Can Bartu

Kara mizah gibi

27 Ocak 2007
DEVRE arası sonrası oynanan ilk maçlar daima tehlikelidir. Sahada gereken enerjiyi, çabukluğu gösterirsiniz, rakip iyi oynar kazanır, o ayrı bir şey. Fenerbahçe gibi şampiyonluğa oynayan bir takımın kazanmak için bir şeyler yapması lazım. Bir kere Fenerbahçe’nin oyun mantalitesi yanlış. Sarı lacivertli futbolcular geriden top çevirerek iyi oynadıklarını sanıyorlar. Halbuki, rakibe toparlanma şansı veriyorlar. Yetenekli futbolcuların hünerleri çabuk oynadıkları zaman ortaya çıkar.

Rakip, orta sahada mücadele ediyor, defansında ikili mücadeleye giriyor. Bu enerjiyi ortadan kaldırabilmeniz için onlar kadar mücadele etmeniz ve çabuk oynamanız lazım.

Fenerbahçe takımına bakıyorsunuz, kaleci acayip bir gol yiyor. Bu tür goller, ancak literatüre geçer. Kalecin hata yaptı, ya stoperde oynayan Edu’ya ne dersin? Topa hakim pozisyonda ama o, sırt üstü yere düşüyor. Tıpkı kara mizah gibi.

Tuncay ve Appiah’ı göremedim

Orta sahanda güvendiğin Appiah kullandığı 10 topun 7’sini kaybediyor. Alex ilk yarıda etkisiz, Tuncay maç boyunca sahada hiç yok. İleriye doğru koşar gibi yapıp içeri girmeye çalışıyor ama kimse yemiyor. O eski sürati de yok.

Fenerbahçe ilk gol poziyonuna 74. dakikada Deivid’le girdi. Aynı futbolcu ardından ikinci kez boş kale yerine topu dışarı attı.

Volkan’ın hatasından yararlanıp Erciyesspor’u öne geçiren Cenk, kafayla bir tane gol kaçırdı. Topu köşeye vursa gol olacaktı, o kalecinin kucağına attı. Ardından Djaloviç, rakibin sağından atıp solundan gitti, direkt kaleye yöneleceği yerde çapraza kaçınca golü yapamadı.

Kayseri takımı ligin dibinde ama maçın ilk yarısında lider Fenerbahçe’den daha akıllı, daha çabuk ve istekliydi. Topu daha iyi kullanan taraf yine Erciyesspor’du.

Devid, Fener’in golcüsü değil

Fenerbahçe tek santrforla, hele bu Deivid’se başarılı olamaz. Sarı lacivertli takım, Avrupa’da güçlü takımlara karşı oynadığı maçlar dışında tek santrforla yapamaz. Deivid, topu hakimiyetine alacak bir oyuncu değil. En ufak bir darbede dağılıyor.

Fenerbahçe’nin eksiklerinden biri de orta sahada topu iyi kuramıyor olmasıydı. Topu devamlı geri vererek ve şişirerek tek santrforla başarılı olamazsınız. Hele karşında mücadele eden bir takım varsa, hiç şansın yok.

Fenerbahçe, ikinci devre daha hareketliydi, topu daha iyi kullandı. İki tane mutlak gol pozisyonundan yararlanamayan Deivid, çabuk hareket ediyor ama gol becerisi yok.

Oyuna ikinci yarıda giren Semih, santrfor olarak Deivid’den daha iyi oynuyor. Topu takımına kazandırmak için uğraşıyor. Alex’e attırdığı gol, Tümer’e indirdiği top, Semih’in nasıl bir santrfor olduğunu gösterdi.

Fenerbahçe ikinci yarıdaki futbol anlayışını, ilk devrede de ortaya koysaydı, belki o golü yemez, sahadan galip ayrılırdı.

Bu, Volkan’ın Fenerbahçe’nin Avrupa kupası ve A Milli Takım’da yaptığıyla birlikte dördüncü büyük hatası. Fenerbahçe’de oynayan bir kaleci böyle gol yemez.

Erciyesspor, birinci devredeki oyununu, ikinci yarıda tekrarlasaydı maçı kazanırdı. Onları tebrik ediyorum.
Yazının Devamını Oku

G.Saray yönetimi prestij kaybediyor

23 Ocak 2007
G.Saray yönetimi, devre arasında Hamit Altıntop ve Yıldıray Baştürk’ü transfer etmek için girişimlerde bulundu. Ancak, sonuç alamadılar. Bu transferler neden gerçekleşmedi? GALATASARAY yönetimi lüzumsuz işlerle uğraşıyor. Mali durumları iyi olmamasına rağmen Hamit Altıntop ve Yıldıray Baştürk’ü transfer etmeye çalıştılar. "Biz elimizdeki oyuncularla yolumuza devam edeceğiz" diye demeç vermeleri lazımdı. Çünkü sarı kırmızılı takımın iyi bir kadrosu var.

Gazetelere çıkmak, günü kurtarmak için kendilerini zora sokacak girişimlerde bulunuyorlar.

Hamit Altıntop ve Yıldaray Baştürk iyi oyuncular. Ancak, şu aşamada bu oyunculara ihtiyaç yok. Alırsın, faydalı olur. O başka. Bu transferler gerçekleşseydi, yenilerle kadrodaki oyuncular arasında fiyat farkı olacaktı. Bu da takım içerisinde huzursuzluk yaratacaktı.

G.Saray’ın transfere ihtiyacı yok. Transfer yapılacaksa, savaşçı bir orta saha oyuncusu ile bu iş çözülebilirdi. Sağ kanatta Cihan oynuyor, Sabri var. Hamit’i aldınız diyelim. Hamit, kaliteli bir oyuncu. Ancak, tek başına takımı kurtaracak yetenekte değil. Üstelik adam çıkıp, "Ben, Türkiye’ye gelmeyeceğim" diye beyanat veriyor.

G.Saray yönetimi, kendi kendilerini zora sokan idareciler topluluğu olup çıktı. Transfer yapacağız diye demeç verip, taraftarlara ümit veriyorlar. Verdiğin taahhütleri yerine getiremeyince de elindeki oyuncuları kaçırıyorsun.

G.Saray yönetimi bu şekilde prestij kaybediyor.

Fener’in işi seyircisiz zor

 Fenerbahçe, Fortis Türkiye Kupası çeyrek finalinde Gençlerbirliği ile eşleşti. 31 Ocak’taki maçın seyircisiz oynanacak olması, sarı lacivertlilerin tur şansını ne yönde etkiler?

