Geçen gün arabayı Gümüşsuyu’nda caddeye park ettim otopark görevlisi, 5 liralık fişi kesti arabanın camına iliştirdi...
Parayı vermek için cüzdanı açınca görevlinin gözüne çarptı; - Abi sarın basın kartın varmış senin... - Evet, var. - Niye söylemedin abi, size otopark ücretsiz. - Nasıl yani? - şimdi fiş kestik parayı almak zorundayım ama bir dahakine görevliye kartınızı gösterin, 2 saate kadar ücretsiz. - Her yerde mi? - İspark’a ait her yerde, hatta kapalı otoparklarda bile...
İspark’ın böyle bir uygulaması olduğunu bilmiyordum. Belediye otobüsleri, metrolar hâlâ ücretsiz, sarı basın kartı olan gazetecilere.
Toplu taşımaya itirazım yok da özel aracını yola park eden gazeteciye bu ayrım niye?
Ben yıllar önce sarı basın kartını ilk aldığımda ev telefonu ve uçak biletleri bile indirimliydi gazetecilere...
Tam sonuna yetiştim bu ‘kıyağın’...
Ben daha evimizdeki telefon için sarı basın kartı başvurusu yapamadan uygulama kaldırılmıştı ama bir-iki kez iç hatlarda THY ile indirimli (yüzde 20’ydi galiba) uçtuğumu hatırlıyorum.
Şimdi dönüp bakınca sarı basın kartına verilen anormal imtiyazlarmış bunlar...
İspark’ın uygulaması da bana o yılları hatırlattı.
Otopark gazeteciye neden bedava olsun ki?
İspark madem medyayı düşünüyor, her basın kuruluşundan görev otolarının listelerini alır ve onlara belli sayıda özel kart verir, o araçlar da ücretsiz park eder.
Ama son model arabasıyla, jipiyle iş için de değil, tamamen kendi keyfi için gezen gazeteci niye otoparka para ödemiyor?
İstanbul’da kaldırımları değnekçilerden kurtaran ıspark sarı basın kartına bu imtiyazı kaldırmalı.
Yol kenarına ücretsiz park eden gazeteciyle, para vererek park eden bankacı, esnaf, çalışan, işadamı arasında bu şehirde imtiyaz farkı olmamalı. Bu arada tabii merak ettim gazeteciler dışında ıspark’tan ücretsiz faydalanan başka hangi meslek grupları var acaba?
İspark açıklasa da o imtiyaz sahiplerini de bilsek...
Sedat Ergin’in Malkovich’e baktığı fal çıktı...
Hafta sonu John Malkovich fırtınası esti şehirde, ilk gece Sedat Ergin ve Güneri Cıvaoğlu’yla yemek yedi ünlü yönetmen.
Bir gece sonra da Changa’da akşam yemeğinde masasında biz vardık, iki-üç sinema eleştirmeniyle birlikte...
Herkese karşı sıcak, bilgi sahibi, uzun uzun konuşmayı seven biri John Malkovich...
Konuşması Avrupa Yakası’ndaki Rutkay Aziz gibi diyeyim gerisini siz anlayın...
Bir gece önceden kulisler kulağıma gelmişti de Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in Malkovich’e kahve falı baktığını bilmiyordum.
O anın fotoğrafı da blackberry’ye anında geldi mi...
Hemen yanımda oturan Malkovich’e fotoğrafı gösterdim ve Sedat Ergin’in falda ne gördüğünü sordum.
Çok iyi fala baktığını ve uzun uzun gelecekle ilgili kehanetlerde bulunduğunu söyledi...
Sedat Ergin, Malkovich’e iyi bir film anlaşması yapmak üzere olduğunu söylemiş...
Tam o sırada masamıza yönetmen Peter Greenaway gelmez mi...
Meğer Greenaway, yeni filminde oynaması için Malkovich’e teklif götürmüş.
Bir süre önce de senaryoyu göndermiş.
O gece bir araya geldiklerinde proje üzerine uzun uzun konuştular.
Bir nevi film anlaşmasının ortasında kaldık yani...
Sonra el sıkıştılar ve Greenaway’in yeni filminde oynamayı kabul etti Malkovich...
Böylece Sedat Ergin’in bir gece önce Malkovich’e baktığı fal daha üzerinden 24 saat geçmeden çıkmış oldu.
Malkovich sayesinde Sedat Ergin’in bir meziyetini daha öğrenmiş olduk...
Fal meraklılarına duyurulur.
Malkovich, Ömer Uluç’un çizimine uzun uzun baktı ve...
John Malkovich sağımda, ünlü ressam Ömer Uluç solumda Changa’da yemek yiyoruz.
Gecenin ilerleyen saatlerinde masamızda bulunan yabancı bir kadının portresini çizmeye başladı Ömer Uluç.
Ressamların karşı cinsle iletişim kurmasının en etkili yolu kesinlikle bu...
70’ini devirmiş Ömer Uluç da böyle düşünüyor.
İlk olarak keçeli kalemle çizdiğini beğenmeyip çöpe attı Ömer Uluç.
Kurşun kalem uzattım.
İtiraf edeyim kadını olduğundan iyi çizdi (bu da bir ressam taktiği herhalde).
Malkovich’le konuşurken ünlü bir Türk ressamı olduğunu söyledik Uluç’un...
Uluç’un menünün arkasına çizdiği portreyi eline aldı, bir kadına bir çizime uzun uzun baktı Malkovich...
Kadına ayıp olmasın diye herhalde hiçbir şey söylemedi. O sıra da Malkovich’in çizimler yaptığını öğrendik. Özellikle moda çizimleri yapmayı sevdiğini, bu konuda tasarladığı giysileri ürettiğini anlattı.
Bir gece önce giydiği kırmızı ceketini tasarımı da kendisini aitmiş. Biz bunları konuşurken Mustafa Altıoklar masamıza geldi ve Malkovich’e ‘İstanbul ışgal Altında’ adlı son film çalışmasından bahsetti. Malkovich bu film de birlikte çalışmayı teklif etti. Daha detaylı konuşmak içinde bir gün sonrasına randevu koparmayı başardı. Malkovich herkese olduğu gibi Mustafa Altıoklar’a da sıcak ilgi gösterdi.