5 Ekim 2002
<B>Dünyada</B> yıldız oldun mu, akan sular duruyor. Türkiye'de ise yıldızların başı vuruluyor. İlhan Mansız olayını hatırlayın. Milli Takım kampına katılmadığı için adamın ne vatan hainliği kaldı, ne de özel yaşamı. Yerden yere vuruldu, ceza ile yüzyüze kaldı. Bir de ABD'ye bakın. Kobe Bryant, Shaquille O'Neal gibi yıldızlar keyfiyetten forma giymediler, üstelik bir de koca ABD Milli Basketbol Takımı'na rest çektiler.
Kobe'den başlayalım. Dünya Şampiyonası'nda milli formayı reddetti ve ‘‘Herkes istediğini söyleyebilir. Fakat sizin için neyin önemli olduğunu siz bilirsiniz. Benim için ailem herşeyden önemli’’ dedi. Kobe ve diğer forma giymeyi istemeyen yıldızlar kadrosunda olsa ABD, Indianapolis'te belki de 6. değil, yenilgi görmeden şampiyon olabilecekti. Bir de İlhan'ın sakatlık ve ameliyatı yüzünden milli takıma katılamayışını hatırlayın. Evet, eşi Vanessa şubat ayında bir kız dünyaya getirecek olan Bryant için ailesi önemli olabilir. Bu doğaldır da, ya İlhan için koparılan kıyamete ne demeli?
Bryant gibi ABD takımında yer almayan, ancak sakatlık mazereti olan Shaquille O'Neal'in açıklamalari ise daha ilginç. Kobe de Shaq da 2004 Olimpiyatı'nda ABD Milli Takımı'nda yer alabileceklerini belirtiyor. Ama Shaq'ın bir şartı var, ‘‘Eğer Phil Jackson, ABD'nin koçu olursa’’ diyor. Yıldızlar mı teknik adamı seçiyor, yoksa yönetimler mi? Bu bize ters gelir. Bakalım biz bu aşamaya ne zaman geleceğiz...
Sampras bırakıyor mu?
Pete Sampras, ABD'nin son dönemdeki en büyük tenis yıldızlarından biri. Geçen ay ABD Açık'ta 14. Grand Slam şampiyonluğunu kazanan Sampras bu sezon için kortlardan elini çekti. 19 Ekim'de başlayacak İsviçre Salon Turnuvası'ndan çekildiğini açıkladı. Tenis Masters Cup'a da katılmayacak olan Sampras için bu sezon ATP turnuvaları bitti.Sampras ve aktrist eşi Bridgette Wilson yakında dünyaya gelecek ilk çocuklarını bekliyor. ABD Açık sonrası ‘‘Burada bırakabilirim, ama...’’ diyen 31 yaşındaki ünlü teniscinin turnuvalardan çekilmesi, ‘‘Sampras tenisi bırakıyor’’ spekülasyonlarını yoğunlaştırdı.
11 saat 40 dakika güreştiler
İsveç'in evsahipliği yaptığı 1912 Olimpiyat Oyunları dünyanın en uzun süren güreş müsabakasına sahne oldu. Rus Martin Klein ile Finlandiyalı Alfred Askiainen arasındaki 75 kilo grekoromen gümüş madalya maçı, 11 saat 40 dakika sürdü. En uzun süren güreş müsabakası olarak tarihe geçen maçı Klein kazandı.
Laptop kavgası, aileyi yıktı
BİR laptop kavgası New York Knicks'in ünlü pivotu Kurt Thomas'ın evliliğini bitiriyor. Thomas, nerede olduğunu sorduğu laptopunun yerini bilmediğini belirten eşi Amber'e saldırınca mahkemelik oldu. Hakim, Thomas'ın eşi ile kalmasını ve evine gitmesini yasakladı. Thomas'ın eşyalarını toplamak üzere evine son bir kez polis eskortu eşliğinde gitmesine izin verildi.
Avukatı olay sırasında Amber'in kucağında olan 2 yaşındaki kızının yaralanmadığını belirtirti. İki tarafın avukatları, daha önceki evliliğinden de iki çocuğu olan Thomas ile Amber'in boşanacaklarını açıkladı.