FENERBAHÇE, seyircisinden büyük güç alıyor. Önemli maçlarında 45 bin kişi tribünleri dolduruyor ve takımlarına büyük katkıları oluyor. G.Birliği ile oynayacağı kupa maçının seyircisiz olması sarı lacivertliler acısından dezavantaj. Çünkü, G.Birliği diri bir takım. Bu yüzden zor bir karşılaşma olacak.

Aslında bundan sonraki her maç zorlu. Fenerbahçe’nin oynadığı maçlarda seyircisine büyük ihtiyacı olacak. Çünkü seyirci, takımına enerji veriyor. Bu da bir gerçek.

Fenerbahçe, grup maçlarında çok oyuncu denedi ve hiç gol yemeden 17 gol atıp, bütün maçlarını kazanarak rahat bir şekilde çeyrek finale adını yazdırdı. Zico, takımdaki diğer oyuncuların da hazır olduğunu kupa maçlarında gördü.

Kupadaki çeyrek final maçları kolay olmayacak. G.Birliği farklı bir takım. O bakımdan ilk maçın seyircisiz olması G.Birliği için avantaj, F.Bahçe açısından dezavantaj teşkil ediyor. Rakip takım, boş tribünler önünde daha rahat oynayacaktır.

Seyircisinin vereceği güçten mahrum kalacak olan Fenerbahçe’nin çok dikkatli olması gerekir.

Kleberson’u kurtarıcı sandılar

 Tigana, A.Gücü ile oynanan kupa maçında Kleberson’u kadroya almazken, "Olsa da olur olmasa da" şeklinde bir açıklama yaptı. Kleberson, Beşiktaş’ta neden tutunamadı?

KLEBERSON, Beşiktaş’a uyum sağlayamadı. Olabilir, bunun çeşitli sebepleri var. Yanında oynayan arkadaşlarıyla anlaşamadı, ona yardım eden oyuncular olmadı...

Brezilyalı olduğu için ondan çok anormal şeyler beklendi. Oysa Kleberson standardın üstünde, topu basit oynayan, oyunu çabuk gören bir futbolcu. Pas attığı yerlere arkadaşları gitmeyince, yanındakiler durarak oynayınca onun da verimi düşüyor.

Kleberson, Beşiktaş’ta en çok talibi olan futbolcu. Şimdiden iki-üç tane isteyeni var. Biz, olaylara kendi yönümüzden bakıyoruz. Yanındaki oyuncu nasıl oynuyor? Kleberson’un randımanını artırıyor mu, artırmıyor mu?

Beşiktaş onu, kurtarıcı olarak aldığını sandı. Oysa Kleberson kurtarıcı değil, iyi bir takım oyuncusu. Bütün sorun da buradan kaynaklanıyor.

YATTARA’yı el üstünde tutacaksın

 Yattara 146 gün sonra forma giydiği maçta gol atıp, takımını kupada çeyrek finale taşıdı. Ziya Doğan, daha önceki dönemde Gineli futbolcuyu hep sonradan oyuna alıyordu. Kupa maçında da 2. yarıda oynattı. Yattara, yarım devrelik futbolcu mu?

YATTARA bence çok önemli bir oyuncu. Bu tip futbolcuların sürekli ilk 11’de oynaması gerektiği düşüncesindeyim. Sakatlıktan yeni çıktığı için ikinci yarıda oyuna girmesini doğal karşılıyorum. Ziya Doğan’ın kupa maçında yaptığı hareket doğru.

Ancak, daha önceki dönemde onu çoğu kez oyuna sonradan almasını yadırgıyordum. Ziya Doğan’ın elinde böylesine bir güç varken ondan yararlanması gerekir. Bu tür yetenekler kenarda oturdukları vakit, mutsuz olurlar, sahaya girdikleri zaman da verimleri düşer. Bu şekilde devam ederse, özel hayatına da dikkat etmez.

Yattara tipindeki oyuncuları sürekli el üstünde tutacaksın, devamlı 11’de oynatıp, yücelteceksin. Zaten kendisi de diğer oyunculardan üstün tarafları olduğunu biliyor ve bu şekilde hareket ediyor.

Disiplin sağlayacağım diye oyuncuları küstürmeyeceksin. Her futbolcuya aynı disiplini uygulayamazsın. Disiplin, oyuncuya göre değişiklik gösterir.
Yazının Devamını Oku

Kupayı bırak futbola bak

16 Ocak 2007
F.Bahçe, 2007’nin ilk kupasını Antalya’da kazandı. Sarı lacivertli takımın futbolu, lig, Avrupa ve Türkiye Kupası maçları öncesi umut veriyor mu? Bu maçlarda şans bulan Serkan, Kemal ve Olcan’ın performanslarını nasıl buldunuz? FENERBAHÇE, Antalya’da ilk kupasını kazanmış olabilir. Ancak, oynadığı futbol bana ümit vermiyor. Türkiye’de lig şampiyonluğunu kazanırsın. Bu, senin iyiliğinden değil, karşıdaki takımların kötü olmasından kaynaklanır. Fenerbahçe kötü futbol oynuyor. Geriden top çevirerek iyi futbol oynadığını zannediyor ama yanılıyor.

Fenerbahçe, tek forvetle oynayamaz. Çünkü, kadrosunda böyle bir santrforu yok. Ne Deivid, ne de Kezman vücutlarını kullanarak, topa hakim olacak karakterde oyuncular. Fenerbahçe’nin orta sahası ve defansı, takım hücuma çıktığı zaman forvet oyuncularına destek veremiyor. Blok halinde gidip gelemiyorlar.

Sağdan biri kaçacak da orta yapacak. Yapılan ortalara kim vuracak? Deivid’le Kezman. Bu iki oyuncu tek başlarına oldukları zaman kolayca markaja gireceklerinden verim sağlayamıyor. Zico’nun bu anlayışı değiştirmesi lazım.

Appiah’la Serkan da gerçek bölgelerinde oynamıyorlar. Her ikisi de orta sahada daha verimli olur. Dinamo Kiev maçında atılan Serkan, mücadeleye girdiği için o kırmızı kartı gördü. Serkan sağ bekte, Appiah sağ açıkta verimli olamaz.

Fener, Alex’le anlaşır

 Zico, "Yabancıya kapım kapalı" diyor ve bir yerli kaleci istiyor. Alex ise "Fener’le anlaşamazsam, Türkiye’den bir takıma bile gidebilirim" açıklamasını yaptı. Brezilyalıların tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

ALEX,
tabii ki, Fenerbahçe ile anlaşamazsa istediği yere gidebilir. Avrupa, bu tarz bir futbolcuya sıcak bakmayacağı için, Brezilyalı futbolcu kendisine istediği parayı verecek bir Türk takımını tercih edecektir. Bu, onun en doğal hakkı.

