Paylaş
Şömine odunlarından memnun kaldınız mı, iyi yanıyorlar mıydı?
- Ohoo dakika bir gol bir, daldın bile konulara...
Röportaj boyunca ara ara girerim bu konulara...
- Sen gir, ben seni çıkarmasını bilirim...
6 yıl ara verdikten sonra tekrar müzik piyasasına dönerken hiç çekinmedin mi başarılı olamam diye?
- Yok, hiç çekinmedim. Biliyordum şarkılarımın dinleneceğini.
Off özgüvenimiz tavan yapmış durumda...
- Kendime güvenmesem bu işi nasıl yapacağım? O güven olmasa zaten çekip gider, sonra geri gelemezsin. Müziği sevgiyle yapıyorum. Bir insan vardır, gider besteciden şarkı alır ve okumaya gider. Ben her şeyin içindeyim. Gitarın nasıl çalınacağından nereye çello konacağına kadar karışırım. Hatta stüdyoya girdiğimde, nasıl bu kadar bilgi sahibi olduğuma müzisyenler de şaşırıyor. Bu işi sevgiyle yapıyorum ve bu yüzden bir endişem yok. Piyasanın neye ihtiyacı olduğunu görebildiğim için başarılı oluyorum.
Hangi şarkının iş yapacağını biliyorsun, kodlarını çözmüşsün yani...
- Evet. Çok farklı müzikler dinliyorum. Kendimi tekrar etmedikçe piyasada yerimin olduğunu biliyorum.
Bu kadar sevdiğin iş için 6 yıl uzun bir ara değil mi?
- Ben rutine dönmeyi sevmiyorum. Hayatta merkeze koyduğun her şey, merkezden kaçmak ister. O yüzden işimi çok fazla merkeze koymak istemiyorum; keyifle ve severek yapabilmek için yani... Görev edindiğinde sırtında yük gibi oluyor ve yapmak istemiyorsun. Kendini tekrar etmek de orada başlıyor.
Müziğe 6 yıl ara verdin.. Peki ne yaptın bu 6 yıl boyunca?
- Mesela “Güm Güm”ü 5 yıl önce besteledim. Bu süreçte ufak tefek karalamalarda bulunuyordum. Gezdim, tozdum hayatı yaşadım 6 yıl boyunca.
Nerelerde yaşadın?
- Bir dönem Londra’ya gittim. Bir dönem New York’a gittim. Gezebildiğim kadar gezdim, öyle söyleyeyim. Bir dönem de evde takıldım.
Neden kaçtın?
- Hiçbir şeyden kaçmadım. Kaçıp gittiğimi mi düşünüyorsun?
Uzun süre ortalarda olmayınca...
- Bende sıkılma gibi bir durum vardır.
Enteresan bir kafan var... Yaptığı işi çok fazla önemsemeyen, kendisi daha önemli olan ve kendi için yaşayan bir kadın imajın var bende.
- Tabii ki ben her şeyden daha kıymetliyim. Röportaja gelirken yolda bunu düşündüm. Ricky Martin’le düet yaptığın şarkı iTunes’ta 7 numara, sen diğer listelerde 1 numarasın.
Sevgilinle de her şey yolunda... Mutlu olman gerekmiyor mu?
- Ben de bunu sordum, mutlu olmam gerekmiyor mu diye? Kendi kendime düşündüm ve “hayır” dedim.
Mutlu olmuyor musun peki bunlardan?
- Çok değil.
Ne mutlu ediyor seni hayatta?
- Gezmek, tatil, mekan değiştirmek ve doğa... Mesela beni bir tepede bir ağacın yanına koy, bir hafta yaşayabilirim orada. Dinginliği ve sakinliği çok seviyorum. Düzenli olarak doğaya gitme ritüelim vardır. Neresi olduğu hiç fark etmez. Deniz kenarına gitsem bile hafif tepelik bir yer varsa hemen ayakkabılarımı giyer oraya çıkarım.
BOĞAZ’A KARŞI EV ALIP SONRA YAKACAK KADAR DELİYİM
Müzikten çok mu para kazandın peki, 6 yıl boyunca ne yedin içtin?
- Ben 2008’de “Kalbe Ben”i yaptığımda Türkiye’nin en büyük iki firmasıyla kampanya çekmiştim. Çıkardığım bütün şarkılar büyük bir firmanın jingle müziği oldu. Bu yüzden çok şanslıyım. Örneğin en son “Çak Bir Selam”ı Turkcell ve Basketbol Milli Takımı’na verdim. Ben şarkılarımda nokta atışlar yaparım.
“Adios” şarkısında Ricky Martin ile nasıl bir araya geldiniz?
- Fikir Sony Müzik’ten çıktı. Onun albümü çıkacakmış ve belirledikleri birkaç ülkede aynı şarkıya düet yapmaya karar vermişler. Ben de seve seve kabul ettim, sonuçta firmamız ortak.