Yazının Devamını Oku 28 Eylül 2002
<B>KANADA </B>Milli Basketbol Takımı, Dünya Şampiyonası'nda beklenen başarıyı gösteremeyip, 13'üncülükle Indianapolis'e erken veda etmişti. Ancak takımın tecrübeli antrenörü Jay Triano için ABD macerası daha uzun sürecek. Basketbol oynadığı dönemde Fenerbahçe forması da giyen (1980'li yıllar) 44 yaşındaki Triano, yardımcı antrenör olarak NBA takımlarından Toronto Raptors'ın teknik ekibine dahil oldu. Kanada Milli Takımı'ndaki görevini de sürdürecek olan Triano böylece NBA'de görev alacak ilk Kanadalı antrenör unvanını aldı.
Şov mu, bedeli 5 yıl...
SPOR sahalarında görmek istemediğimiz şiddet gösterileri, ABD'de bir baba ile oğlunun gelecekteki yaşamlarını ateşe attı. Kansas City Royals ile White Sox arasındaki beyzbol maçı sırasında sahaya giren baba ile oğlu, Royals'ın başında ilk coachluk sınavını veren Tom Gamboa'ya saldırdı. Gamboa'yı tekme tokat hırpalayan 34 yaşındaki William Ligue Jr ile 15 yaşındaki oğlu tutuklandı.
200.000 dolar kefalet ücreti belirlenen Ligue'nin kız kardeşine telefon edip, ‘‘Televizyonda maçı aç. Birazdan beni göreceksin’’ dediği iddia ediliyor. Gamboa olayı hafif yaralar ve sağ kulağındaki işitme probleminin tedavisiyle belki atlatabilecek. Ancak saldırgan baba ile oğlu için gelecek pek parlak değil. Suçlu bulunurlarsa Ligue 5 yılı hapiste, oğlu da gençler ıslah merkezinde geçirecek.
Lassiter şike mi yaptı?
ATLETİZMDE geçen hafta yapılan Dünya Kupası yarışmalarında ABD, erkekler 1500 metrede büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Seneca Lassiter 4:05.82 ile en kötü derecelerinden birini yapıp sonuncu oldu. Ancak Lassiter, sonunculuğundan çok yarışta arkadaşına yardımcı olduğu, yani şike yaptığı iddiasıyla tepki gördü. Çünkü Lassiter'in tempoyu ayarladığı yarışta, birlikte idman yaptığı Kenyalı Bernard Lagat 3:31.20 ile birinciliği elde etti.
ABD Atletizm Federasyonu da bu gelişme üzerine Lassiter'ın, Lagat ile anlaştığını ima ederek ABD takımına uygunluğunun tartışıldığını belirtti. Lassiter'a yapılan maddi yardımın kesilebileceği ya da başka cezalar verilebileceği açıklandı. Lassiter ise kendini ‘‘Para karşılığı bir anlaşma yapmadım. Yarışta hata yaptığımı biliyorum'' diyerek savundu.
En hızlı servis Venus'ten
DÜNYANIN en hızlı servis atan bayan tenisçisi ABD'li Venus Williams. Venus'ün 16 Ekim 1998'de İsviçre'nin Zürih kentindeki Avrupa Salon Şampiyonası'nda kullandığı serviste top saatte 205 km hıza ulaştı.
Yazının Devamını Oku 21 Eylül 2002
<B>GEÇEN</B> hafta 9.78'lik mükemmel bir derece ile 100 metre erkeklerde dünya rekoru kıran Tim Montgomery, bir çok ABD'li atlet gibi spora beyzbol ve Amerikan futbolu ile başladı. Ancak geçirdiği sakatlık sonrası atletizme yöneldi. 1994'te 9.96 ile kırdığı gençler dünya rekoru, pistin 3.7 santim kısa olduğu gerekçesiyle geçersiz sayılan Montgomery, sürekli kendini geliştirdi. 1995'te 10.60 koştu, 1996'da bunu 10.08'e taşıdı. 1998'de 10.00'lık derece yapan Montgomery, geçen yıl Bislett Oyunları'nda 9.84'le dünyada 3. en iyi zamanı gerçekleştirirken, geçen haftaki rekorun da haberini veriyordu.
