5 Kasım 2010
Porto ile deplasmanda oynamak öyle kolay değil. Sahasında yenmediği takım neredeyse yok. Aslında adamların yeri UEFA da değil. Çok güçlü bir ekip. Takımda ki tüm oyuncular Avrupa' nın sayılı kulüplerinin transfer listesinde. En büyük gelirleri sattıkları oyuncular. Porto kupaların daimi takımlarından.
Porto takımına karşı sahada ki 11' in çok koşması ve pas yüzdesinin çok yüksek olması lazım. İlk yarıya bakıyoruz Tabata tüm topları rakibe bırakıyor, Aurelio topla neredeyse buluşmadı, Guti defansa kadar gelip pasörlük yapmaya çalışıyor, Nihat boş boş koşular yapıyor (dahası ne yaptığını bilmiyor) Hilbert birçok kez orta sahada topu arkadaşı yerine rakibe devrediyor.
Beşiktaş' ın ilk yarıda ki en önemli pozisyonu 3. dakikada Bobo' dan geliyor. Helton' u geçse skor değişecek ama son hamlesini yapamıyor. Maça bakıyorum iki takımda uykuya geçmiş. Atanın kazanacağı maç gibi. Beşiktaş rakip sahaya gitmekte zorlandığı gibi, defansdan topu çıkarmakta da oldukça zorlanıyor. Falcao ve Hulk yaptıkları presle defansı hataya zorluyor. Ve maçın 35. dakikasında şaka gibi bir penaltı ile Porto golü buluyor. Şaka gibi bir penaltı diyorum çünkü; Hakan çok acemi bir şekilde topa çıkıyor. Bu kalecinin kendine güveni neredeyse kalmamış. Bir kaleci bu şekilde topa çıkmaz. Çıktın madem penaltı gibi penaltıya sebebiyet ver. İzlerken kızmaktan çok güldüm. Allah iyiliği versin Hakan.
Hakan aslında fena kaleci değil. Çok zor toplarda başarılı kurtarışlar yapabiliyor. Acemiliklerini üstünden atsa kalenin vazgeçilmezi olabilir. Bir zamanlar Fevzi vardı kartalın file bekçisi. Oda aynı Hakan gibiydi. En zor topları çıkartır, en rahat topları kalesinde görürdü. Hakan bana güven vermiyor ve geldiği günden beri de veremedi.
Sakatlıktan yeni çıkmış ve hiç de hazır olmayan Mehmet Aurelio' nun yerine keşke başka biri oynasaydı. Sahanın en kötülerinden hatta ve hatta en kötüsü o oldu.
İkinci yarıya Schuster hatalarının birinden vazgeçerek Tabata' nın yerine sahaya Holosko' yu sürdü. Holosko' nun oyuna girmesi ile kara kartal hücumda daha etkili olmaya başladı. 55. dakika Rodriguez 2. sarıdan oyundan atıldı. O dakikadan sonra Beşiktaş rakibini ısırmaya başladı ki, 60. dakika Holosko' nun topu direkten dönerken, 62. dakikada Nihat' ın füzesi ile skor eşitlendi. Maçı alırız umudu yükselirken 66. dakikada Toraman' da 2. sarıdan kırmızıyı gördü ve oyundan atıldı. Umutlar bir anda suya düştü. 75. de Bobo' nun 45 metreden gönderdiği top üst direkte patladı.
Hoca ile aralarında ki kavgadan sonra Fatih Tekke hiç değilse son 20 dakika oynar demiştim ama Alman inadı böyle birşey olsa gerek. Fatih' i bundan sonra zor izleriz gibi gözüküyor. Bu konuda yönetimin araya girmesi gerekmektedir.
Neticede Porto deplasmanından alınan 1 puan Beşiktaş' ın elini kuvvetlendirdi. Gruptaki en yakın rakibi ile arasındaki puan farkını 4' e çıkardı. Kara kartal bu gruptan Porto ile güle oynaya çıkar.