Kaldı ki, Alex’in açıkmaları gayet doğal. Realist bir yaklaşım sergiliyor. Ancak ben, Fenerbahçe’nin Alex’i bırakacağına ihtimal vermiyorum.

Zico, kadrosundaki 6 yabancıdan da memnun olabilir. Ancak gözüken o ki, takımda aksayan yönler çok. Bir kere oyuncular ikili mücadeleye giremiyor. Bütün olarak futbol oynanmıyor. İleride çoğalamıyorlar. Kendi defansında çok gedik veriyor.

Zico’nun "memnunum" dediği yabancılardan 4’ü Brezilya’dan gelmiş. Bakıyorsunuz, defanstaki Lugano ile Edu çok standart oyuncular. Golcü diye alınan Deivid yetenekli, ancak vurdumduymaz. Alex takımın beyni.

Milli hislerle oynamayın

 Kulüpler Birliği’nden sonra Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu da ’hemen seçim’ yapılması için Ulusoy’a çağrıda bulundu. Ulusoy ve ekibi ’haziran’ diyor. Bu çekişme, Türk futbolunu kaosa sürükler mi?

BU kadar kulüp seçim istiyorsa, yapacaksın. Niye direniyorlar, anlamıyorum. Herhalde süreyi uzatıp, bazı kulüpleri kendi yanlarına çekmek istiyorlar. Bu durumdaki federasyonun yapacağı hareketten hiçbir itimat çıkmaz. Böyle olunca da Türk futbolu haliyle kaosa sürüklenir.

Diyorlar ki: "Erken seçim olursa, Milli Takım bu durumdan olumsuz etkilenir." Federasyonla Milli Takım’ın ne alakası var. Fatih Terim, takımı seçer, çalıştırır. Federasyon, teknik direktör mü, takıma taktik mi veriyor? Oyuncuları federasyon mu seçiyor?

Böyle komik bir savunma olur mu? Milli hislerle oynayarak bir yerlere gelmeye çalışmak çok çirkin bir davranış biçimi. Haziran diye diretmelerinin sebebi, bazı kulüplere yardım vaadinde bulunup, kendi saflarına çekmek. Onlar için Türk futbolu önemli değil, önemli olan şahısların o koltukta oturması. Bu, Haluk Ulusoy olur, başkası olur, fark etmez. Buradaki anlayış çok kötü.

Bilinçsiz idareciler

Szymkowiak, Trabzon’a dönmemek için futbolu bıraktığını açıkladı. Marcelinho, Wolfsburg’a satıldı. Ayman transferindeki çelişkiler sürerken eski futbolcuları Erdinç’i aldılar. Trabzonspor nereye koşuyor?

İŞİ bilmeyen adamları göreve getirirsen böyle olur. Szymkowiak, Trabzon’a dönmemek için "futbolu bıraktım" diyor. Biri çıkıp da bu adamla konuşmuyor. Acaba neden gitmek istiyor.

Demek ki, orada kafası rahat değil. Marcelinho, gitmek istiyor ve başka bir takıma transfer oluyor. Trabzonspor’da oynamak istemediklerine göre, yöneticilerin aynanın karşısına geçip kendilerine bakmaları lazım. Türkiye’de en büyük kaosu idareciler yapıyor. Bu, her takımda böyle.

Türk futbolunun bu duruma gelmesinin tek sebebi, bilinçsiz idareciler ve federasyondur. İşi bilmeyen adamlar sırf paralı diye göreve getiriliyor. Şenes Erzik’in haricinde işini bilen yöneticiyi bulmak zor.

Beşiktaş eksik G.Saray kaliteli

Beşiktaş ve G.Saray devre arasında beklenen transferleri gerçekleştiremedikleri gibi, hazırlık maçlarında da vasatı aşamadılar. Bu iki büyük takımın devre arası çalışmaları lige nasıl yansır?

BİR kere hazırlık maçlarıyla ligi ayrı tutmak gerekir. Hazırlık maçlarında alınan sonuçlar hiç önemli değil. Beşiktaş, bana göre eksik bir takım. Kadrodaki oyuncuların çoğu Beşiktaş’ın formasını taşıyacak özelliklere sahip değil. Çok düz, sıradan, standart oyuncu var Beşiktaş’ın kadrosunda.

Standart oyuncuların yanı sıra, bir takımın yıldız oyunculara da ihtiyacı var. Beşiktaş’ta bu tip iki oyuncu var; Delgado ve Ricardinho. Biri (Delgado) sakatlıktan yeni çıktı, diğeri (Ricardinho) temposunu hiç bozmuyor. Oysa ben, onun zamanla temposunu bulacağını, dinamizm kazanacağını düşünüyordum.

Bu takımda istenmeyen çok önemli bir oyuncu daha var. Kleberson’u Beşiktaşlıların çoğu beğenmiyor. Satışa çıkarsalar koca takımda talep görecek tek futbolcu bence Kleberson. O, iyi bir oyuncu. Ancak, yanındakileriyle uyumu yok. Takımda onun dilinden anlayan futbolcular oynamıyor.

Galatasaray iyi bir takım. Oyuncularının hepsi yetenekli. Tek sorun orta saha gibi gözüküyor ama alınmasa da olur. Galatasaray’ın transfere ihtiyacı yok.
Yazının Devamını Oku

Koltuk meraklısı

2 Ocak 2007
Türk futbolu, 2007’ye seçim kaosuyla girdi. Kulüpler Birliği’nin olağanüstü kongreye gidilmesi için aldığı tavsiye kararına rağmen, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy direniyor. Bu belirsizlik ortamı, futbolumuzu nereye sürükler? HERKES görevini doğru dürüst yapsa, hiçbir yere sürüklemez. Futbol Federasyonu, herkese eşit mesafede olursa, bütün bu problemler de ortaya çıkmaz. Haluk Ulusoy, gücü elinden bırakmak istemiyor. Hakkaniyetli bir yönetim gösteriyor mu? Bence hayır. Kendisine oy veren kulüplere başka türlü davranıyor, diğerlerine başka...