Bir kızı olan 27 yaşındaki Montgomery, bir süredir bayanlar 100 metrenin kraliçesi Marion Jones ile birlikte yaşıyor. İkili arasındaki aşk Avrupa turları sırasında filizlendi. İkisi de kollarına birbirlerinin isimlerinin yer aldığı döğmeler yaptırdı. Montgomery ile Jones'un birlikteliklerine de vesile olan ortak noktaları çok. Jones da atletizme basketboldan gelmişti. Bugün Nike'ın sponsorluğunda iki atleti de antrenör Trevor Graham çalıştırıyor. Haftada 6 gün yoğun bir çalışma programı uygulayan Montgomery, ‘‘Graham ve Jones benim yaşamıma ve idmanlarıma disiplin getirdi’’ diyor.
Atina'da gemili çözüm
ATİNA 2004 Olimpiyatı Organizasyon Komitesi bir yandan hazırlıklardaki aksaklıkları gidermek, bir yandan da konaklama sorununu çözmekle boğuşuyor. Komitenin, IOC yetkilileri, misafirler, önemli iş ve spor adamları ile oyunlar organizatörleri için 20.000 lüks odaya ihtiyacı var. Bu odaları sağlayabilmek için çırpınan komite, Pire limanına 7 gemi bağlama kararı aldı. Yetkililer, 7 gemideki 6.640 oda ile 13.280 kişinin ağırlanabileceğini, böylece sorunun bir kısmının çözüme kavuştuğunu belirtiyor.
Koltuk sevdası
TÜRKİYE'de seçim söz konusu oldu mu, her şey toz dumandır. Sporumuz da bundan nasibini alır. Federasyon başkanları siyasete soyunur. Tıpkı geçen ay Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Yurdadön'de olduğu gibi.
Siyasete atılmak bir tercih meselesidir. Herkesin de hakkı vardır. Ancak siz herşeyinizi verdiğinizi söylediğiniz atletleri milletvekili adaylığınız için Avrupa Şampiyonası'nda yalnız bırakıp apar topar ülkeye dönerseniz bu pek kibar karşılanmaz. Hadi bunun etikliğini bir kenara bırakın... Peki milletvekili listelerine giremeyince yeniden federasyonun başına dönme girişimlerine ne demeli?
Sayın Yurdadön, Atletizm Federasyonu Başkanlığı koltuğu yap boz tahtası değil. Türk atletizminin tutulduğu her rüzgarda uçup giden değil, kalıcı başkana ihtiyacı var.
F-1'in en yaşlı şampiyonu
FORMULA 1'de dünya şampiyonu Alman Michael Schumacher bu sezon bir çok rekoru kırdı, ancak bir unvan var ki yanına yaklaşması pek kolay değil. O da en yaşlı dünya şampiyonluğu. İtalyan asıllı Arjantinli Juan Manuel Fangio, son dünya şampiyonluğunu 4 Ağustos 1957'de Monaco'da kazandı. 46 yaş 41 günlükken elde ettiği bu unvan Fangio'yu en yaşlı Formula 1 Dünya Şampiyonu yaptı. Arjantinli ünlü pilot 17 Temmuz 1995'te öldü.
Yazının Devamını Oku 14 Eylül 2002
<B>BEMBEYAZ</B> bir yüz... Tedirgin, korkak bakışlar... Oturduğu koltukta küçülen bir adam. Üstündeki yükün ağırlığından artık ne yapacağını şaşırmış. ‘‘Kendine hayrı yok ki, başkasına olsun’’ dedirtecek görüntüde... Suya sabuna dokunmayan, herşeyin yolunda gittiği düşüncesi yaratmaya çalışan açıklamalar... F.Bahçe'de herşey toz duman, Lorant'a göre ise toz pembe. Aslında onun da söylemek istediği çok şey var, ama dile getiremiyor. İlyas Tüfekçi soruluyor. Kaçamak yanıtlar veriyor. Sadece bu konuda mı? Hayır... Lorant'ı dinlerken, geçen yıl Şampiyonlar Ligi için söylediklerini hatırlıyor ve gülüyorum! Evet, Lorant dünkü basın toplantısında da bu görüntüdeydi.
