Paylaş
Dışarıda kendisi için bekleyen gazeteci ve foto muhabirlerine görünmeden kendisini New York sokaklarına vurmak istiyordu. Otelin arka kapısından çıkabileceği kendisine bildirilince, ters yöne hareketlendi. O sırada kendisine “IV.Murat’ın tebdil-i kıyafetle İstanbul’da dolaşmasını andırıyorsunuz” diye kendisine takılmıştım.
Bir başka açıdan, tarihimizdeki iki Osmanlı padişahı ile benzer özellikler taşıyacağa benziyor Türkiye’nin Cumhurbaşkanı. 600 yıla yakın Osmanlı tarihinde hem Revan (Erivan) ve hem de Bağdat seferine çıkmış olan iki padişah Kanuni Sultan Süleyman ile IV.Murat’tır.
Kısa süre içinde hem Erivan’a gitmiş, hem de Bağdat’a gidecek olan ilk Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olacağa benziyor.
Abdullah Gül’e Bağdat’ta beklendiği bugün kendisiyle görüşecek olan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından yapılacak. Abdullah Gül, bugün bizzat Celal Talabani’nin ağzından “resmi davet” almış olacak.
BM Genel Kurulu’nun açıldığı gün, 20 dolayında ülke yetkilileriyle birlikte George W. Bush ve Celal Talabani ile BM Genel Sekreter Yardımcısı’nın verdiği “Irak Brifingi”nde Abdullah Gül, Bağdat ziyareti niyetini Talabani’ye ifade etmiş; bugün sıra Talabani’nin bu niyeti “resmileştirmesi”nde. Kendisinin Mart ayında “Irak Cumhurbaşkanı” sıfatıyla yaptığı ilk kez yaptığı Ankara ziyaretine bir “iade-i ziyaret” olacak Gül’ün “Revan seferi” sonrasında çıkacağı Bağdat seferi...
*** *** ***
New York’un en nefes kesen manzaralarından birinin karşısında Celal Talabani ile oturuyoruz. Hürriyet Heykeli tam karşımızda. Elimizi uzatsak sanki hürriyet meşalesinin sapını yakalayacağız. Heykelin üzerine oturduğu küçük Ellis Adası’nın ardında okyanus görüntüsü alabildiğine, parlak güneşli havanın altında ufka uzanıyor. Camdan New York’u New York yapan gökdelenlerin hiçbiri görünmüyor. Hürriyet Heykeli ile çaprazda uzaktan gözüken Verrazano Köprüsü dışında hiçbir insan yapımı görüntü yok göz ufkumuzda.
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Ortadoğu barışına yaptığı katkılar”dan ötürü Foreign Policy Association’da (Dış Politika Derneği) düzenlenen tören sırasında, ben, Manhattan’ın güneyindeki en uç noktasında, Manhattan’ın denize dayandığı noktada, Battery Park’ın yanındaki otelinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile sohbet ediyorum.
“Acaba” diye soruyor, “Abdullah Gül, Bağdat’a geldiği vakit Erbil’e de uğrar mı? Oraya uğrasa yer yerinden oynar; çok iyi karşılanır.”
Erivan’a gitmeden önce, hiç yapacağını sanmadığım –ve de yapmadığı- “Soykırım Anıtı’na gidip çiçek bırakma” önerisinde bulunduğum bir yazı yazdığımı söylüyorum. “Bu, soykırımı resmen kabul anlamına değil, ortak tarihimizdeki çekilen acılara bir duyarlılık ve saygı göstergesi” olarak Ermeni sorununun en büyük bölümünü oluşturan “psikolojik sorunu” yerlebir etmiş olurdu. Bunun yapılacağını sanmıyordum ve yapılmadı ama bunun yapılmamış olması, Abdullah Gül’ün Erivan ziyaretinin “tarihi önemi”ni ve ziyaretin bizzat kendisinin bir “dev adım” olduğu gerçeğini ortadan kaldırmadı diye de ekliyorum.
Abdullah Gül’ün muhtemel Bağdat ziyaretinin Erbil halkası farklı bir olay. Abdullah Gül, Erivan’a tarihte ayak basan “ilk Türk Cumhurbaşkanı” olarak ismini tarihe kaydettirdi. Bağdat’a ayak basan ilk Türk Cumhurbaşkanı olmayacak. “Bağdat seferi”nde bir “ilk” olarak tarih kaydını düşürmek, “ezber bozan” bir devlet adamı konumuna yerleşmek, belki o ziyaret esnasında Erbil’e de uğraması olabilir.