Bu durum, Bakan M.Ali Şahin’i de rahatsız etmiş olacak ki, Ulusoy’a, "Ya istifa et, ya da seçime git" diyor. Ulusoy, direniyor. Ne kadar ballı kaymaklı bir yermiş ki, koltuğu bırakmıyor. Bu tür mevkilere gelen kişiler, koltuk meraklısı oluyor. Haluk Ulusoy, Bakan’la, kulüplerle inatlaşıyor. Kendince belki haklı tarafları vardır. Ancak, ortada bir gerçek var ki, bu tür restleşmeler, Türk futboluna hiçbir fayda vermediği gibi, kulüpler arasındaki ayrılığı, kavgayı körüklüyor.

Başkanın kimliği önemli

Futbol Federasyonu, kimsenin tapulu malı değil. Bir sürü kulüp, Ulusoy’un karşında. İdare edemiyorsan, çekilir gidersin. Çoğunluk imza topluyor, devreye aracılar giriyor. Sorun biraz da kulüplerden kaynaklanıyor. Kulüpler kendi menfaatlerini korumak için Futbol Federasyonu’na adam sokmaya çalışıyor. Yapılacak hizmet kimsenin umurunda değil. Türk futbolu kaosa sürükleniyor.

Eğer seçim olursa, yeni başkanın kimliği de önemli. Futbol Federasyonu Başkanı olarak bir işadamını mı seçecekler? Yoksa göreve bu işten anlayan biri mi gelecek? Kulüpler hangi aday menfaatine uygunsa ona oy veriyor, seçtirmeye çalışıyor.

FENERBAHÇE tepkisinde haklı

 Futbol Federasyonu’nun 2006’nın son gününde Fortis Türkiye Kupası maçlarının takvimiyle oynaması, Fenerbahçe’ye yönelik bir hareket olarak yorumlandı. Sizce bu kararda art niyet var mı?

FUTBOL Federasyonu’nun son dönemde aldığı birçok karar Fenerbahçe’nin aleyhine. Sarı lacivertli yöneticilerin rahatsızlığı da buradan kaynaklanıyor. Fenerbahçe rahatsız oluyor. Çünkü inceden inceye baltalamaya çalışıyorlar. Bunu özellikle mi yapıyorlar? Zannetmem.

Ancak, öyle bir duruma gelindi ki, yapılan her değişiklikte Fenerbahçe huylanıyor. Çünkü Futbol Federasyonu’na itimatları kalmamış. Fortis Türkiye Kupası’nın programındaki değişiklik belki sarı lacivertli takım düşünülerek yapılmadı. Güvenini yitiren bir kuruluşun başındaki kişinin artık o koltukta oturmaması lazım. Hakem hataları yüzünden çok canı yanan Fenerbahçe, doğal olarak alınan her kararda itiraz edecektir. Bu şartlarda kimse farklı bir davranış beklemesin.

Beşiktaş ve Trabzon’un takviyeye ihtiyacı var

 Futbolda 1 ay sürecek ara transfer dönemi dün başladı. Önemli oyuncularıyla olan sözleşmeleri sezon sonunda bitecek olan dört büyük takım bu dönemde nasıl bir strataji izlemeli?

KULÜPLER kendilerine faydalı olacak, itimat ettikleri oyuncuları bilirler ve ona göre hareket ederler. Mukavele şimdi de yapılır, sezon sonunda da. Bu tür şeylerin şimdiden gündeme getirilmesi, futbolcuların sıkboğaz edilmesi doğru değil. Şimdi anlaşırsın, imzayı sezon sonunda atarsın.

Kaldı ki, futbolcuların önümüzdeki dönemde göstereceği performans da transferde önemli rol oynuyor. Bu durum sadece Alex ve Tuncay için değil, diğer oyuncular için de geçerli.

Şu anda kadroyu güçlendirmeye en fazla ihtiyaç duyan kulüpler Beşiktaş ile Trabzonspor. Fenerbahçe ile Galatasaray’ın bu lig için transfere ihtiyacı yok. Fenerbahçe oyun tarzını değiştirirse, Avrupa kupası maçları için bile transfer yapmaya gereksinim duymaz.
Yazının Devamını Oku

O imzayı nasıl atarsınız?

26 Aralık 2006
* Beşiktaş’ta Tigana ile yönetim arasında ilginç olaylar yaşanıyor. Tigana, futbolcuların bir yıldır doğru dürüst para alamadığını söyleyip, bir yerde başarısızlığı yönetime mal etmek istedi. Yönetim ise "Biz verdiğimiz sözleri tutuyoruz" cevabını verdi. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? TİGANA’nın o sözleri söyleyip söylemediği bana göre çokta önemli değil. Beşiktaş yönetimi onu göndermek için bahane arıyordu, sonunda buldu. Olay bundan ibarettir. Tigana, büyük paralar harcatmasına rağmen Beşiktaş’ı arzulanan yere getiremedi. Taraftar da yönetim de onu istemiyor ve bir an önce kurtulmak istiyorlar.

Burada sorgulanması gereken esas olay Beşiktaş yönetiminin Tigana ile o mukaveleyi nasıl yaptığı. Beşiktaş bugün sözleşmeyi tek taraflı feshetmeye kalksa, ödeyeceği tazminat tam 4 milyon 600 bin Euro. İnanılır gibi değil. Tigana dünya çapında bir teknik direktör değil ki. Avrupa’da vasat takımları çalıştırmış, fazla başarısı olmayan sıradan bir teknik direktör. Böyle vasat bir antrenörle yapılan sözleşmeye bu kadar ağır tazminat maddesi nasıl konur anlamak mümkün değil.

Aslında bu olay Beşiktaş’ta son yıllarda ortaya çıkan geleneksel hale gelen bir yanlışın sonucu. Yönetim bir isim bularak günü kurtarmaya çalışıyor ve onun her dediğini yapıyor. Del Bosque’de, Rıza Çalımbay’da, Tigana’da hep böyle oldu.

TETiKÇi HAKEMLER VAR

* Fenerbahçe ile Haluk Ulusoy federasyonu arasındaki gerginlik giderek büyüyor. Sarı lacivertliler sizce Ulusoy’a bu kadar tepki göstermekte haklılar mı?

FUTBOL
Federasyonu maalesef şampiyonu tayin edici faaliyetlerde bulunuyor. Bu bir gerçek. Fenerbahçe’nin Haluk Ulusoy federasyonundan rahatsız olmasının sebebi de bu. Federasyon hakemlerle istediği gibi oynuyor. İstediği hakemi istediği maça atıyor. Ve bu arada maalesef tetikçi hakemler de var. Zaten esas tartışma da buradan çıkıyor.