Tamam Lorant başarısız, peki bunda futbolcuların ve Oğuz'un ya da yönetimin hiç mi suçu yok? Şimdi ortada bir Lorant-Tüfekçi konusu var. Alman hocayla Türkiye'ye gelirken şartlar konuşulmadı mı? Yardımcı kadrosu oluşturulmadı mı? Yapılmadıysa, ya da Alman'a farklı sözler verildiyse, bunlar şimdi neden konuşulmuyor?
Bir teknik adam istediği kadro ile çalışamazsa siz ondan nasıl başarı beklersiniz? Ayrıca, G.Saraylılığı nedeniyle İlyas'a F.Bahçe kapısını kapatan yönetim, Fatih Terim gibi G.Saraylılığı -böyle değerlerin gerçek ölçüsü yoktur ve karşılaştırılamaz ama- daha ağır basan bir teknik adamı takımın başına getirmek istememiş miydi? Bugün herkes bir takım mazeretlerin arkasına sığınıp, kendini faturadan düşmeye çalışmasın.
HATA TEKRARLANMASIN
Oğuz'a gelince. Denizli'yi gönderirken onu bu takımda tutan yönetim, hatayı o gün yaptı. Ya tam yetki vermeli, ya da onunla da yollarını ayırmalıydı. Bu bir ekip işidir. Futbolculuğunda hayran olduğum Oğuz konusunda yaşanan bunca şeyden sonra aklıma, F.Bahçe'nin Ali Şen döneminde Parreira ile yaşadığı şampiyonluk geliyor. Bu şampiyonluğun hemen ardından Şen, Oğuz ve Aykut'u takımdan göndermişti. O zaman çok bozulduğum bu olayı şimdi yeniden düşünüyorum.
Herkes bir trene binmiş... Kimi Lorant, kimi futbolcu, kimi de Oğuz'un trenine... Yönetim lokomotifine pek dokunulmuyor. Çünkü başkan F.Bahçe'ye hizmet açısından büyük bir adımlar attı, yönetimdeki arkadaşları da öyle. İyi güzel de geçen yıl Mustafa Denizli konusunda yapılan yanlış, bugün Lorant için kapıda.
Kastettiğim, kişilere yapılan yanlışın ötesinde, çözüm gibi görülenin aslında çare olmadığı. İltihabın, hep yaranın kapanan derisinin altında kalması. Lorant gidip, takımın başına gelecek Brezilya Milli Takımı'na Dünya Kupası'nı kazandıran Luiz Felipe Scolari de olsa, onun kaderi de değişmeyecek.
Başarı, futbolcusundan, teknik ekibine, yönetiminden, malzemecisine, tesislerin kapısındaki bekçiye kadar herkesin takıma ruhen ve kalben bağlılığıyla ilgilidir. Bu unsurların hepsi zincirin halkalarıdır ve bir veya bir kaçı zayıfsa, kopar. Yapılacak kaynakla da gerekli direnci yakalayamazsınız. Ya zinciri yeniden öreceksiniz ya da kaynağa devam edeceksiniz.
Yazının Devamını Oku 8 Eylül 2002
<b>GEÇEN </B>yıl Avrupa ikincisi olduğumuzda duygu tünelinde müthiş bir ucuşa çıktık. 12 Dev Adam bizdik. Basketbol Milli Takımımız kötü oynadığında bile kendimizi avuttuk. Reklamlarda 12 Dev Adam'la egolarımız tatmin ettik. ‘‘Indianapolis mi? Kolay baba...’’ Onlarla yattık, onlarla kalktık. Yugoslavya maçında da Jet-lag'ın etkisinden kurtulup, gerçeği gördük.
Avrupa Şampiyonası bizi uyutmuş, Basketbol Milli Takımımızı da havaya sokmuştu. 12 Dev Adam yarattık, sonra da onlardan daha büyük olan sevgimizle ve hepsini gönlümüzde koyduğunumuz yerle ezilmelerine yol açtık. 12 Dev Adam, 1 yıl önceki değildi. Belki kadro hemen hemen aynıydı, ama kişilikler değişmiş, istek ve azim kalmamıştı. Mücadele yoktu. Dünya Şampiyonası ilk iki tur gruplarında sadece iki galibiyet aldık, onlar da elenen lokum takımlara karşı. Indianapolis'te Milli Takım'ın sadece adı vardı.
