddia ediyorum, nifak sokmak ve toplumdaki ayrımcılığı körüklemek adına Vakit’ten ve tüm diğer dinci basından daha tehlikeli ve kötü bir gazete Tercüman.
Sakarya’da geçtiğimiz akşam DTP’lilerin bulunduğu binanın Türk bayraklı bir grup tarafından çevrilmesiyle yaşanan gerginlik ucuz atlatılmıştı.
Tüm basın son derece itidalli şekilde verdi haberi, kimse tarafları kışkırtmayı aklından bile geçirmedi.
Dünkü Tercüman "Helal sana Sakaryalı" başlığını atmış, yani bir kişinin kalp krizinden öldüğü olayı alkışlamış.
Sanki DTP’lilerin salonu basılsa, o gece yaşanacak arbedede 5-10 kişi ölse Tercüman daha mutlu olacak.
Biliyoruz Tercüman hep sağcı bir gazeteydi, ama Ahmet Kabaklı’nın Tercüman’ında fikir vardı, dolu dolu spor vardı, gazetecilik vardı.
Bugünkü Tercüman ise sadece kaba bir milliyetçiliği ve küfür etmeyi biliyor.
Yeni mizah dergisi: Koala
Hep yazıyorum, Koala vesilesiyle bir kez daha yazayım; mizah dergileri Türk solu gibidir.
Beş karikatürist bir araya gelse anında hizipçilik başlar, Türk solunda sürekli bölünmelerin yaşanması gibi, mizahçılar da sürekli bölünerek yeni dergiler çıkartırlar. Koala bu bölünmeler sonucu çıkan son mizah dergisi oldu.
Ekip daha önce Leman bünyesinde O-Haa dergisini çıkarıyordu, sonra yaşanan anlaşmazlıklar sonucu ayrıldılar ve Robinson Crusoe ve Cuma’nın çizeri Gürcan Yurt’un önderliğinde Koala’yı kurdular.
"Bir veya birkaç patronlu" mizah dergilerine inat 14 ortaklı kurmuşlar dergiyi.
Yani çizerlerinin neredeyse tamamı derginin hissedarı. İsim olarak da dünyanın en tembel ve uyuşuk hayvanı Koala’yı seçmişler kendilerine.
Patronsuz işlerin ya da herkesin söz sahibi olduğu işlerin sağlıklı gideceğine çok inanmam.
Ama umarım yanılırım ve Koala da yarın öbür gün kendi içinden başka bir dergi çıkarmaz.
Çünkü çok güzel ve eğlenceli olmuş.
O-Haa’dan tanıdıklarımız dışında kadroya katılan yeni isimlerin de çizgileri dergide yer alıyor, tavsiye ederim.