Ceza yönetmeliği denen bir şey vardır. Bu her kulübe ve kişiye adaletli bir şekilde uygulanır. Normali budur. Ama görüyoruz ki, pratikte böyle değil. Ceza uygulamalarında tarafsız davranılmıyor. Fenerbahçe’ye verilen 3 maç seyircisiz oynama cezası çok fazla. Bu cezanın haksız olduğunu kanıtlayan bir sürü örnek olay var ortada. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım federasyon aleyhinde konuşuyor, tam bir yıl hak mahrumiyeti cezası veriliyor. Böyle şey olur mu? Aziz Yıldırım’ın federasyon aleyhinde konuşması tabii ki doğru değil ama o kadar da ağır ceza olmaz ki. Ayrıca şunu unutmayalım, işler düzgün yürürse kimse öyle konuşmaz.

Mali krizlerde federasyon devreye girmeli

* Tigana örneğinde olduğu gibi, bir antrenörün futbol dışı konulardan, mesela paradan söz etmesini doğru buluyor musunuz?

BİR antrenör bu tür şeylere karışmamalı. Çünkü onun işi değil. Bu işlerle uğraşmak idarecilerin görevidir. Aslında bu gibi durumlarda federasyonun devreye girmesi gerekir. Bir kulüp futbolcularının parasını ödeyemediği zaman federasyon hemen olaya el koyup paraları kendisi verecek, ondan sonra o parayı söz konusu kulübün naklen yayın, hasılat ve İddaa gelirlerinden kesecek. Bu zor bir iş değil, istersen yapabilirsin.

Esasında bu olay federasyon yönetiminin ne kadar bilinçsiz olduğunun göstergesidir. Federasyon yöneticileri gerçekten Türk futbolunu düşünseler bu tür organizasyonları çoktan yaparlardı. Ama yapmıyorlar, çünkü işlerine gelmiyor. Bu sadece Haluk Ulusoy federasyonuna mahsus bir şey de değil, eskiden beri böyle. Değişeceği de yok. Futbol Federasyonu yöneticileri zannediyorlar ki, onların görevleri; fikstür çekmek, Digitürk’ten gelen naklen yayın paralarını dağıtmak, hakem atamak ve ceza vermek.


Aranan 10 numara  Arda Turan’dır

* G.Saray’dan Arda Turan, F.Bahçe’den Uğur Boral, V.Manisaspor’dan Caner Erkin ve Ankaragücü’nden Emre Güngör, bu sezonun en çok dikkat çeken genç futbolcuları oldular. Siz bunları nasıl görüyorsunuz? Yıldız olabilirler mi?

BU
saydıklarınızın dördü de iyi futbolcular ama yıldız değiller, yıldız olacaklar... Arda’yı sol açıkta oynatmak, onun yıldız olmasına mani olmak demektir. G.Saray’ın aradığı 10 numara Arda’dır. Uğur Boral, sol bekte mükemmel işler yapıyor, F.Bahçe için vazgeçilmez bir futbolcu olacağı kesin ama büyük bir yıldız olamaz.

Caner, yetenek yönünden Uğur Boral’dan daha önde görünüyor. Futbol görüşü, top tekniği, fiziğini kullanma becerisi gayet iyi. Rahatlıkla yıldız olabilir. Fakat Caner’in Uğur’a göre çok önemli bir avantaja sahip olduğunu unutmayalım. Caner Vestel Manisa’da forma giydiği için fazla göz önünde değil, dolayısıyla kafaca daha rahat oynuyor. Uğur ise tam tersi. Sürekli göz önünde, ne yapsa olay oluyor. O yaşlardaki bir futbolcu için böyle bir yükün altından kalkmak kolay değil.

Emre Güngör ise çok iyi bir fiziğe sahip, bir defans oyuncusunda bulunması gereken özelliklerin hemen hepsi var. Fakat o da rakipleriyle sürekli didişiyor, sinir harbi yapıyor. Emre eğer yıldız olmak istiyorsa bu huyundan bir an önce vazgeçecek, oyuncu attırmaya çalışmayacak.

Anadolu takımlarının şampiyon olması çok zor

* 3 büyükler dışında bir takımın lig şampiyonu olma şansı nedir?

OLAMAZ
diye bir şey yok, tabii ki olabilir ama Türkiye’nin gerçeklerini gözardı edemeyiz. Anadolu takımlarının 3 büyükler karşısındaki en büyük dezavantajları seyirci ve mali güç. Seyirci, Anadolu takımlarının birbirleriyle oynadığı maçlara gitmiyor. Bu kulüpler sadece Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ile oynadıkları maçlarda tribünleri doldurabiliyor. Mali güç yönünden de 3 büyükler ile Anadolu takımları arasında kat kat fark var. Dolayısıyla bu şartlarda 3 büyükler dışında bir takımın şampiyon olacağından bahsetmek çok güç. Bunun en güzel örneği Trabzonspor’dur. Onca yatırıma ve emeğe rağmen 22 yıldır şampiyon olamıyorlar.

Ziya Doğan değişmek zorunda

* Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak, alınan kötü sonuçlara rağmen Ziya Doğan’ı takımın başında tutup, ona güvendiğini gösterdi. Sizce Ziya Doğan işleri düzeltebilir mi?


TRABZONSPOR ikinci yarıda tabii ki düzelebilir ama bunun için öncelikle teknik direktör Ziya Doğan’ın futbolculara karşı tutumunu değiştirmesi şart. Daha sıcak, daha babacan ve aile babası gibi davranmalı. Ziya Doğan çok iyi bir teknik direktör olabilir ama bu yapıda giderse işleri düzeltmesi zor.

Trabzonspor’un potansiyeli yüksek bir kadroya sahip olduğunu unutmayalım. Takımın transferden ziyade moral motivasyona ihtiyacı var. Trabzonspor yönetimi ve Ziya Doğan önce bu iş üzerinde çalışmalı. Ardından yapılacak birkaç doğru transferle takım rayına oturabilir.

Galatasaray kendi kendini baltalıyor

* Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın başında Zico, Gerets ve Tigana değil de başka teknik direktörler olsaydı, sonuç farklı olur muydu? Diğer bir deyişle bu takımların puan cetvelinde şu an bulundukları yer, güçleri ile doğru orantılı mı?

BU takımların üçü de ilk yarıda kendilerinden beklenen sonuçları alamadı. Bundan daha da önemlisi kötü oynadılar. Üç büyüklerin yaşadığı bu durumdan tek başına teknik direktörleri sorumlu tutmak da doğru değil. Yöneticiler de bir şekilde bu başarısızlığa ortak oldular...