Yugoslavya maçının son periyodu başlamış. Skor 82-55. TV kameraları benchte yan yana oturan Hidayet ve Hüseyin'i gösteriyor. İkisinin de yüzleri gülüyor. Ne de olsa farklı önde olan biziz! Hüseyin, Hidayet'e doğru dönmüş ve parmaklarınızla gözlerinizi ‘‘çekik’’ yaparsınız ya, işte öyle yapıyor. Ardından iki elini birleştirerek yanağına götürüp, kafasını eğerek ‘‘uyku’’ işareti. İşte Milli Takım'ın ruh hali. Bu iki hareket Indianapolis'teki Milli Takımımızın özeti.
Dileyelim, yarattığımız 12 Dev Adam'ın başına gelen Avrupa Şampiyonası elemelerinde Dünya Üçüncüsü Milli Futbol Takımımızın başına gelmesin.
Irkçılara Blake dersi
SPOR sahalarında da ırkçılık sık sık gündeme geliyor. Geçen yılki ABD Açık Tenis Turnuvası sırasında da ABD'li siyahi tenisçi James Blake ile Avustralyalı Lleyton Hewitt'in maçı sırasında ilginç bir diyalog geçmişti. Hewitt, Blake'e verilen bir sayı sonrası siyahi olan hakeme itiraz etmiş ve ‘‘Blake'e bak. Bak ve benzerliğinizin ne olduğunu bana söyle’’ demişti. Turnuva sonrası Hewitt'in şampiyonluğu yanında bu sözleri çok konuşulmuş, Avustralyalı tenisçi de kendisine yöneltilen ırkçılık suçlamalarını ‘‘aptalca’’ diye nitelemişti.
New York'taki turnuvada ne şanstır ki, Blake ile Hewitt bu yıl 3. turda eşleşti. 4. sette Hewitt servis kullanmaya hazırlanırken tribünlerden bir kadın ‘‘Seni yenmesine izin verme James. O ırkçı’’ diye bağırdı. Blake sesin sahibini bulmak için olduğu yerde dönerken, tribünlerden bir uğultu koptu. Sesin sahibi bulunamadı. Oyuna devam edildi ve Hewitt 3-2'lik galibiyetle 4. tura yükseldi. Maçtan sonra ise Blake gerçek bir centilmenlik örneği sergileyip, ırkçılara ders verdi. Yanına gittiği Hewitt'in omuzuna elini atan ABD'li tenisçi, rakibinden seyirci için özür diledi: ‘‘Taraftar öyle bağırdığında utanç duydum. Taraftarların negatif konuşmaları nedeniyle özür dilerim.’’
Kural ne diyor?
İKİ takım kaptanı anlaşarak ilk yarı sonunda hakeme maça devam etmek istediklerini söylerler. Ancak bir futbolcu, 5 dakika dinlenme süresi hakkı olduğunu belirtip itiraz eder. Hakemin kararı ne olur?
KURAL: Futbolcuların 5 dakika dinlenme hakkı vardır. Hakem, futbolcunun isteğini kabul eder.
Yazının Devamını Oku 24 Ağustos 2002
<B>BU</B> sezon Süper Futbol Ligi'nde 30 A Klasman hakem düdük çalıyor. 21'i üniversite ve yüksek okul mezunu, 9'unun da lise diploması var. Onları biz hakem olarak tanıyoruz, ama hepsinin meslekleri ve geçim kaynakları farklı. Asker kökenliler yanında ağırlıklı olarak çoğunun mesleği öğretmenlik veya doktorluk. Aralarında gazeteci, avukat, memur, işletmeci, iktisatçı, sigortacı, şehir plancı ve konfeksiyoncu da var.
Onlar için hakemlik hobi niteliğinde. Ama asgari ücretin 184 milyon 500 bin lira olduğu ülkemizde aldıkları ayda 250 milyon lira maaş, artı maç başına 600 milyon lira olunca, bu hobi olmaktan çıkıyor ve başlı başına bir iş. Yani, kabaca ayda 2-3 maç yönetseniz 1.5 milyarlık bir gelir elde ediyorsunuz. Ayrıca buna maç için aldığınız harcırahlar dahil değil.
