Paylaş
Güzel bir festival
Her güne bir film
Daha üç hafta önce kana bulanan İstiklal Caddesi hak ettiği şekliyle, sinemayla, kültürle buluşmaya başladı yeniden...
Cuma akşamı açılış filminden önce festivalin direktörü Kerem Ayan’la Tom Tom’daki Nicole’de yemek yedik...
Üç yıldır festivale sponsor olan Renault, ‘filme gider’ yazılı özel araçlarla evden aldı bizi ve yemeğe götürdü...
15 Ocak’ta da Kerem Ayan ve Ayşe Bulutgil’le yediğimiz yemeği yazmıştım, festival üzerine konuşmuştuk...
O gün anlattıklarıyla bugün hayata geçirebildikleri arasında az da olsa fark var ama ocaktan bu yana ülkede neler olmadı ki...
Neyse artık kötü şeyleri unutalım ve 35 yıllık festivale, sinemaya sahip çıkalım...
İşte benden size festivalden hafta boyunca her güne bir film tavsiyesi...
Bugün: 16.00 Fitaş4
Denizdeki Ateş / Gianfranco Rossi
11 Nisan: 19.00 Atlas
Yüce Sezar / Joel Coen, Ethan Coen
12 Nisan: 21.30 Rexx5
Bize Rüyalarımızda Huzur Ver / Sharunas Bartas
13 Nisan: 19.00 Fitaş4
Kosmos / Andrzej Zulawski
14 Nisan: 19.00 Fitaş4
Saraybosana’da Ölüm / Danis Tanovic
15 Nisan: 13.30 Atlas
Yılanın Kucağında / Ciro Guerra
16 Nisan: 24.00 Atlas
İblis / Marcin Wrona
17 Nisan: 11.00 Beyoğlu
Bir Ejderha Uyanıyor / Mani Haghighi
Güzel bir mekan
Süleyman Seba’nın köşesinde
Bordo Eski Dostlar Meyhanesi, Beşiktaş Akaretler’de yokuşun başında sağda dar bir sokağın içinde hemen...
Burası 13 Ağustos 2014’te kaybettiğimiz Türk futbolunun efsane başkanı Süleyman Seba’nın yıllarca gittiği meyhaneymiş...
Akaretler’in başındaki Beşiktaş kulübünden çıkar, akşamları burada bir kaç tek atarmış...
Rahmetli Seba’nın Akaretler’de bir meyhaneye gittiğini bilirdim de oranın burası olduğunu geçen gece öğrendim...
Bordo Eski Dostlar’a işletme ortağı olarak katılan, bizzat mutfağa giren, menülere el atan, bazı gecelere de olağanüstü sesiyle renk katan Güvenç Dağüstün (müthiş bir müzisyen olduğunu bilmeyen yok değil mi) davet etmese öğreneceğim de yoktu...
Selçuk Yöntem’in kardeşi Levent Yöntem’in (ki kendisi Yolcu Yolunda Gerek adlı müthiş şarkının söz yazarıdır) doğumgünüydü o gece...
Oturduğumuz masanın arkasındaki Süleyman Seba kolajını görünce hemen sordum...
Süleyman Seba’nın en sevdiği fotoğraflarıymış bunlar...
Genç bir sanatçı da bu fotoğraflardan bir kolaj yapmış, Süleyman Seba da imzalayarak mekana hediye etmiş...
Sadece bu tablo da değil, Süleyman Seba’nın her zaman oturduğu koltuğu da, mekanın bir köşesinde özenle yerleştirilmiş vaziyette...
Sanki her gece oradan demlenenlere eşlik ediyor gibi...
Her gece arada kadehler Büyük Başkan için kalkıyor zaten... Seba’nın gidişinden sonra biraz kan kaybeden mekan şimdi Güvenç’in gelişiyle yeniden hareketlenmiş...
Oyuncular, gazeteciler, şarkıcılarla ikinci baharını yaşıyor Bordo Eski Dostlar...
Ölümünden 9 ay önce Kasım 2013’te Aziz Yıldırım, Bordo’da Süleyman Seba’yla buluşmuş ve aynı tablo altında bu fotoğrafı çektirmiş...
Güzel bir anlaşma
Her maçta iki dakika!
Arkadaşlarım takılıyor, “Bu sene Galatasaray maçına gitmedin, Barcelona maçına gittiğin kadar” diye...
Haklılar ama Galatasaray’ın izlenecek yanı mı var...
Hiç değilse, son haftalarda takımda yıldızı düşse de Barcelona’da Arda var...
Geçen hafta Lassa’nın davetlisi olarak gittiğim Barcelona-Real Madrid maçının kuşkusuz en iyi yanı Johan Cruyff anmasıydı...
Öyle bir ana, statta tanık olmak bir futbolsever için hayatının unutulmaz anlarından biridir...
Bu arada Lassa’nın Barcelona sponsorluğuyla ilgili de ilginç bir bilgi öğrendim...
Barcelona’nın basketbol, hentbol, tekerlekli paten hokeyi ve futsal takımları, geçen yıldan bu yana “Barcelona Lassa” olarak mücadele ediyor...
Bu anlaşma çerçevesinde Lassa’nın Barcelona maçlarında saha kenarı reklamları da dönüyor...
Her maçta iki dakika televizyon ekranında gözükecek şekilde yayınlanmak zorundaymış Lassa reklamı...
Ve sadece bu işi denetleyen bağımsız bir firma varmış...
Her reklam verene ve sponsora ekranda gözüktüğü iki dakika rapor olarak sunuluyormuş...
Sadece Lassa değil Barcelona maçlarında saha içine ilan veren her firma için geçerliymiş bu durum...
Güzel bir etkinlik
Omurilik felçlileri için İzmir’de koşuyoruz...
Wings for Life, 2004’ten bu yana dünyada omurilik felcinin tedavisi için
çalışan kurumlara fon sağlayan bir vakıf...
10 ülkede 45 projeyi destekliyorlar...
Her yıl da kendilerine kaynak yaratmak için Wings for Life adıyla tüm dünyada bir koşu düzenliyorlar...
Bu koşu sayesinde geçen yıl toplanan bağış miktarı 4.2 milyon Euro...
Bizde de iki yıldır Alanya’da yapılan koşu, çok doğru bir kararla bu yıl İzmir’e taşındı...
8 Mayıs’taki koşuya İzmir’den binlerce insanın katılması bekleniyor...
Yarışa katılım için herhangi bir ücret ödenmiyor, dileyen katılabiliyor...
Omurilik felçlileri tekerlekli sandalyeyle yarışıyor...
Kazanmanın değil katılmanın önemli olduğu bir etkinlik...
Zaten bildik yarışlar gibi bir kazananı da yok bu koşunun...
Peki parayı nereden topluyorlar...
Yarışa katılan ya da katılmayan gönüllülerden...
Dileyen vakfa bağışta bulunuyor, dileyen koşuyor, dileyen ikisini birden yapıyor...
Paylaş