Fenerbahçe Zico’yu ve defansın göbeğinde Lugano ile Edu’yu zamanında getirseydi, bugün Galatasaray ile aradaki fark 7 puan değil, 15-20 puan olurdu. Beşiktaş, son 10 maçta doğru dürüst oynatmaya başladığı Ricardinho’ya daha önce şans verseydi, en az 5-6 puan daha fazla toplardı.

Ve Galatasaray. Onlarda da bir Gerets tartışması aldı başını gidiyor. Sürekli "Gerets gitsin mi, kalsın mı?" tartışması yapılıyor, basına devamlı beyanatlar veriliyor. Bir kulüp yöneticisi olarak, çalıştırdığın antrenörden memnun değilsen, verirsin tazminatını gönderirsin. Ama bunlar öyle yapmak yerine sürekli konuşup duruyorlar. Hakkında bu kadar çok spekülasyon yapılan bir teknik direktör, futbolcularına ne kadar söz geçirebilir? Gerçek şu ki; Galatasaray kendi kendisini baltalıyor.
Yazının Devamını Oku

Kilidi Alex açar

19 Aralık 2006
- UEFA Kupası’nda Hollanda’nın AZ Alkmaar takımı ile eşleşen Fenerbahçe, rakibini eleyip, finale doğru yürüyebilir mi? AZ Alkmaar genç, hızlı oynayan ve çok gol atan bir takım. Fenerbahçe ise yavaş oynuyor. Rakip, Avrupa disiplininde bilinçli olarak sahaya yayılır, hızlı oynarsa, Fenerbahçe zor durumlara düşer. Fenerbahçe, eğer Palermo maçında yaptığı gibi oyunun hakimiyetini eline alırsa, becerisi ve tekniği ile bu işi götürebilir. İleride tek santrfor bırakırlarsa, hücumda etkili olamazlar. Çünkü, Hollandalı futbolcular hem sert oynuyor, hem atletik, hem de kabiliyetli.

Fenerbahçe’de onları en iyi bilen futbolcu Kezman. Çünkü o yıllarca Hollanda’nın PSV takımında oynadı. Diğer futbolcuların da Kezman’a yardımcı olması lazım. Bu maçlarda anahtar rolünü Alex üstlenecek. Eğer kendini zorlar, çok koşar, oyunun patronluğunu eline alırsa -ki bugüne kadar yapmadı- oyun zekası ve hünerli ayaklarıyla büyük katkı sağlar.

Alex öyle bir futbolcu ki, oynadığı zaman tek başına maçın sonucuna etki edebiliyor. Futbol zekasını fiziği ile birleştirirse, her maça tesir eder.

Bunun yanında, bu tip maçlarda kaleci faktörü de çok önemli. Kalecin, böylesi maçlarda berbat goller yemeyecek, gerektiği zaman kritik kurtarışlarla takımını sırtlayacak. Defansın da

büyük hatalar yapmayacak. Kaldı ki, AZ Alkmaar bu sezon Avrupa’nın en golcü takımı. Resmi maçlarında çok pozisyona giriyor ve atıyorlar. Rakip ağlara yolladıkları 52 gol bunun kanıtı.

Volkan’a güvenilmeli

- F.Bahçe’ye devre arasında takviye gerekli mi? Lugano-Edu, Deivid-Kezman ikililileri Avrupa’da F.Bahçe için yeterli mi?

FENERBAHÇE’nin oyun tarzında bir sürü yetersizlik var. Kadrodaki oyunculardan bazıları yerlerine tam olarak oturmadı. Geride Lugano-Edu, ileride Deivid-Kezman aksıyor. Forvette oynayan oyunculardan biri (Kezman) deparlı, topa iyi vuruyor. Diğeri (Deivid) daha yavaş, Brezilya stili oynayan bir futbolcu. Orta alanda savaşçı, mücadeleci bir futbolcu olan Appiah’ı sağaçık oynatmak, Zico’nun hatalarının başında geliyor. Bu futbolcularla ve oyun tarzı ile F.Bahçe eksik bir takım görüntüsü sergiliyor.

Devre arası sarı lacivertliler için bulunmaz fırsat. Bu dönemde toparlanırlar mı? Bunu zaman gösterecek. Eğer takıma takviye yapılacaksa ben, bek alınması taraftarı değilim. Eğer çok iyi bir orta saha ve forvet oyuncusu bulabilirsen, transfer edersin. Bir takım için kaleci de çok önemli. Çünkü iyi bir kaleci, yaptığı kurtarışlarla takımın kaderine etki edebilir. Çok kötü goller yiyen bir kaleci de aynı şekilde... Volkan’a güvenmek lazım. Çünkü o aynı zamanda A Milli Takım’ın da kalecisi. Bu yüzden birden bire kenara alamazsın.


Wederson’a ne gerek var

- G.Saray, Antalyasporlu Ali Bilgin, Ankarasporlu Wederson, Kayserisporlu Gökhan Ünal ile Mehmet Topuz’u istiyor. Mevcut kadroya bakılırsa, bu oyunculara ihtiyaç var mı?

G.SARAY
yönetiminin iki eli kanda da olsa, kaleci Mondragon’la, defansın göbeğindeki Song’la Tomas’ı kadroda tutması lazım. Elinde böylesine önemli oyuncular var. Hakan Şükür’ün futbolu bırakabileceğini göz önünde bulundurarak forvete Gökhan’ı alabilirsin. Gökhan’da fizik var, toplara iyi vuruyor. Hasan Kabze antrenörün istediklerini veremiyor olabilir. Bu düşünce bence mantıklı. Mehmet Topuz’u da orta sahada ve sağ bekte kullanabilirsin.

Wederson’u istemelerine bir anlam veremiyorum. İyi frikik kullanıyormuş, olabilir. Sırf iyi frikik atıyor diye bir oyuncu transfer edilmez.

Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u alma düşüncesi oldukça mantıklı. Ancak ben, Wederson’un gerekli bir transfer olduğunu düşünmüyorum.

Kleberson’u anlamıyorlar

- Beşiktaş’ta 2. sezonunda da bekleneni veremeyen Kleberson gözden düştü. Siyah beyazlı takım, bu oyuncudan neden yararlanamadı?

BEŞİKTAŞ
Teknik Direktörü Tigana’nın farklı düşünceleri var. Son Dünya Kupası’nda Brezilya Milli Takımı’nın kadrosunda yer alan Ricardinho’yu 10 maç kenarda oturttu. Ona yeni yeni şans vermeye başladı. Kaldı ki, Ricardinho futbolunun daha yüzde 50’sini oynuyor.