İşin başka bir boyutu da, 3 büyüklerin maçlarından biri için hakeme 1.5 milyar lira verilmesi. Hem Anadolu-İstanbul ayrımı yok denilsin, hem de İstanbul takımlarının maçları için hakemlere farklı bir ücret tarifesi uygulayın. Bir de kulüp yöneticilerinin açıklamaları ile basında yer alan haberlerin derbiler öncesi hakemleri psikolojik olarak etkilenmesinden dem vurun. Bu zaten hakeme o maç için biçilen ücretle yapılmıyor mu?
Benim takıldığım hakemlerin az veya çok aldıkları aldıkları değil. Türkiye'de normal bir geçim standardı sağlayacak bu işin neden hala hobi gibi yapıldığı. Hakemler sadece hakemliğe kanalize olsalar ve eğitimleri ile kafaları sadece bu görevde olsa bugün ligde yaşanan sıkıntıları çok daha aza indirebiliriz. Bunun için profesyonellik şart.
Kural ne diyor?
BİR takım, kendi ceza sahasında direk serbest atış kazanır. Atışı kullanan futbolcu topu kalecisine doğru atar. Ancak kaleci topu yakalayamaz ve meşin yuvarlak filelerle buluşur. Bu durumda hakemin kararı ne olur?
KURAL: Top ceza sahasınının dışına çıkana kadar oyunda olmayacağından atış tekrarlanır.
Mary Pierce tavuk karası
TENİS dünyasının ünlü isimlerinden Fransız Mary Pierce, halk dilindeki tabiriyle ‘‘Tavuk karası’’. 27 yaşındaki tenisçi, ışıklar altında oynanan maçta başarılı olamıyor. Astiğmat ve yakını göremediği için son iki yılda gözlerine iki kez laser tedavisi uygulanan Pierce, bu sorununu açıkca ifade ediyor ve katıldığı turnuvalarda gece programlarına kalmayı istemediğini belirtiyor.
Pierce, Acura Classic'te iyi başladığı ve ilk setini kazandığı maçı hava kararınca kaybederek ilk turda elenmişti. Dünya sıralamasında da 50’nciliğe kadar gerileyen Pierce bakın yaşadığı sıkıntıyı nasıl anlatıyor: ‘‘Gece maçlarında topu net göremiyorum. Bu yüzden de kötü oynuyorum.’
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2002
<B>ARTİSTİK </B>patinaj, Türkiye için yeni bir spor. Her ne kadar buz pateniyle tanışmamız 1940'lı yıllara kadar gitse de, ilk kulübün kurulması 1968'i buluyor. Ankara Buz Pateni, Hokeyi ve Figür Pateni İhtisas Spor Kulübü önce dernek olarak kuruluyor, 1971'de de Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nce onaylanıyor. Bugün 1991 yılında kurulan Buz Sporları Federasyonu'na bağlı Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya ve İzmit'te 18 kulübümüz var.
Artistik patinaj bizde yeni ancak Uluslararası Paten Birliği (ISU) kulüplerimiz ve sporcularımızda ışık görmüş olacak ki, ilk kez geçen sene Balkan şampiyonu Alper Uçar'a burs verdi. Ardından Gümüş Patenler Spor Kulübü'nün düzenleyeceği Silver Cup'ı 2003 yılı yarış takvimine aldı ve tüm üyelerine duyurdu. 21-23 Mart 2003 tarihleri arasında Ankara'da yapılacak Silver Cup'a Japonlar, İsrailliler, G.Afrikalılar ve Rumenler şimdiden katılacaklarını bildirmişler.
Ancak futbol dışındaki her sporda olduğu gibi artistik patinaj da kulüpleri ve sporcularıyla büyük sıkıntılar yaşıyor. Kulüplerin çoğu sporcularının velilerinden sağladığı kaynakla ayakta durmaya çalışıyor. Kimi sporcular da maddi imkansızlıklar yüzünden daha yolun başındayken pes ediyor. Biz imkan vermeden şampiyon olun deyip, sonra da ödüle boğmaya kalkıyoruz. Artistik patinajda da sporcu ve kulüplerimize biraz destek olsak herhalde Balkan şampiyonluklarından daha büyük derecelerle, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda kürsü kovalayabiliriz.
