Bülent Boğ

Cepten yiyor

29 Aralık 2002
1 Ocak 2003'te yayınına başlanacak reklam kampanyası ile ‘‘Be Like Mike’’ (Mike gibi ol) imajı farklı bir tarzla yeniden gündeme getirilecek. Peki, Jordan 90'lı yıllarda NBA'i kasıp kavuran, rekorlara imza atan Jordan mı? NBA'in efsane ismi Michael Jordan, salonlarda eski günlerinden uzak kalsa da reklam dünyasının yine en güvendiği isimlerden biri. En azından yıllardır onu reklamlarında kullanan Gatorade firması için. 1 Ocak 2003'te yayınına başlanacak reklam kampanyası ile ‘‘Be Like Mike’’ (Mike gibi ol) imajı farklı bir tarzla yeniden gündeme getirilecek. Peki, Jordan 90'lı yıllarda NBA'i kasıp kavuran, rekorlara imza atan Jordan mı? Hayır.

Sezon sonunda Washington Wizards'ta basketbol kariyerini kesin olarak noktalayacak olan 39 yaşındaki Jordan, Gatorade reklamında bu kez farklı bir anlayışla boy gösterecek. Sakatlıklar nedeniyle zaman zaman takımdan uzak kalan Jordan, benchte de yansıtılacak. Reklamın sloganı ‘‘23 vs 39’’ (23-39 maçı). 1987'de 23 yaşındaki Jordan'la (MJ) -Chicago Bulls'taki forma numarası da 23'tü- bugünkü 39 yaşındaki Jordan karşı karşıya getiriliyor.

Ne yapabiliyorsun görelim

Reklam, Jordan salonda atış yaparken yanına doğru yaklaşan 1987'nin Bulls formalı MJ'nin görüntüsüyle başlıyor. MJ tehditkar ‘‘Güzel atış’’ diyor. Jordan topu uzatıyor: ‘‘Şimdi sen ne yapabiliyorsun, görelim.’’ Ardından ikili arasında birebir maç başlıyor. Bu arada Jordan'ın kariyerinin belli kesitlerindeki hali karşı karşıya getiriliyor.

Jordan, ‘‘Bir daha atamayacaksın’’ diyen MJ'ye ‘‘Bir daha atamayacak mıyım?’’ karşılığını veriyor. Topu da kafasının üzerinden yollayıp, ‘‘Bu gökkuşağını sever misin?’’ diye bitiriyor.

Reklam firması, bu kampanyanın çok tutacağına inanıyor. Bunu zaman gösterecek. Bugün Jordan, Kobe Bryant veya Shaquille O'Neal desem, ya da ‘‘Be like Kobe’’, ‘‘Be like Shaq.’’ Kimi tercih edersiniz?

Bir gerçek var, Jordan basketbola 2. kez dönüş yaptığı son 2 sezonda eski havasını bulamadı. Bunun en büyük kanıtı da istatistikleri. Belki o da bu sezon devam ettiğine pişmandır. Basketbola dönmeseydi, hep efsane olarak kalacaktı. Artık onu bugünkü sıradan haliyle de hatırlayacağız.

Geçen yıl Orhun Ene, Milli Takıma veda etti, bu yıl da Harun Erdenay. İkisi de basketbolumuzun unutulmayacak yıldızları. Tadında ve zirvede bırakmak en doğrusu...

Hangisi kazanır?

ABD
'de reklam kampanyasıyla birlikte şu soru da gündemde: ‘‘Acaba, Jordan kendisine karşı birebir maçı yapsa hangi döneminki kazanır?’’ İnternetteki ankette durum şöyle:

Y1990'lardaki Jordan : % 82

Y1980'lerdeki Jordan : % 16.2

YBugünkü Jordan : % 1.2

YKolej yıllarındaki Jordan : % 0.5
Yazının Devamını Oku

Gol hakemi geliyor

21 Aralık 2002
Artık Denizli-Beşiktaş maçında koparılan kıyametler geride kalacak. Gol mü, değil mi kavgaları bitecek. FIFA, kale arkalarına işi gücü topun kale çizgisini geçip geçmediğini belirleyecek yardımcı hakemler koyacak. FIFA, gelecek yıl Mart ve Nisan aylarında Birleşik Arap Emirlikleri'nde deneyeceği yeni uygulamaya geçmiş olsaydı, Denizli-Beşiktaş maçının son dakikasındaki kaosu belki de yaşamayacaktık. Yeni uygulama ne mi? Kale arkalarında da birer çizgi hakeminin görev yapması.

Sahada 5 hakem

Evet, FIFA gelecek yılın ilk aylarındaki Dünya Gençler Kupası'ndaki maçlarda iki fazla hakeme daha görev verecek. Kale arkalarında görev yapacak bu hakemler, ceza alanı içinde oluşan pozisyonları değerlendirecek. Tabii en önemlisi, topun gol olarak çizgiyi geçip geçmediği konusundaki karara ışık tutacaklar.