Daha önceden tanışıklığınız var mıydı?
- En son Grammy’de beraberdik, orada “Seninle düet yapmayı çok istiyorum” dedi! Tabii ki şaka yapıyorum, tanışmıyorduk. Benim çok sevdiğim ve hayranı olduğum biri. O yüzden teklif gelince çok sevindim.
Şarkı sadece Türkiye’de mi çıkacak?
- Ben sadece burada çıkacak diye biliyordum ama çok beğendikleri için Avrupa’da da çıkarmaya karar vermişler. İspanya, Hollanda, Almanya, Fransa ve Yunanistan’da çıkacak. Bu bana büyük sürpriz oldu.
Ama benim için “Güm Güm”, “Adios”tan daha güzel bir şarkı...
- Ricky Martin belli bir tarzın sanatçısı. O Latin müziğinin temsilcisi. Elektronik ya da daha yeni bir tarzda müzik yapma taraftarı değil. Birbirine yakındır şarkıları. “Güm Güm” benim daha önce yaptıklarımdan daha farklı bir şarkı. Biraz daha kıvırmalık ve Türk insanının kulağına yatkın. Enstrümanları farklı kullandım. Türk zurnası yerine Endonezya nefeslileri kullandım mesela, dolayısıyla aynı lezzeti farklı bir sunumla verdim. O yüzden çok beğenildi.
“Çak Bir Selam”ın bu kadar popüler olacağını tahmin ediyor muydun?
- Ediyordum. Ben, bütün işlerime her zaman tutacağını bilerek adım atmışımdır.
Bu müzik işinde o kadar iddialısın yani...
- İddialıyım. “Güm Güm”ün bestecisi benim. Sadece sözlerde tıkanmıştım. İlk baştaki birkaç sözü çıkardıktan sonra tıkandım.
Neresinde tıkandın şarkının?
- O ilk baştaki “taklitler” sözleri filan çıktı, “güm güm” çıktı ama arada bir yerlerde tıkandım. Bu işin profesyoneli olmadığım için kalemini çok sevdiğim Alper Narman’dan yardım istedim. Alper geldi ve iki saat içinde sözleri tamamladı.
Bu kadar iyisin madem, senden şarkı isteyen sanatçı olmuyor mu?
- İstiyorlar. Özelikle Demet Akalın yıllardır söyler. Fakat ben oturup yazmak istediğimde yazamıyorum. Fabrika gibi şarkı çıkaramıyorum. Bu biraz da odaklanmakla ilgili. Bende odaklanma sorunu var. Hiperaktifim. Belki kalemim ilerde açılırsa bestelerimi verebilirim.
Doğru, ben de senin hiperaktif olduğunu düşünüyordum...
- Evet hiperaktifim. Bu hafta aslında benim için çok güzel bir hafta ama bu mutluluğu ve keyfi yaşayamıyorum. Çünkü bir sonraki şarkılara odaklanmak zorundayım. Bu da hiperaktiflikten. Hiperaktiflik, tatminsizlik getiriyor.
Ben seni kime benzetiyorum biliyor musun, Sergen Yalçın’a... O da dünya çapında olabilecek kadar yetenekliydi ama her zaman burayla yetindi. Seninki de o hesap... Bu şarkıları 15 yıl önce yapsaydın belki de şimdi çok farklı yerlerde olurdun.
- Bana daha önce de yurtdışından teklif geldi. Hatta dünyanın en iyilerinden biriyle bir proje geldi ve o dönem kaçtım bu işten. Londra’daydım, benimle görüşmek istediler, önce “tamam” dedim, sonra da telefonlarımı kapattım. Böyle bir iş geldiğinde önemli olan kendinizi hazır hissetmeniz. O zaman onu reddettim ama şimdi başka bir dünya starı Ricky Martin geldi. Kaderinizde varsa, yaşamanız gerekeni yaşıyorsunuz. Ben hiçbir zaman yurtdışına açılayım, şunu da bunu da yapayım demedim. İki kere teklif geldi. İlkinde kaçtım ama ikincisinde yakalandım. Ricky Martin işinden de kaçsaydım Sony Müzik’teki patronum Şemsettin Bey beni artık vururdu!
Anlamaya çalışıyorum karşına çıkan fırsatları isteyerek elinin tersiyle itmeni...
- Anlamaya çalışma canım, kadın deli.
Seni gerçekten yıllardır anlamaya çalışıyorum, belki de bu deliliğin yüzünden anlayamadım...
- Ben de anlayamıyorum. Kendi kendime manyak mısın kızım diyorum. Dünyanın parasını kazanabilirsin, ortalığı yıkıp geçebilirsin, sen ne yapıyorsun, ne istiyorsun diyorum. Sonra cevap veriyorum: “Birkaç ay da Hindistan’a gitmek istiyorum...” Sıkıntıya gelemiyorum, sorun bu... Stüdyoda aranjöre sinirleniyorum, basıp gidiyorum.