Bir tepkimi dile getirmek istiyorum. Porto seyircisi dün akşam acaba kaç kişiyi delirtti. Pozisyon yokken bile hakemi etki altına almak için verdikleri tepkileri gördünüz mü? Bizim taraftarlar Porto' lu oyuncuları alkışladır. Centilmenlik kötü birşey değil. Avrupa'da hangi kulübümüzü alkışladılar alınan galibiyet sonrasında. Ben bu yaşımda hiçbir ülke takımımızın yurt dışında rakip takım seyircisi tarafından alkışlandığını hatırlamıyorum. Porto taraftarı maçı çevirebilmek amacı ile hakeme oynuyorlar. Bizimkilerde kendi takımına tepki vermek için rakibi alkışlıyorlar. Avrupalı ile aramızda ki fark bu malesef. Onlar taraftar bizimkiler de, tepkitar. Şimdi pişmanmısınız eyy büyük Beşiktaş taraftarı.
İbrahim Üzülmez yaşının adamı falan değil. Bu adam olsa olsa 20 yaşındadır. Helal olsun kaptan sana. Sahanın en iyisi ve alkışı en çok hak eden adam deli ibo.Ernst bu takımın vazgeçilmez oyuncusu olduğu birkez daha gösterdi.
Ersan Gülüm' de alkışı hakendenlerden biri bana göre. Defansda neredeyse sıfır hatayla oynadı. Maç 1-1 devam ederken çizgiden çıkardığı topla Beşiktaş' ı ipten aldı. Aferin Ersan sana. Gülüm benim.
Farkettiniz mi bilmiyorum ama; teknik kadro da dahil olmak üzere Beşiktaş' da gülen birine denk gelmedim. Herkesin suratından düşen bin parça. Ne oldu bunlara anlamak mümkün değil. Mutsuzlar gerçekten mutsuzlar. Tek gülen Guti ile Aurelio. Guti hep gülen yüzlü birisi zaten. Aurelio' nun da mizacı böyle. Korkarak iş yaparsan korktuğun başına gelir.
Yazının Devamını Oku 1 Kasım 2010
Cumhuriyetimizin 87. yılı kutlu, mutlu ve daim olsun. Nice nice 87' lere. Bayram günü oynanan Bursaspor-Fenerbahçe maçında organ bağışı ile ilgili pankarta onay verenlere hayret ediyorum. Bu organ bağışına karşı olduğum için değil kimse yanlış anlamasın ama Cumhuriyet organ bağışından daha da önemlidir. Taksimde yapılan saldırıyı kınıyor, terör örgütünü lanetliyorum.
Bu gündem konularından sonra gelelim Beşiktaş - Sivasspor maçına. İlk yarı sahada harika bir Beşiktaş, ikinci yarıda ise tel tel dökülen rezalet bir Beşiktaş. 5. Dakikada Bobo ve 22. Necip ile kara kartal durumu 2-0' a getirdi ve ilk yarı bu skorla bitti. Holosko ve Tabata ilk yarı tüm topları ezdiler. Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belli olur, öylede oldu. Rıza Çalımbay orta sahasını ileriye çıkartınca Beşiktaş' ın orta sahası düştü. Topu ayağında tutabilecek, adam eksiltecek biri olmadığından (Özellikle Guti çıktıktan sonra) Sivasspor hakimiyeti ele geçirdi.
Kara kartal 2. devrede sadece Nihat' la gol pozisyonuna girebildi. Oda sağolsun kalecinin ayağına vurdu topu. Sivasspor paniklemeyip, topu doldur boşalt yapmayıp ve olgun atak gerçekleştirseydi, İstanbul' dan puan veya puanlarla dönebilirdi. Maçın son saniyelerinde kale direğinden dönen topla Beşiktaş seyircisi derin bir nefes aldı.
Beşiktaş seyiricisi acaba bu sezon rahat bir maç izleyemeyecek mi ? Bu nasıl bir çile, nasıl bir azdırap. Tüm Beşiktaş yazarları bu sistemin yanlış olduğunu yazarken futbolu hiçmi bilmiyorlar. Schuster hiç medyayı takip etmiyormu. Çok çile çeker bu sene takımda, taraftarda.
Deli İbrahim' e helal olsun. Diğer arkadaşlarına örnek olsun. Adam o yaşında sahada harikalar yaratıyor. En fazla maçı isteyen adam Üzülmez. Hakkıda, çünkü ondan fazla mücadele eden yok. Holosko' yu dün gece seyredenler acaba bugün ne düşünüyorlardır. Bu adam kanatlarda oynayamaz, kapalı defans yapan takımlara karşı oynayamaz, forvet olmaz ve forvet arkasında oynamaz. Eee biz bu Holosko' yu kaledemi oynatacağız.
