Paylaş
İkisi de 1.70 boyundaymış o yüzden sürekli babet giyiyormuş Melanie...
Komik… Okuyunca güldüm...
Elinde tek aleti çekiç olan, her şeyi çivi olarak görürmüş.
Bizim magazine basını da topuklu kızlara alıştığı için Melanie’yi de öyle sanıyor.
Oysa topuklu ayakkabı bizim kızların olmazsa olmazıdır.
Avrupa’da özellikle Kuzey’inde, Amerika’da, medeniyet eşiğini aşmış Avustralya gibi ülkelerde gün boyu sokakta topuklu ayakkabılarla gezen kadın göremezsiniz...
O bizimkilere mahsustur.
Çünkü sabah 09.00’da topuklularla çıkıp 10 saat, 12 saat topuklular üzerinde kalmayı, acılar çekmeyi dünyanın en büyük saçmalığı olarak görür o kadınlar.
Gece çıkarken bile topukluyu tercih etmezler çoğu zaman...
Melanie de o kadınlardan biri.
Sadece babetleriyle değil, saçıyla, makyajıyla, giyimi kuşamıyla da abartıdan uzak, doğallıktan yana olduğu her halinden belli.
O kadınlarla bizimkiler arasında en büyük fark da şudur:
O kadınlar yürür, bizimkiler yürümez...
Metroya yürürler, işe yürürler, arkadaşlarıyla buluşmaya yürüyerek giderler, toplu taşımayı tercih ederler.
Bizim topuklu kadınlarımız ise yürümezler.
Arabalarına binerler, arabalarından inerler... Servise binerler, servisten inerler...
Eminim Melanie hayatının en az yürüdüğü dönemini Cem Yılmaz’la İstanbul’da yaşıyordur.
İstanbul’da sürekli topuklularla gezen, çok da alımlı bir arkadaşım Londra’ya yerleşmişti iki yıl kadar once...
Son gittiğimde ayağındaki babetleri görünce merak ettim sordum; “Topuklu ayakkabılarımı giymiyorum. Belki haftada bir gece dışarı çıkarken, onda bile babetlerimi giyiyorum. Topuklu ayakkabı bile almıyorum artık” diye anlatmıştı durumunu...
Londra sokaklarında sürekli yürüyor çünkü...
Tam bu yazıyı yazarken bizim dizi kızlarından birinin röportajına denk geldim, “Ayağım kopsa da topuklu giyerim” diyordu Elçin Sangu...
İşte bizim kızların mantığı budur.
Melanie ise “Deli miyim ben ayağım kopsun” diye düşünür...
At binenin kılıç kuşananın
Ebru Gündeş-Reza Zarrab çifti Kemer Country’e gitmişler ve gün boyu at binmişler...
Ne güzel.
Reza Bey’in ayağında binici çizmeleri...
Üzerinde binici pantalonu...
Zayıflamış da...
Belli ki Ebru Hanım at binmiyor üzerinde günlük kıyafetleri var.
Sevineceği bir haber vereyim kendisine... Geçen gece uzun bir aradan sonra Sess’teydim, en çok Ebru Gündeş şarkıları çaldı DJ...
Gördüğünüz gibi Ebru Gündeş-Reza Zarrab cephesinde değişen bir şey yok...
Her şey eskisi gibi...
Yakında yeniden eşine kat aldı, yat aldı haberleri çıkmaya başlar gazetelerde...
Boşuna dememişler, at binenin kılıç kuşananın diye...
Genç uçak, yaşlı pilot
Havacılıkta en iyi kombinasyon budur... Uçak genç, pilot yaşlı olacak...
Pazar günü yağışlı havada İstanbul’a iniş yapan THY uçağının pilotu da doğruladı bunu...
İniş anonsunu şöyle yaptı:
“Hava yağışlı, türbülans var ama endişlenecek bir şey yok. Çünkü uçağımız yeterince genç, bense yeterince yaşlıyım...”
THY pilotlarının mizah duygusu son yıllarda çok yükseldi.
Yine suçlu diziler
Çocuk cinayetlerinin suçlusu da diziler çıktı!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Etek boyu kısa, kravatlar dağılmış, argo konuşan diziler, Türkiye’deki cinsel hayatı sınırsız ve sorumsuz hale getiriyor” dedi...
6 yaşındaki çocuğun üzerine benzin döküp yakan, bıçaklayan; 9 yaşındaki çocuğu kaçırıp tecavüz eden sapıklar, katiller bu diziler yüzünden ortaya çıkıyor öyle mi?
Eskiden televizyonda Tutti Frutti’de yayınlanıyordu...
Kırmızı noktalı filmlerde ama çocuk cinayetleri ve tecavüzleri bu kadar değildi...
Sayın Arınç bunu nasıl izah eder bilemem ama toplumdaki bütün aksaklıkların sorumlusu olarak dizileri görmek işin kolayına kaçmaktan başka bir şey değil...
Cinayetin sorumlusu Kurtlar Vadisi...
Tecavüzün sorumlusu Fatmagül’ün Suçu Ne...
Ensestin sorumlusu Aşk-ı Memnu...
Çocuk cinayetinin sorumlusu Med Cezir...
Aslında şunların senaristlerini cezalandırsak ortada ne sapık kalacak ne de katil!
Paylaş