Sendeki biraz daha batılı bir kafa, elindekiyle mutlu olmak. Oysa Türk insanı daha hırslıdır... Ev alayım, bir tane daha alayım, arabanın en iyisini alayım. Hepsini tamamladıktan sonra bir de Boğaz’da yalı alayım der... Sürekli bitmeyen bir hırs vardır. Sende bu yok galiba...
- Bende şu vardır: Boğaz’a karşı ev mi almak istedim, o evi alırım, iki ay sonra da yakarım!
Çabuk sıkılır, kaçarım!
Sesin mi yoksa fiziğin mi sence daha dikkat çekici?
- Hepsi bir bütün. İkisi de.
Piyasada “Bu benim alternatifim” diyebileceğin bir şarkıcı var mı? Ya da kıskandığın biri?
- Herkes kendi içinde çok iyi. Hiçbir zaman kendimi kimseyle karşılaştırmadım. Sence var mı?
Bence yok. Sen daha tek duruyorsun. Belki de böyle bir deli kafaya sahip olduğun için öylesin.
- Kıskandığım kimse yok. Göksel’i severim. Onun o naifliğini, sesinin yumuşaklığını. Merhaba deyince bile heyecanlanır. Çok güzel şarkıları. Yakın arkadaşım değildir ama karşılaşınca ayaküstü sohbetimiz vardır.
Yakın arkadaşların kimlerdir?
- Benim arkadaşım da sürekli değişir. Tuba Ünsal’la geçmişe dayanan bir arkadaşlığımız vardır. Kimseyle aram kötü değildir ama ben sürekli düzenli arkadaştan da sıkılırım.
Sevgilinden de sıkılır mısın?
- Bak yine döndü dolaştı o konuya geldi... Arkadaş konusunu anlatıyorum: Hiçbir duygunun sürekliliği yok. Sistem kurulurken böyle kurulmuş. Sürekli mutluluk, sürekli mutsuzluk yok. Sürekli ağlayamazsın, sürekli gülemezsin. Mutsuzluk yaşayacağımı hissettiğim an uzaklaşırım. O dönem kimseyle problem yaşamayayım diye.
Magazinciler eskidendaha saldırgandı
Cem’le ilişkinden dolayı yine magazindesin ama Televole zamanına göre daha düzeyli haberler...
- Biliyorsun o dönem magazinciler çok saldırganlardı. Bir sürü insanla, tanımadıklarım dahil herkesle aşk haberleri yapıyorlardı. Allah’tan o zihniyetteki herkes piyasadan silindi de kurtulduk. Sen de biliyorsun, çok acımasızlardı.
O döneme göre magazin sence artık daha mı iyi?
- Daha usturuplu olmak zorunda kaldılar. Benim merhaba demediğim insanlarla bile adımı yazdılar. Sonra niye yazdınız diye sorduğumda “Sanki sevgili olsan söyleyeceksin” diye terbiyesizce cevap verirlerdi. Hepsinin ipi çekildi de kurtulduk.
Şömine odununu çekenler de işini yapıyor
Magazin eskisi kadar acımasız değil dedin ama şimdi de Cem Yılmaz’ın evine gelen şömine odunları haber oluyor...
- Ünlü insanların bu sıkıntısı var maalesef. Evime gideyim, özel hayatım bana kalsın diyorsun ama bu işten para kazanan bir kısım var. Onlar da işini yapmak zorunda.
Gece hayatın hiç kalmadı mı? Neler yapıyorsun? Cem’le oturup müzik mi dinliyorsunuz?
- Konu yine Cem’e geldi. Ben kendimle ilgili söyleyeyim. Spor yapıyorum, yemeğe gittiğim insanlar var. Bunlar yetiyor. Hiperaktif olduğum ve bir sürü Ayşe olduğu için hayatımda, vaktim çok çabuk geçiyor. Yaşla da ilgili tabii.
Niye ayrıldılar haberleri çıktı?
- Bilmem... Ayrıldığımızı kim söyledi? Sanki benimle yaşıyormuş gibi şeyler iddia ediyorlar. Hangi birine cevap vereceksin? Her gün basın toplantısı yapmamız gerekir cevap verecek olsak.
Cem’le mutlu musun?
- İlişkimle ilgili konuşmuyorum. Ama sorarsan hayatım iyi. İşimle ilgili her şeyin iyi gittiği bir dönem ve bu yüzden özel hayatımla bunun gölgelenmesini istemiyorum. Özel hayatımla ilgili hiçbir zaman konuşmadım.
Cem’in şarkılarınla ilgi yorumu nasıl?
- No comment.
Paylaş