Ringin basketbolcu kraliçesi Vonda
ABD'li Vonda Ward basketbol potalarındaki başarısını boks ringlerine de taşıdı. Öğrencilik yıllarında basketbolla adını duyuran Ward, birçok ödüle layık görüldü. 1996 yılında Almanya'da profesyonel basketbol oynadı. Ünlü aktrist Jane Fonda'ya benzerliği ile dikkat çeken ve 'The All American Girl' takma adı verilen Ward, son iki yılda adım attığı ringlerde de 1.90'lık boyu ve balyoz gibi yumruklarıyla fırtına gibi esiyor. 29 yaşındaki Ward, yaptığı 14 maçın 13'ünü nakavtla kazandı. Son maçında da Monica McGowan'ı sayıyla yenerek Uluslararası Bayanlar Boks Federasyonu ağır siklet şampiyonluğu tahtına oturdu.
Aktris Serena Williams
DÜNYA tenisinin bayanlardaki 1 numarası ABD'li Serena Williams, kortlardaki başarısını beyaz perde ve TV ekranlarına taşımak istiyor. 20 yaşındaki genç tenisçi, bu konuda yeni bir öğretmen tutarak dersler almaya başladı. Serena'nın planlarında ise Sean Connery, Anthony Hopkins gibi yıldızlarla rol almak yatıyor. Tenisteki yoğun programı nedeniyle şimdilik küçük roller almak istediğini belirten Serena'nın düşlerini ise başrolü üstleneceği kendi hayatını anlatan filmde rol almak süslüyor.
Kural ne diyor?
8 numaralı futbolcu, 12 numaralı oyuncu ile değiştirilecektir. 8 numaralı oyuncu sahayı terk eder, ancak 12 numaralı futbolcu oyun alanına girmeden önce taç çizgisindeki rakibine vurur. Bu durumda hakemin kararı ne olur?
KURAL: 12 numaralı oyuncu kırmızı kartla cezalandırılır. Ancak oyuncu değişikliği işlemi tamamlanmadığı için 8 numaralı oyuncu sahada kalmaya devam edebilir veya başka bir yedekle değiştirilebilir.
Yazının Devamını Oku 11 Ağustos 2002
<b>ARTİSTİK</b> patinaj, estetikle teknik becerinin birleştirildiği görsel bir ziyafet. Son dönemde yaşanan şike skandalıyla bu spora gölge düştü. Şikeyle de kalmadı, kara para aklama, silah ticareti ve terörizm olaylarıyla da birlikte anılıyor. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) de buz dansını, hatta artistik patinajı Kış Olimpiyat Oyunları'ndan kaldırmayı ele alıyor. Peki, artistik patinajı bu hale getiren buzun altında neler yatıyor? 2000 Rusya Şampiyonası'ndan 1 gün önce Maria Butryskaya'nın, arabasına bombalı saldırı düzenlendi. Butryskaya'nın o günlerdeki ‘‘Öyle tahmin ediyorum ki, bazıları benim, planlarını daha fazla bozmamı istemiyor’’ sözleri, aslında bugünlerin ve Rus mafyasının habercisiydi. Salt Lake 2002 Olimpiyatı, söz konusu mafyanın bu spora el attığını belgeleyen ve buzun altındaki pislikleri ortaya çıkaran kıvılcım oldu. Salt Lake'te Fransız Marina Anissina-Gwendal Peizerat buz dansında, Rus Elena Berezhnaya-Anton Sikharulidze de çiftlerde altın madalya kazandılar. Ancak bunun şikeyle sağlandığının ortaya çıkmasıyla, Fransa Paten Federasyonu Başkanı Didier Gailhaguet ve Fransız hakem Marie Reine Le Gougne, 2006 Olimpiyatı da dahil 3'er yıl men cezası aldılar. Bu olay deşildikçe yeni bağlantılar ortaya çıktı. Buzdaki şikeyi organize eden mafya olarak da Özbek asıllı Rus Alimzhan Tokhtakhounov, kısa süre önce tutuklandı.
YALANLIYORLAR AMA...
