Bu yıl sonbahar sonbahar gibi. Sıcaklık düştü, gri bulutlar, yağışlar, sert rüzgarlar oluştu, şimdi tekrar yazdan günler kendini gösteriyor, tipik sonbahar. Darısı tipik kışlara :) Bu hafta sonu yurtta yağış beklemiyoruz. Sıcaklıklar yüksek seyrediyor. Pazar gününden itibaren sıcaklık düşüşe geçiyor ama bu düşüş 4-5 dereceyle kısıtlı.
İklim değişimi deyip duruyoruz. Sizce bu değişim nereye kadar gidecek? İnsanoğlunun evrenden silinip gitmesine mi neden olacak? Yoksa insanoğlu aldığı tedbirlerle bunun önüne geçebilecek mi? Belki de alacağımız tedbirlerin atmosferin genel seyrine çok küçük bir tesiri vardır! Yer ve atmosfer etkileşimiyle ısınma bir anda tersine dönemez mi? Bu sefer atmosferi ısıtmaya çabalamak zorunda kalmayalım!
Bakın size tarihten minik bir bilgi. Endonezya Sumbawa’da bulunan Tambora volkanı 5-15 Nisan 1815 tarihlerindeki patlamalarıyla atmosfere kükürt ağırlıklı çok ciddi oranda partikül yaydı. Bu partiküller miktar olarak öyle fazlaydı ki Kuzey Amerika ve Avrupa semalarını kapladı. Sera gazlarının tersi bir etkide bulunan bu partiküller ertesi yıl 1816’da kuzey yarım kürenin büyük bir bölümünde yaz yaşanmasını engelledi. O yıl kayıtlara "Yaz mevsimi olmayan yıl" olarak geçti. Yaz mevsimi olmayan yıl deyince aklınıza ne geliyor? Bu yıl bizim adamakıllı kış yaşamamamız mı? Hayır, öyle değil, bildiğiniz kıştan direkt kışa bağlanılmış. Yaz ortasında kırmızı ve kahverengi kar yağmış! Büyük fırtınalar, aşırı yağışlar, seller meydana gelmiş. Yazın göbeğinde, ağustos ayında don olayları yaşanmış. Tahıllar soğuktan gelişememiş. Kıtlık sonucu binlerce insanın yaşamını yitirdiği kayıtlara geçmiş. Bu ve buna benzer bir sürü anomalilik bu Tambora volkanı patlamasında atmosfere salınan küllerin etkileri olarak kabul edilmiş.
Biz atmosferi ve dolayısıyla kendimizi mahvediyoruz. Bunun önüne geçmek için elimizden geleni yapmamız şart ama atmosfer öyle kaotik bir yapıya sahip ki bilmediğiniz bir hareket bir anda her şeyi gördüğünüz gibi terse çevirebilir, aynen volkan patlaması örneği gibi. Burada "Boşuna mı tedbir alalım diye bağırıyorlar?" diyebilirsiniz. Hayır! boşa değil, çünkü alınan tedbirler hep atmosfere müdahale etmeme, ya da en alt seviyeden müdahil olmak yönünde. Yani ısınsak da soğusak da atmosfere karışmamamız lazım, kimyasını bozmamamız lazım, o kendi yolunu buluyor, çünkü bizler gibi o da canlı bir organizma!
Bakın buzullar eriyor. Haberleri okuyorsunuzdur, tarihsel olarak geçiş mümkün olmayan, ’’Kuzey Buz Denizi Kuzeybatı Geçişi’’ yolu, Atlas-Pasifik okyanusları geçişlerine artık tamamen açık hale geldi, neden? Çünkü buzullar eridi. Kanada’nın kuzey kıyılarından Panama Kanalı’na gemi seferinin çok ucuzlayacağı düşünülüyor.
Buzulların erimesi bize ne tür zararlar veriyor? Birincisi; beyaz olduğu için yansıma ile gelen güneş ışınlarının bir kısmını geri yolluyordu, eriyince bu enerjiyi okyanuslar emiyor. İkincisi; buzullar tatlı su olduğu için eriyip okyanuslara karışınca tuzluluk dengesi bozuluyor. Denizlerde akıntıları oluşturan tuzluluk farkıdır, bu durumda deniz akıntıları yer değiştiriyor. Üçüncüsü; buzullar geçmiş zamanlara ait kayıtların, saklı dünyanın dev arşivleri. Karot yöntemi ile oksijen izotopları inceleniyor ve iklimin on binlerce yıllık geçmişine dair bilgiler elde ediliyor. Geçmişi bilmeden modellemeler, dolayısıyla geleceğin öngörüsü yapılamayacağı için buzulların erimesi ya da yok olması bu kaynakları kaybedeceğimiz anlamına geliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim; Danimarka Ulusal Uzay Ajansı’ndan Leif Toudal Pedersen, Kuzey kutbundaki buzul erimesinin ’’aşırı’’ dereceye ulaştığını söylüyor. Buzullar 3 milyon kilometrekare gibi ’’çok düşük’’ bir alana inmiş durumda diyor. Rakamlar bir şey ifade etmeyebilir referans gösterirsem daha anlaşılır olacak. 2005-2006 yıllarında 4 milyon kilometrekare olarak ölçülmüş, şimdi ise ’’1 milyon kilometrekare daha az buzulu var dünyanın. Bu kadar kısa sürede bu kadar kayıp yaşanmış, eğer bir volkan patlaması ya da benzer bir değişim olmadığı müddetçe iklim değişiminin süratini siz düşünün.
Bu arada ABD Başkanı Bush, bugünlerde 16 ülke lideriyle bir arada. Bunlar atmosfere en fazla karbon salımı yapan, yani küresel ısınmaya en fazla neden olan ülkeler. Ne konuşuyorlar çok merak ediyorum!!!