Bunu söylüyorum.
Celal Talabani, Bağdat ziyaretinin Erbil boyutunu bugün yapacakları ikili görüşmede Abdullah Gül’e aktaracak mı?
Bilmiyorum.
*** *** ***
Bildiğim, Talabani’nin Abdullah Gül’e beslediği özel sempati. Abdullah Gül’ün Türkler ve Kürtlerden “bir millet” olarak söz etmesini zihnine kaydetmiş Bunun yanısıra, iki ay önce geçirdiği by-pass ameliyatı üzerine Gül’ün kendisine gönderdiği mesajı kelime kelime hatırlıyor. Çok duygulanmış.
Irak Cumhurbaşkanı, iki aydır Irak dışında. Amerika’nın Rochester kentinde tek damarının değiştirildiği bir kalp ameliyatı geçirmiş ve aksayan dizi de tedavi görmüş. Gerçekten, yılın ilk aylarında Ankara’ya Abdullah Gül’ün davetlisi olarak geldiğinde ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile Temmuz’da Bağdat’a gittiğimizde onu bastonlu görmüştüm. Şimdi bastonu atmış. Olağandışı kilolu halinde de fark edilir bir azalma göze çarpıyor.
“Kerkük pürüzü”nü konuşuyoruz. Kendisi de Kerküklü olan Talabani, pek kaygılı gözükmüyor. “Üç seçenekten ikincisinin geçerli olacağına zaman geçtikçe daha fazla insan ikna oluyor” diyor.
“Birinci seçenek ne?” diye soruyorum. “Irak Anayasası’nın geçici 140.maddesine göre referandum yapılması ve referandum sonucunda Kerkük’ün Kürt bölgesine bağlanması” karşılığını veriyor.
“Peki üçüncü seçenek?” Gülüyor, “Bugünkü karmaşık durumun devamı...”
Onun da yatkın olduğu “ikinci seçenek” ise, Talabani’nin kendi tanımıyla “Kerkük’ün özel bir bölge olarak ilan edilmesi; bu statüsü ile birkaç yıl yaşatılması ve ondan sonra öyle kalıp kalmayacağına karar verilmesi”...
Türkiye ile Irak arasında Temmuz ayında imzalanan “stratejik anlaşma”ya gönderme yapıyor; ayrıca, Tayyip Erdoğan Bağdat’tan ayrılmadan önce Petrol Bakanı Şehristani’ye TPAO’ya Irak petrol sahalarında alan açan “belge”yi imzalattırdığını hatırlatıyor.
Türkiye’nin Irak ve kendisi nezdinde “öncelikli” ülke olmasından ötürü, Kerkük’ü iki ülke arasındaki “pürüzler” içinde görmediğini, görmeyeceğini ima ediyor.
Amerikan Başkanlık seçimi sonuçlarından Irak’a ilişkin bir kaygı duyuyor mu?
“Her iki tarafla da gayet yakın ilişkilerimiz var. Beni etkilemez” diyor. “Joe Biden ile yıllardır ne kadar yakın olduğumuzu herkes biliyor.” Ardından, oturduğum koltuğu işaret ediyor, “Bu koltukta sen gelmeden önce Sarah Palin oturuyordu. O çıktı, sen geldin” diyor gülerek...
Sarah Palin’in BM Genel Kurulu’nun açılışı vesilesiyle New York’a gelerek Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai, Kolombiya Devlet Başkanı Uribe ve Henry Kissinger ile dış politika bilgisi edinmek amacıyla görüştüğünü Amerikan basınında okumuştum. Demek ertesi günkü turuna Celal Talabani’yi de dahil etmiş.
“Kursiyer olarak mı geldi?” diye soruyorum.
Yine gülüyor, “Ona benzer bir şeyler söyledi. Sizden öğrenmeye geldim falan...”
Celal Talabani, önümüzdeki hafta, iki aylık bir aradan ve önemli bir kalp ameliyatının ardından ülkesine dönecek. Erbil’de kendisine büyük karşılama törenleri hazırlandığını New York’ta öğreniyorum.
Erbil’den Bağdat’a geçecek. Abdullah Gül’ü de Bağdat’ta bekleyecek.
Öyle görülüyor ki, Abdullah Gül Erivan ziyaretiyle kendisine açılan yolda Türkiye’nin bölge siyasetini de taşıyan en göze çarpıcı siyasi aktör olacak...
Paylaş