Quaresma ve Ekrem' in dönüşü ile sanırım Beşiktaş kanatlanacak. Formunda olmadığı zaman Hilbert sahada ölü gibi. Dün iki kanadın da çalışmadığı bir maçta Beşiktaş 3 puan aldı. Her zaman papaz pilav yemez. Ligin en zayıf takımınlarından biri olan Sivasspor karşısında alınan bu korkunç galibiyet, ilerisi için malesef bize ışık tutmuyor.
Guti ile Keita arasında yaşanan ve Guti' nin sarı kart gördüğü pozisyonda, yan hakem pozisyonda ne gördü çok merak ediyorum. Guti' nin yaptığı sarı ise Keita' nınki kırmızı karttır. Emeğe hırsızlık yapıyor, centilmenlikle yakından uzaktan alakası yok. Bu Keita' lar neden hep böylemidir anlamam. Guti' nin gülüşü hafızamdan asla silinmeyecek.
Yazının Devamını Oku 29 Ekim 2010
Türkiye Ziraat Kupası gruplara kalma maçında Beşiktaş, evinde Mersin İdmanyurdu Spor' u, uzatma dakikalarında attığı gollerle yendi. Bu kupa her ne kadar bana anlamsız gelsede, prestij açısından ülkemizde neredeyse şampiyonlukla eş tutuluyor. En azından kupayı müzemize götürdük gibisinden.
Telafisi olmayan bu maça oldukça iyi naşladı kara kartal. Onlarca gol pozisyonuna girdi güçsüz rakibi karşısında. İlk gol erken gelmiş olsa fark olur ve maç asla uzatmalara gitmezdi. Ama olmadı 90. dakika boyunca İnönü' de gol hariç herşey vardı.
Mersin İdamnyurdu da maça bazı as oyucularını yedek bırakarak başladı. Nurullah hoca neyi düşündü bilemem ama, bu kadroyla belki peanltılara kalsa Beşiktaş'ı eleyebilirlerdi. Gerçi çocuklar kötüde mücadele etmedileri. Fakat yaptıkları sadece defans yapmaktı.
Sonucunda Beşiktaş' ın en önemli kozu Guti' de sahadaydı. Birçok kez araya attığı toplarla rakibin direncini kırdı. O Guti 100. dakikada da perdeui açan oyuncu oldu. Vallahide, billahide Guti' yi seyretmek bir ayrı zevk. Beşiktaş' da onun futbol zekasını anlayabilecek malesef bir forvet yok. Bobo' ya haksızlık etmek değil bu söylediklerim ama Bobo hızlı bir forvet değil.
Oyunu ne kadar Guti çözdüysede, Onur ve Necip' in sahaya Yusuf ve Fink' in yerine girmesiyle boy gösterdi. Orta sahanın tüm yükünü Finlk sırtladı. Ama Fink, kanatlara kaçabilen ve ara pas atabilen bir oyuncu değil, kumaşı bu kadar. Yusuf gerçekten emekli olmuş. Yaşıylada alakalı bir durum değil. Bak Guti' ye , bak Üzülmez' e. Sahada yürüyecek hali bile yoktu.
Onur, İsmail ve Necip Beşiktaş' ın geleceğidir. Dün gerçekten güzel oyun sergilediler. Özellikle Onur oyuna girdikten sonra çok faydalı oldu sahada. Tabata fena değildi. Fatih Tekke takıma uyum sağlayamamış. Sanırım biraz zamana ihtiyacı var. Defans da oynayan Ersan' da hızlı ve güçlü fiziği ile dikkat çekti fakat, üzerine gelende olmadı.
Üst üstü alınan mağlubiyetler sonrasında bir antreman açı edasında geçen maçı kazandı Beşiktaş. Bu asla lig ve/veya Avrupa için ölçü olamaz. Dişli bir rakip karşısında halen Beşiktaş' ın oturmuş bir takım oyunu olduğunu göremiyoruz. Bu kadar rotasyon neden yapıyor hoca anlamıyorum. (Bu maç için birşey demiyorum)
Defansı önde kurması sonucunda yenilen birçok gol Beşiktaş' ın başını ağrıttı, ağrıtmayada devam edecek gibi gözüküyor.