Kleberson çalışkan, standart bir oyuncu. Sahada en çok koşan oyunculardan biri de o. Çabuk oynamak istiyor, becerisi de var. Ancak, kendisinden çok şey bekleniyor. Kleberson, üç kişiyi çalımlayıp, gol atacak ve ekstra işler yapacak bir oyuncu değil. İki ayağını da iyi kullanıyor, gerektiği zaman şut atıp, gol de buluyor. Yanındaki oyuncularla iyi anlaştığı da söylenemez. Beşiktaşlı futbolcuların çoğu birbirinin dilinden anlamıyor. Hep Kleberson’dan yardım istiyorlar. O da beklentilere yanıt vermekte zorlanıyor.
Yazının Devamını Oku

Tebrikler

14 Aralık 2006
FENERBAHÇE’nin büyük başarısı... Şöyle ki, 2-0 yenik duruma düştü, sonra da beraberliği yakalayıp gruptan çıkmayı ve UEFA Kupası’nda yola devam etmeyi başardı. Eintracht Frankfurt’a bakıyorsun, 3 akın yaptı, ikisi gol oldu. Bir pozisyondan da yararlanamadı. Fenerbahçe’ye bakıyorsun, özellikle ilk yarıda bir çok gol pozisyonuna girdi, kimisinde kötü vurdu, kimisinde vuruşlar zayıftı. İkinci yarıda da iyi pozisyonlar yakaladı, bu kez son vuruşlarda daha başarılıydı. 

F.Bahçe’nin yediği gollere bakıyorsun, defansın arasının açık oynamasının oluşmalarında büyük payı vardı. Bir kural vardır, defans açılırsa, araya atılan her top gol olur. Alman takımı da Japon futbolcusuyla belkide ummadığı goller buldu.   

Gereksiz hareketler

İlk golde Volkan’ın yapacağı fazla bir şey yoktu. Ancak ikincide önleme şansı olabilirdi. Biraz çabuk davransa, o golü önleyebilirdi. Yalnız şunun altını çizmek istiyorum, Volkan’ın maçın son dakikalarında Eintracht Frankfurtlu oyuncuya yaptığı davranışa ve omuz atmasına hiç gerek yoktu. Oyunu anlamsız yere gerdi.

Aslında teknik direktör Arthur Zico oyuna başlarken hata yaptı. Sonradan sahaya sürdüğü Mehmet Yozgatlı’yı ilk 11’de çıkarmalıydı. Stephan Appiah da orta sahada olmalıydı. Gerçi Appiah zaten eski Appiah değil, ama buna rağmen ne yaptığını biliyor. Gol için uzun süre bekleyen F.Bahçe’de Tuncay’ın olağanüstü güzellikteki kafa golüne, sonradan oyuna giren Semih’in yine güzel vuruşu eklenince beraberlikle tur geldi. Semih o topa kötü vurabilir, auta da atabilirdi. Tabii bu arada F.Bahçe’de Aurelio’nun filelerle buluşmasına rağmen gol olarak geçerli sayılmayan vuruşu da nizamiydi. Bunu da belirtmek gerek.

Hırs ve seyirci

F.Bahçe dün gece oyunun hakimiydi. Belki iki enayi gol yiyip, geriye düştü, ancak hırsı, muhteşem seyircisinin coşkulu desteğiyle oyuna asılıp beraberliği yakalamayı bildi. Çok direndi, didindi ve istediğini almayı başardı. Bu açıdan onları tebrik etmek gerek. Tabii 12. adamlık görevini tam anlamıyla gerçekleştiren muhteşem seyirciyi de. Yalnız Fenerbahçe’nin bundan sonraki turlarda aynı hataları tekrarlamaması lazım. Çünkü karşısına daha güçlü takımlar çıkacak. Daha iyi futbol oynayan, kadrosu daha becerikli futbolculardan oluşan takımlarla karşılaşacak.
Yazının Devamını Oku

Doğru yerlere doğru adamlar

12 Aralık 2006
Futbolda ara transfer dönemi pek yakında başlayacak. Bu bağlamda dört büyüklerden hangilerine, transfer yapmalarını tavsiye edersiniz? Hangi takımların takviyeye ihtiyacı var, hangilerinin yok? Fenerbahçe’nin takviyeye falan ihtiyacı yok. Futbolcular doğru yerlerde oynatılsın yeter. Mesela mükemmel bir orta saha oyuncusu olan Appiah’ın sağ kanatta oynatılması son derece yanlış. Zico böyle yaptığı zaman hem Appiah’ın verimini düşürüyor, hem de Tuncay, Aurelio ve Deniz’i yıpratıyor. Özellikle de orta sahası güçlü olan takımlar karşısında Aurelio, Deniz ve Tuncay’ın üzerine çok fazla yük biniyor.

Tuncay gol adamıdır

Bir de Tuncay meselesi var. Zico ona öyle görevler veriyor ki, resmen anası ağlıyor. Tuncay, bir defansa yardım edeyim, bir forvete gol atmaya koşayım derken, ölecek gibi oluyor. Zico’nun öncelikle şunu çok iyi bilmesi gerekir; Tuncay defans oyuncusu değil gol adamıdır. Oynatılması gereken yer forvettir.

Siz ona hem defans hem forvet görevi verirseniz, olmaz. Tıpkı son Ankaragücü maçında olduğu gibi, çok fazla pas hatası yapar. Zico’nun bir diğer olayı Önder Turacı ile ilgili. Bu oyuncu sezonun ilk 10 maçında hiç oynatılmadı. Zico sonradan anladı, Önder’in ne kadar kaliteli bir futbolcu olduğunu. Bir de Serkan var tabii ki. Orta sahada çok iyi işler yapabilecek bu oyuncu, son iki maça kadar haftalarca ilk 18’e bile giremedi.

Galatasaray’ın da transfere ihtiyacı yok. Yalnız onlarda da bir oyun kurucu sorunu var. Bana göre Galatasaray orta sahasının patronu olacak kişi Arda’dır. Gerets bu oyuncuyu sol kanatta değil orta sahanın ortasında oynatmalı. Çünkü Arda, bire birde kolay adam geçiyor ve aralara çok iyi paslar atıyor. Galatasaray bu oyuncuyu orta sahanın patronu olarak kullanırsa çok daha fazla gol pozisyonu bulabilir.

