Paylaş
Dün İbrahim Tatlıses’in vurulmasıyla ilgili en çarpıcı haber ve fotoğraflar Hürriyet’teydi.
Tatlıses’in şoförünün olay anını anlattığı ifadesinin yanı sıra, suikast anının fotoğrafı da sadece Hürriyet’te yayınlandı.
Bu fotoğraf başka hiçbir gazetede yoktu.
Özel fotoğraf...
Güvenlik kameralarından alınmış, tam Tatlıses’in aracının önünün kesildiği, silahların patlamaya başladığı anı gösteriyordu fotoğraf.
Bu fotoğraf dün boydan boya Hürriyet’in sürmanşetinde yer aldı.
Alkışlanacak, takdir edilecek bir gazetecilik.
Hadi diğer gazetelerden bunu yapmalarını beklemiyoruz da hiç değilse fotoğrafı çalmayın birader. Habertürk dün bunu yaptı.
Hürriyet’in özel fotoğrafını çalıp, aynen yayınladı.
Bugünlerde Sabah’tan atılmadığını iddia eden Fatih Altaylı, çok rahat bu fotoğrafı çalmadıklarını da söyleyebilir.
Ancak ben de şunları söylemeliyim;
- Habertürk’ün taşra baskılarının hiçbirinde bu fotoğraf yer almadı. Sadece İstanbul baskısında yer almasının nedeni Hürriyet’in gece baskısından çalınarak apar topar kullanılmasıdır.
- Bu fotoğraf başka kimsede olamaz. Çünkü bir video görüntüden arkadaşımız Arda Akın tarafından dondurularak çekildi. Aynı videonun aynı saniyesinin Habertürk muhabiri tarafından dondurulup çekilmesi imkansıza yakın bir ihtimal.
- Fotoğrafın kadrajı bile Hürriyet’teki kadrajla aynı. Oysa orijinal fotoğraf daha geniş. Bu fotoğraf çalıntı değilse Fatih Altaylı daha geniş kadrajıyla basmayı denesin bakalım basabilecek mi?..
- Bu fotoğraf Hürriyet’ten çalınmadıysa ve orijinali elinizdeyse eğer, bu kadar küçük kullanmanız gazeteciliğe ihanet değil mi?.. Fatih Altaylı, Doğan Satmış’a sorsun; Özel bir suikast fotoğrafının sürmanşette pul gibi kullanılmayacağını Satmış çok iyi bilir.
- Fotoğrafın çalıntı olduğu buradan belli zaten, daha fazla büyümesi imkansız. Hürriyet’in gece baskısından çalıp apar topar, flu, küçücük şekilde İstanbul baskısına yetiştirmişler.
Habertürk’ün bu yaptığının birbirlerinden haber aşıran ucuz internet sitelerden ne farkı var?.. Başkasının emeğini çalmak, onu kendi haberinmiş gibi vermek ne zamandır gazetecilik oldu?..
Kısa bir süre önce Habertürk, Cem Uzan-Derin Mermerci ilişkisinin ilk fotoğraflarını yayınlamıştı.
Diğer bütün gazeteler bu fotoğrafı çalmak yerine bir gün sonra “Habertürk’ten alınmıştır” ibaresiyle yayınladı.
Kimse gece eve giren hırsızlar gibi Habertürk’ün gece baskılarından fotoğrafı çalmaya kalkışmadı. Bu konu önemli.
Çünkü bu ahlaklı tutumu sektörde oturtmamız basın etiği açısından önemli.
Habertürk, Hürriyet’ten özür dileyerek bu adımı atacak mı?..
Yoksa fonda Mor ve Ötesi’nin şarkısı “Ne Haber’sin ne Türk’sün” çalarken;
“Ne zaman adam oluruz? Başkasının emeğini çalmadığımız zaman” deyip geçecek miyiz...
Tatlıses vurgunu
İbrahim Tatlıses’in yoğun bakımda tutulduğu Acıbadem Maslak’ta ilginç bir gelişme oldu.
Düne kadar hastanenin otoparkı 5 liraydı.
Baktılar ki ziyaretçi akını bitmiyor, gelen araçlar birbirinden lüks.
Dün otopark fiyatı birden 10 liraya çıktı.
Bu yüzde 100 zamma Tatlıses vurgunu denmez de ne denir?..
Dizginlenmiş bir film
Bir ‘anneanne çocuğu’ olarak merakla beklediğim ‘bir anneanne-torun filmi’ olan Çınar Ağacı’nı özel gösterimde izledim...
Yine 5-6 gazeteciyiz...
Bu kez bomboş salonda en ücra köşeye çekildim, “Rahat bırakın istediğim gibi ağlayacağım” diyerek.
Gözlerim doldu, bir-iki damla göz yaşı süzüldü. Hepsi o kadar.
Yönetmen Handan İpekçi hüngür hüngür ağlatabileceği sahnelerde boğazımıza bir düğüm atıp geçmeyi tercih etmiş.
Ajitasyon yapmamış, duygu sömürüsüne yeltenmemiş.
Gişede yılın sürpriz filmlerinden biri olabilir bu.
Eğer Adviye, çocuklarıyla didişen yerine daha sevimli sıcak bir anneanne karakteri olarak çizilse iddia ediyorum bu film Eyyvah Eyvah’la yarışırdı.
Bu haliyle koşmak isteyen ama dizginleri bir türlü bırakılmamış bir film olmuş Çınar Ağacı.
Paylaş