Fair play bir şekilde oynadığı ve iyi mücadele etmesinden dolayı Mersin İdamnyurdu' nu kutluyor, onlara başarılar diliyorum.
Yazının Devamını Oku 26 Ekim 2010
Kayserispor - Beşiktaş maçı ilk devrede ve ikinci devrede de vasatın üstüne çıkamayan bir maç oldu.
Schuster'de, Şota'da sanki yenmekten çok, beraberlik için sahaya çıkmışlardı.
Ben Spor Toto Süper Ligi’nde bu kadar zevksiz, bu kadar kötü bir futbol bu sezon görmedim.
Son dört resmi maçından sahadan yenik ayrıldı Beşiktaş. Lider ile puan farkı 10 çıktı. Kayserispor amacına ulaştı ve 1 puana razıyken, 90+ da attığı golle 3 puanı aldı. Hakketti mi derseniz ? Elbette hayır. Dün akşam 3 puanı tek hakkeden seyirciydi.
Schuster kredisini bu maçla tamamladı. Bundan sonra Rijkaard gibi kendisini bir anda medyanın önünde bulacaktır. Çok zorlu ve sıkıntılı döneme giriyor, bakalım bu işin altından nasıl çıkacak.
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2010
Av sezonu yasağı bittiği günden beri Beşiktaş, ağlara takılmaya devam ediyor. Birkaç sazan devamlı o ağda. Balıkçılar da işi biliyor hani. Tutup tutup, denize geri atıyorlar o birkaç balığı. Neden attıkları da belli hani. O bir kaç işe yaramaz balık arkasında sürüyü getiriyor balıkçılara. Hoyde bre..
Balık baştan kokarmış. Sahada baş neresi yada ... neresi belli mi ?
Beşiktaş' da baş belli. Hakan Arıkan.. Leş gibi kokuyor bu çocuk. Hem bu sezon mevsimide değil onun, eti yenmez lezzetli değil ve oldukçada kılçıklı. Boğazına batar durur adamın. Ben bu balığı hiç sevmiyorum, tezgahta birçok balık varken bu bayat, kokuşmuş balıkla yetinmek zoruma gidiyor, kılçıkları boğazıma batıp duruyor.
Balığın yanında salatası ve rakısı olacak ki, balık balık olsun. Rakı ve salatada yok İnönü' de. Nasıl güzel bir gece olurdu onlarda olsaydı. Rakı Q7, salata Guti. Eksik kaldı gecemiz.
Uzaktan davulun sesi hoş gelir, rakıya da meze olur hani ? Ne davulu, İnönü' de flüt sesi bile yok. Geriye düşünce tribünlerde uyudu, sahadaki futbolcularda.
Uyumayan ayakta kalanlarda, bu koca deryada arkdaşlarıyla beraber boğuldular. Çok çırpınanlar oldu fakat, denizde bir fırtına varki ne tarafa yüzeceklerini bile şaşırdılar.
Başkanın yüzü asık, Hakan yediği golde kendine kızıyor suratı muşmula, genç Necip saçını başını yolluyor ve deli İbrahim neredeyse sıka sıka bir hal olduğu dişlerini kıracak. İyide ya diğerleri. Vızvız Tabata, mızmız Nihat. Yazıktır solduğunuz o havaya, aldığınız o paraya.
Porto' da öyle aman aman bir oyun oynamadı. Kendi hatalarımızdan kalemizde 3 gol gördük. Eebee Hakan, ebee Zapo ben size ne diyim. Allah sizi bildiği gibi yapsın.
Hakan' a ne kadar kızsam da asıl kızmamız gereken adam Sn. Schuster' dir. Ya bu adamda moral 4-5 maçtır sıfır. Dinlendir biraz, oda morallensin seyircide. Yok adamı kanser eder bunlar.
Hadi hayırlı olsun ilk yenilgi Uefa' da. Dilerim son olur. Kaçan balıkda her zaman büyük olur unutma.
Yazının Devamını Oku