Anissina, Peizerat, Berezhnaya, Sikharulidze, Gailhaguet, Le Gougne'nin Tokhtakhounov ile yakın ilişkileri olduğu belirtiliyor. Tokhtakhounov'nun, Rus asıllı Anissina ile şike olaylarına ışık tutan telefon görüşmelerinin kayıtları olduğuna değiniliyor. Sporcular bağlantılarını yalanlıyor. Gailhaguet ise Tokhtakhounov'un Paris'te bir hokey kulübüne finansal destek için kendisiyle görüştüğünü, hatta vize istediğini de ekliyor. Tokhtakhounov, Rusya'nın ünlü tenisçileri Yevgeny Kafelnikov ve Marat Safin ile de yakın arkadaş. Safin'in menajeri olduğu da söyleniyor.
IOC, buz dansını hakkındaki düşüncesinde haksız değil. Altında birçok kirli iş yatarken, bu sporu olimpiyat düşüncesi ile bağdaştırmak mümkün değil. Bu konuda yapılan bir ankete de değinmek istiyorum. ‘‘Buz dansı olimpiyattan çıkarılsın mı?’’ sorusuna yanıt verenlerin yüzde 55'i ‘‘evet’’, yüzde 30'u ‘‘hayır’’ dedi. Yüzde 14'ü kararsız olduğunu, yüzde biri ise bu konuyu önemsemediğini belirtti.
Kural ne diyor?
BİR futbolcu ofsayt pozisyonundadır ve yardımcı hakem bayrağını kaldırır. Ancak hakem bunu görmez ve savunma oyuncusu rakibine yumruk atar. Hakem oyunu durdurduktan sonra yardımcısının ofsayt işaretini görür. Bu durumda hakemin kararı ne olur? A-Eğer yardımcı hakemin ofsayt işaretini kabul ederse, savunma oyuncusunu oyundan atar. Karşılaşmayı savunma takımının kullanacağı endirekt serbest vuruş ile başlatır. B-Ofsayt olmadığına karar vermişse, savunma oyuncusunu oyundan atar. Ancak karşılaşmayı hücum takımının direkt serbest atışı ile başlatır.
Ashley'e acı sürpriz
18 yaşındaki Ashley Taws, geçen ay Toronto'da bir ilke imza atmış ve Toronto Molson-Indy haftasında Formula Ford yarışına ilk sırada başlama hakkını elde ederek Kanada'da bu başarıya ulaşan ilk bayan sürücü olmuştu. Bu yarışı 4. bitiren Ashley ve takımı AIM Autosport ekibi geçen hafta Trois Rivieres'te kaldıkları otelde sabah uyandıklarında sürprizle karşılaştı. Takımın 2 yarış arabası, bir scooter ve teknik ekipmanının bulunduğu kamyon ve römorku çalınmıştı. Haftaya Kanada Formula Ford Şampiyonası'na katılacak Ashley ve takımın diğer sürücüsü Louis-Phillipe Dumoulin kara kara düşünürken, iki gün sonra sevindirici haberi aldılar. Önce Cornwall yakınlarında kamyon bulundu, ardından da bir buğday tarlasında yarış otomobilinin bulunduğu römork.
Jelena babasını dinlemedi
DAMİR Dokic, kortların genç yıldızlarından kızı Jelena Dokic ile tenis topu gibi oynuyor. 1994 yılında Avustralya'ya giden Dokic ailesi, bu ülkenin vatandaşlığına geçmişti. Dünya sıralamasında 15. olan Jelena, geçen yıl babasının Avustralya yetkililerine duyduğu öfke yüzünden Belgrad'a dönmüştü. Ancak hırçın Damir, ülkesi yetkilileriyle de ters düştü. Belgrad'da şehrin merkezindeki bir parka konak ve tenis merkezi yapmak isteyen Damir, olumsuz yanıt alınca yetkililere kızıp, İngiltere'ye gitti. Damir, kızını da Ada’ya çağırarak İngiliz vatandaşlığına geçmesini istedi. Ancak bu kez Jelena babasının isteğini kabul etmeyerek 'Burada yapacağım çok şey var. Evet bazı tenisçiler 3-4 ülkede yaşayarak hayatlarını sürdürüyor. Ancak ben bu koşuşturmadan biraz yoruldum' dedi.
Yazının Devamını Oku