Paylaş
Peki bir baba kızını öldürürken ne hisseder; Acıma duygusu mu, nefret mi, sevgi mi, bitmeyen bir kin mi?
Dün vizyona giren “Ateşin Düştüğü Yer” filminde bunların hepsi var işte...
Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın töre cinayetine kurban gidiyor.
Kimisi kardeşi, babası, amcası tarafından öldürülüyor, kimisi zorla intihara sürükleniyor.
İsmail Güneş filmi de bu yüzlerce töre cinayetinden birini anlatıyor işte.
Aslında bir yol hikâyesi bu.
Babayla kızın Antalya’dan Konya’ya uzanan ölüm yolculuğu...
Hamile kalan kızını öldürmek için yola çıkan babanın içine düştüğü ikilemi anlatıyor film...
Kızını çok seviyor...
Hamile kaldığını öğrenince öldürmek istiyor...
Yola çıkınca kızıyla daha da yakınlaşıyor...
Ama bir yanda töre var, “namusu temizlemek” diye korkunç bir gerçek var.
Diğer yanda kızının sevgisi var...
Yol boyu baba bu gelgit’leri yaşıyor...
Diğer yanda kızın kendisini öldürecek babasına olan bitmeyen sevgisi...
Ne kadar zor bir coğrafya burası Allah’ım...
Filmin yan hikâyesi olmadığından bazıları için sıkıcı ve tekdüze olabilir.
Ancak o kadar önemli bir konuyu, o kadar insani yanıyla anlatıyor ki, mutlaka izlenmeli.
Ben töreyle ilgili çekilen her filmin, yazılan her kitabın, oynanan her oyunun önemli olduğuna inanıyorum.
Bunlar ne kadar fazla insana ulaşırsa o kadar iyi...
Ne kadar fazla insana dokunursa o kadar etkili...
Bu yüzden “Ateşin Düştüğü Yer”i izlemek önemli...
Hatta Kültür Bakanlığı vizyon sonrası bu filmi alıp Güneydoğu’da mümkün olduğu kadar çok insana izletmeli...
Not: Bu filmde babanın kızını öldürmek için hangi yöntemi seçtiğini yazmayacağım. İzleyin, görün...
İsmail Güneş’in en iyi filmi
Ateşin Düştüğü Yer, İsmail Güneş filmografisinin en iyi filmi olmuş... Görüntüler çok başarılı... Gerçek bir olayı tüm sahiciliğiyle beyazperdeye aktarmayı başarmış.
Hakan Karahan şiveyi kimden öğrendi
Kızını öldürmek için yola çıkan babanın ikilemini müthiş oynamış. Şivesi çok güçlü Elazığlı babayı çok etkileyici canlandırmış. Dedesi Erzurumluymuş Hakan’ın. Oradan kulağında kalan bir yöre şivesi varmış ama asıl şive dersini filmde amcayı oynayan Elazığlı Abdullah Şekeroğlu’ndan almış.
Ağlayabilmek için testislerimi sıktım
Hakan Karahan’ın en iyi oyunculuğu bu filmde. Kızını öldürmek zorunda kalan babayı oynarken sık sık da gözyaşı döküyor.
Ağlamak için kendince bulduğu tekniği de öğrendim:
“Ben hemen kendini duyguya kaptıran bir oyuncu değilim. Yapamam bunu.
Ağlamak da hemen kendimi kaptıracağım bir duygu değil benim için.
Ezgi Mola bana taktikler veriyor; şöyle yap, bunu dene falan... Ama olmuyor.
Gözyaşı ilaçları, soğan falan işe yaramadı. Sonunda formülü şalvarın içinde kendi testislerimi sıkmakta buldum. Vallahi işe de yaradı...
Ama o kadar çok sıkmışım ki, neredeyse ürolojilik oluyordum!”
Mahsun Elifcan’ın peşinde
Elifcan Ongurlar’ın ilk kamera deneyimi bu. Daha 18 yaşında, İzmirli bir oyuncu... O da Elazığlı bir kızı şivesiyle, oyunuyla çok iyi canlandırmış. Elifcan’ın adını bir yere yazın. Şimdiden bütün yapımcılar peşinde. Hatta Mahsun Kırmızıgül’ün bir Artvin hikâyesi için Elifcan’la deneme çekimleri bile yaptığını öğrendim...
Rus kadınları Türk kadınları
Geçen gün Güzin Abla’nın köşesinde okudum.
Rus kadınlar yüzünden evde kalma korkusu yaşayan genç bir kadına bir başka erkek okur cevap veriyordu.
Türk kadınları kaprisliymiş, eşleriyle seks yapmamak için türlü bahaneler üretiyormuş.
Rus kadınları ise bakımlı oldukları ve yatakta erkeklerini mutlu ettikleri için tercih ediliyormuş.
Güzin Abla’nın erkek okurunun fikri bu.
Güzin Ablamız da, “Türk kadınında kendine bakacak, yatakta cilveli olacak hâl mi bıraktınız” diye bir güzel fırça kaymış okuruna. İyi de yapmış...
Türk kadınını beğenmeyen Türk erkekleri kendilerini Brad Pitt falan zannediyor galiba...
Güzin Abla’ya o mektubu yazana benim de bir tavsiyem olacak;
Git önce bir aynaya bak!
Paylaş