Paylaş
2010’da Kültür Başkenti olan İstanbul’un mutlaka görülmesi gerektiğini yazan gazete “Aman taksicilere dikkat” uyarısı yaptı.
Çünkü muhabiri taksi şoförü tarafından dolandırılmış.
Bu ilk değil, son da olmayacak...
Amerika ve İngiltere’nin en önemli 20 turist rehberinde, İstanbul’daki taksicilerin ne kadar kötü olduğu yer alır.
Dış basında İstanbul’la ilgili her yazıda taksi uyarısı mutlaka bulunur.
Turistleri kazıklayan taksiciler sadece İstanbul’da yok, Bangkok’ta da var, Kahire’de de, Buenos Aires’te de.
Ama Paris’te, Roma’da, New York’ta bulamazsınız...
Vali, Belediye Başkanı, Taksiciler Odası, Taksiciler Federasyonu oturup bu işe ne zaman dur diyecek merak ediyorum.
Pek çok iyi taksici var, hepsi kötü değil elbette. Observer’a da tepki gösterdiler dün, “Çürük elmalar her meslekte olur” diyerek. Ama İstanbul taksicileri ‘çürük elma’ masumiyetini çoktan aştı, namları dünyaya yayıldı...
“Turistlere ayıp oluyor, önlem alın” diyecek değilim, çünkü turistlerden önce kendimizi düşünüyorum.
Bakın önceki gece Unkapanı Köprüsü üzerinde iki taksi kafa kafaya çarpıştı; 2 ölü, aralarında İtalyan turistlerin de bulunduğu 6 yaralı var.
Unkapanı Köprüsü’nde karşı şeride geçip ölümcül kaza yapacak adamın taksi sürücüsü olmasına nasıl izin verilir?
Ya aşırı hız, ya alkol, ya deneyimsizlik söz konusu...
O takside biz de olabilirdik, eşimiz, çocuğumuz da...
Geçtim temizliğini, bakımını, kibar olmalarını, her gün binlerce insan canını emanet ediyor bu adamlara.
‘Korsan taksiye hayır’ diye mitingler yapmayı biliyor taksiciler...
‘Korsan taksi şoförüne de hayır’ desenize...
Bu işin eğitimini savunsanıza, ‘önüne gelen taksicilik yapmasın’ diye sesinizi yükseltsenize...
Observer gazetesine kızmak kolay, bunları yazdım diye bana e-mail atmak kolay, taksiciliğin kalifiye bir meslek olması için yöneticileri zorlasanıza...
Hepimiz teşhirciyiz...
Hiç sevmem böyle klişe lafları; “Twitter’da yazanlar teşhirci, okuyanlar röntgenci”...
Psikologlar, uzmanlar bayılıyor böyle genellemelere.
Ruhsal Tedavi Uzmanı Çağatay Öztürk koymuş bu ‘teşhisi’...
Hadi diyelim doğru...
Demek ki dünyada milyarlarca insan teşhirci, bir o kadar insan da röntgenci.
Biz de, hepimiz teşhirciyiz.
Buradan hareketle bu kadar insana ‘hastalıklı’ gözle mi bakacağız?
Belki de artık biz normaliz, siz değilsiniz, bunun kararını kim verecek?..
Modern zaman oyuncaklarını geleneksel yöntemlerle yorumlamaya kalkmak çok doğru gelmiyor bana...
Para... Para... Para...
Hande Yener, Demet Akalın’a demediğini bırakmadı...
Demet Akalın, Hande Yener’e salladı durdu...
Bakkal polemiği günlerce yazıldı, çizildi.
Mahkemelere düştüler.
Sonra ne oldu?
Öğrendik ki beraber düet yapacaklarmış, single çıkaracaklarmış.
Anlaşılan sonunda bu kavgayı ranta dönüştürmeye karar vermişler.
Bu son gelişme bir kez daha gösterdi ki; bu sektörde para her şeyi unutturur.
Bu arada Kemal Doğulu’dan daha şık fotoğraflar beklerdik, eski model kareler gibi geldi bana...
Er geç kabul edeceksiniz
Gece hayatından bir fotoğraf. Bir doğum günü kutlaması...
Hem mekanı hem isimleri tek tek yazıp, teşhir etmeye gerek yok. Bilen biliyor...
Ama fotoğrafın bir kusurcuğu var!
Herkesin elinde sigara, poz verirken saklama gereğini bile duymamışlar.
Özel parti denip sigaraya izin verilen ya da çaktırmadan sigara içilen mekanların sayısı gece hayatında artıyor.
Bunlar geçiş süreci sancıları...
Yazın zaten daha kolay uygulanıyor yasak...
Bu daha ilk kışımız, önümüzdeki kış bu kadar olmayacaktır...
3-5 yıl sonra da kapalı mekanlarda sigara içen bir Allah’ın kulunu görmemiz imkansız olacak.
İstediğiniz kadar bağırın, çağırın, direnin, dünyada bu iş buraya doğru gidiyor.
Paylaş