Beşiktaş’a 3 takviye

Beşiktaş’ın üç futbolcu alması lazım; defansa, orta sahaya ve santrfor mevkilerine... Özellikle de iyi bir golcünün alınması şart. Mevcut forvet oyuncularıyla bu iş olmaz. Defans ve orta sahanın da kaliteli birer oyuncuyla takviye edilmesi lazım. Ricardinho’yu orta sahada koşturursanız, becerisi kaybolur, sahip olduğu özel yeteneklerini gösteremez. Beşiktaş hiçbir zaman sıradan bir takım olmadı. Hep büyük hedeflerin peşinde koştu, büyük futbolculara sahip oldu. Beşiktaş yönetiminin ve Tigana’nın bunu bilerek transfer yapması gerekir. Trabzonspor’un ise, herkesin gördüğü gibi çok fazla transfere ihtiyacı var.

Artık puan aslanın ağzında...

 Dört büyükler açısından ligin ilk yarısını değerlendirir misiniz?

HEPSİ
için de kötü bir dönemdi. Alışılmadık sonuçlar aldılar. Bu durum, hem dört büyüklerin kötü oynamalarından hem de Anadolu takımlarının maddi durumlarının biraz daha güçlenmesinden ve dolayısıyla daha iyi futbolcular almalarından kaynaklandı. Daha da önemlisi Anadolu takımlarının mantalitesi değişmeye başladı. Dört büyüklerle hiç korkmadan, kıran kırana oynuyorlar. Yani, artık puan aslanın ağzında...

Hakemler kötüydü

* Ligin ilk yarısında hakemlerin performansını nasıl buldunuz?

HAKEMLER
hakkında yorum yapmayı pek sevmiyorum ama ilk yarıda o kadar bariz hatalar yaptılar ki, konuşmamak elde değil. Hepsi genel anlamda iyi bir dönem geçirmedi fakat bazıları vardı ki, gerçekten kompleksli ve içten pazarlıklı bir şekilde maç yönettiler.

Tablonun bu kadar vahim olmasında Futbol Federasyonu’nun da büyük payı var. Federasyon ile arasında sorun olan kulüplere, özellikle, onları rahatsız edecek hakemler verildi.

Son Galatasaray-Bursaspor maçından sonra Bursaspor Başkanı Levent Kızıl, dakikalarca hakemi şikayet etti. Tabii şunları açık açık söyleyemedi: "Ben Haluk Ulusoy’la takıştığım için, maçımıza Kuddusi Müftüoğlu verildi. Haluk Ulusoy beni baltalamak için bunu yaptı."

Şunu herkes biliyor ki, Merkez Hakem Kurulu maçlar için belirlediği hakem listesini federasyona sunuyor; federasyon da "Bu olmaz, o olsun" diyor. Aynı olay FIFA kokartı meselesinde de yaşandı. Kuddusi Müftüoğlu federasyon tarafından FIFA kokartı listesine alındı. Bunlar güzel şeyler değil. Federasyon ile arası iyi olanlar istediklerini yaptırıyor, kötü olanlar ise devamlı baltalanmaya çalışıyor. Bu konuyla ilgili sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum; hakemlerin art niyetli olduklarına iyice inanmaya başladım.

Song’suz Galatasaray olmaz

* G.Saraylı Song ile ilgili spekülasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Galatasaray
’ın acilen çözülmesi gereken bazı problemleri var. Song olayı da onlardan biri. Bu adam Türkiye’ye gelmiş en iyi defans oyuncularından biri. Önsezileri ve zamanlaması mükemmel bir futbolcu. Galatasaray Song’la oynadığı zaman defansında fazla açık vermiyor. Song’suz oynadığı son Bursaspor maçını herkes gördü. Galatasaray, kalesinde belki 20 tane gol tehlikesi yaşadı. Şimdi sen kalkıp bu kalitedeki bir adama neler yapıyorsun...

Hem verdiğin taahhütleri yerine getirmiyorsun hem de adam parasını isteyince, onu oynatmayarak cezalandırıyorsun. Böyle şey olmaz. Song eğer sakat veya cezalı değilse Galatasaray takımında muhakkak oynar.

Daha az paraya gitmeyin

 Tuncay Şanlı ve Gökhan Zan’a Avrupa kulüplerinin talip olduğu söyleniyor. Uzun yıllar İtalya’da futbol oynamış biri olarak, Tuncay ve Gökhan’a ne tavsiye edersiniz?

HER
iki futbolcuya da, maddi imkanları daha iyiyse Avrupa kulüplerine gidin, yoksa kulübünüzde kalın, derim. Bu oyuncuların Avrupa’da oynamaları Türk futbolu için tabii ki daha önemli ama, illa Avrupa’ya gideceğim diye Fenerbahçe’nin veya Beşiktaş’ın verdiği paraların daha azına gitmek mantıksızlık olur. Avrupa kulübü seni gerçekten istiyorsa, zaten parayı bastırır alır. Böyle olursa hem futbolcu kazanır, hem de takımı.

Yalnız Avrupa’da oynamak isteyen futbolculara bir uyarım var... Oralar Türkiye’ye benzemez. Futbol anlayışları ve profesyonellikleri farklıdır. Onların mantalitesine uyum sağlayamazsanız başarılı olamazsınız. Hakan Şükür ve Okan Buruk çok iyi futbolcular ama, hem alışamadıkları için hem de yeterli şans bulamadıkları için Avrupa’da umduklarını bulamadılar. Bu bakımdan tercihlerin iyi düşünülerek yapılması gerekir.

Fark Fatih Tekke’de

* Trabzonspor bu sezon neden bu kadar başarısız oldu?

Trabzonspor
kadroyu kurarken büyük yanlışlar yaptı. Fatih Tekke ve Volkan Bekiroğlu gibi kaliteli oyuncularını anlaşılmaz nedenlerle elinden çıkardı. Mücadele anlamında Trabzonspor’un geçen sezonlardan farkı yok. Fatih Tekke, en olmadık zamanlarda gol atıyordu.

Trabzonspor geçtiğimiz sezonlarda çok kötü oynadığı maçları bile bu sayede kazanabiliyordu. Aynı şey Beşiktaş için de geçerli. Onlar da iyi golcüleri olmadığı için bu kadar zorlanıyor.

Trabzonspor Szymkowiak’ı kazanması şart. Çünkü bu oyuncu gerçekten çok kaliteli bir orta saha elemanı. Hem defansta hem forvette takıma büyük güç katabilir. Bütün bu sorunlara rağmen Trabzonspor’dan gene de umutluyum.
Yazının Devamını Oku