Sezen’in baltayı taşa vurduğu an

Uludağ sezonu bu hafta sonu Sezen Aksu konseriyle açtı.

Tam anlamıyla bir açılış oldu çünkü cuma gecesine kadar dağda ilaç niyetine olmayan kar, cumartesi-pazar öyle bir yağdı ki kayak sezonu resmen başlamış oldu.

Kayakçılara müjdeli haberi vereyim yağış hafta boyunca devam edecek ve önümüzdeki hafta sonu Uludağ’da pistler açılacak, takımları hazırlayın yani...

Ali Ağaoğlu ve Güneri Cıvaoğlu’yla üç hafta önce biz sezonu açmıştık, bu kez sanat, medya ve iş dünyasından daha kalabalık bir davetli grubu vardı bu butik Sezen Aksu konserinde...

Konser butikti ama Sezen sahnede 15 kişilik ekibi, dansçıları ve tıra yakın kamyonla geldiği müzik tesisatıyla Açıkhava’da konsere çıkıyormuş gibiydi.

Helikopterle gelecekti Sezen dağa ancak hava kara dönünce çekinip karayolunu tercih etmiş, malum Onno Tunç’un kullandığı uçak böyle kötü bir havada Uludağ’ın biraz ilerisindeki Taz dağına düşmüştü.

23.30’da sahneye çıktı, seyircinin ısrarıyla 02.30’a kadar sahnede kaldı, sonunda da "Yeter artık uykunuz gelmedi mi sizin" diyerek.

Yine hikayeler anlattı, seyircilere takıldı, espriler yaptı.

En komiği de patron Ali Ağaoğlu’nu tanımayıp girdiği diyalogta baltayı eğlenceli şekilde taşa vurmasaydı...

* * *

Sezen Aksu- Bu adam kimin kocası?

Masadaki kadınlar- Kimsenin

Sezen Aksu- Yani boşta mı?

Ali Ağaoğlu- Merak etme ben boşta kalmam.

Sezen Aksu- Ooo özgüvene bak sen ama sen beni tanımıyorsun, kime çattığını bilmiyorsun.

Ali Ağaoğlu- Sen de benim kim olduğumu bilmiyorsun.

Sezen Aksu- Unutma sahnedeki adama laf yetiştirilmez çünkü herkesin önünde kendini sahneye atan biri çok normal değildir.

Ali Ağaoğlu- Ben de normal değilim ama...

Sezen Aksu- Aa bu pes etmeyecek, tabii şimdi zafer kazanmak istiyor.

* * *

Diyalog tam da böyle alttan alta gerilime doğru sürüklenirken davetliler arasındaki Pelin Akat kalktı ve Sezen Aksu’nun kulağına bir şeyler söyledi...

Aksu da çığlığı bastı;

"Neee otelin sahibiymişsin sen, bizim de çattığımız adama bak"...

Bozcaada, dünya değil Avrupa dördüncüsü

Bozcaada nasıl olup da dünyanın en güzel dördüncü adası seçilir diye yazdığım yazıya fazlasıyla itiraz geldi.

Hem orada evi-arsası olan ünlülerden, hem Bozcaada tutkunlarından, hem de ada esnafından...

Tek iyi bir restoranı, iyi bir kulübü olmayan, yeni yeni iyi oteller edinmeye çalışan ada dördüncü olamaz demiştim.

Gelen tepkiler hep aynı; "Orayı da mı Bodrum’a çevirmek istiyorsunuz, biz adayı bu haliyle seviyoruz, bu özelliği yüzünden dördüncü oldu zaten."

Ada Bodrum’a dönsün demiyorum sadece kalite gelsin istiyorum.

Bakın Reşit Soley, bir ’delilik yapıp’ Corvus’u yaratmasa Bozcaada şarapçılığı ölmek üzereydi.

Corvus çıtayı yükseltti, diğer şarap üreticilerini de peşinden sürükledi.

Aynı şey restoran ve eğlence için de yapılabilir, o zaman insanlar sırf iyi yemek için bile adaya gelir.

Neyse zaten bunu boşuna tartışıyoruz çünkü bu konuda medya fena halde terse yatmış durumda.

Çünkü Conde Nast Traveller dergisinin yaptığı sıralamada Bozcaada, dünyanın değil Avrupa’nın en iyi dördüncü adası seçildi.

Dergi değerlendirmeyi 5 ayrı kategoride yaptı.

1- Karayip ve Atlantik Adaları

2- Pasifik Adaları

3- Asya ve Hint Okyanusu Adaları

4- Kuzey Amerika Adaları

5- Avrupa Adaları

Her kategoride 10 ada yer alıyor.

Yani adamlar elmalarla armutları toplamamış.

Bozcaada da 5’inci kategoride, Avrupa’nın dördüncü en iyi adası seçildi (Mikanos 76.1, Capri 73, Sicilya 72.1’dan sonra), aldığı oy da 71.

Tabii medyamız bundan bahsetmeyip Bozcaada’yı dünyanın en iyi dördüncü adası ilan edince bizim tartışmamız da başlamış oldu.

Oysa Bozcaada, Avrupa 4’üncüsüdür ve bunu hak etmektedir.

(Bu arada geçtiğimiz ay adanın işletmecileri bir araya gelerek, Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği’ni kurmuşlar, adanın sürdürülebilir bir turizme kavuşturulmasını hedefliyorlar ki, sevindirici bir adım.)
Yazarın Tüm Yazıları