FIFA, yıllar önce videodan görüntü ile karar verme olgusuna karşı çıktı. Önce gündeme getirip denedi, sonra ‘‘Bizim için öncelik hakemin kararı. Futbol insanın duygu ve hislerinin oyunu’’ diyerek vazgeçti. FIFA Başkanı Joseph Blatter bu görüşte hala ısrar ediyor. Oysa bugün NBA bile anında tekrar uygulamasıyla kritik anlarda video görüntülerine başvuruyor. Böylece en doğru karara da ulaşıyor.

Tartışma bitmez

Futbol tüm dünyada büyük ilgi uyandıran, herkesin kendince bildiğine emin olduğu ve karar verdiği bir oyun. Ancak

bugün TV'de defalarca izlemelerine karşın hakemlik yapmış yorumcular bile kararlarında birbirleriyle çelişiyor. Yani, FIFA'nın belki de gözönüne aldığı ‘‘Hakemin kararı doğrudur’’ olgusu gerçek.

Tabii bu da bir yere kadar. Bir faul pozisyonu için farklı görüş olabilir, ama topun çizgiyi geçip geçmediği konusunda eğer görüntülü bir kanıt varsa, hüküm tektir. Kale arkasında görev yapacak hakemlerin kararları konusunda da tartışmalar olacaktır. Ama bunun için video görüntüsü kullanılsa, gerçek tüm çıplaklığıyla herkes tarafından görülecek.

Bunlar yaşanmayacak

30.07.1966 İngiltere Dünya Kupası finali. İngiltere'nin Wembley'deki finalde Almanya'yı uzatmada 4-2 yenerek kupayı kazanırken Geoff Hurst'ün attığı 101. dakikadaki gol çok tartışıldı. Top üst direğe vurup çizgiye düştü. Yan hakem golü işaret etti.

16.11.1991 yer Kadıköy. Beşiktaş, bitime 3 dakika kala bulduğu golle sahadan 2-2 beraberlikle ayrıldı. Bu golde F.Bahçeli Semih, topu çizgiden çıkardı. Ancak yan hakem Çetin Oktuner'in işaretiyle hakem Ahmet Çakar golü verdi. Bu beraberlik F.Bahçe'yi şampiyonluk yarışından uzaklaştırdı.

31.10.2002 yer Kadıköy, F.Bahçe-Panathinaikos UEFA Kupası 2. tur maçı. 1-1 biten maçta Fatih son dakikada vurdu. Panathinaikos kalecisi topu çizgiyi geçtikten sonra kontrol etti, ama hakem ‘‘devam’’ dedi.

Çıplak cimnastikçiler

OLİMPİYAT ve dünya şampiyonluklarına imza atmış, emekli 3 Rumen cimnastikçi, Lavinia Milosovici, Claudia Presecan ve Corina Ungureanu soyundu. Tabii Romanya ve cimnastik dünyasında yer yerinden oynadı. Önce bir kitaba çıplak pozlar verdiler. Japonya'nın Shukan Gendai isimli dergisi bu fotoğrafları 120 bin dolara satın alıp yayınladı. Ardından bu üçlünün yer aldığı ve çıplak cimnastik yaptıkları erotik bir film geçen hafta başında Japonya'da yayınlandı. Romanya federasyonu da 3 sporcuya 5 yıl süreyle hakemlik ve antrenörlük yapamama cezası verdi. Tepki ve cezanın gerekçesi, ülke imajının tahrip edilmesi.

İlk değiller

Onlar soyunan ilk sporcular değil. Eski ünlü buz patenci Katarina Witt, Avustralya Bayan Futbol Takımı da çıplak pozlar vermişti. Inter'in yıldızı Christian Vieri'nin kız arkadaşı Elisabetta Canalis de aynısını yaptı. Normal karşılandı. Sinema dünyasının bir çok ünlüsü soyunduğunda olay oluyor, ama ülke imajını zedelemiyorlar. Yaklaşım, onların ki sanat. Sanat soyunmadan icra edilemez mi? Edilir, ama prim yapanı o.

Bu üçlünün ekonomik şartların belli olduğu Romanya'da, bu pozları için aldıkları söylenen 40 bin dolar iyi rakam. Hele bir de iş sıkıntısı çekiyorsanız, ala. Ülkemizde de bir çok ünlü isim magazin dergilerine estetiklik kılıfı altında benzer pozlar veriyor. Ama soyunan sporcu henüz çıkmadı. Çıkarsa neler olacak göreceğiz. Erotik yazılar da, fotoğraflar da her zaman iş yapar. Görürsüzün bizde de bu tür fotoğraflara milyarlar akıtılır.

Bir bardak soğuk su

Romanya'da olayı kabullenemeyenler yanında yumuşak bakanlar da var. Yazar Cornel Nistorescu biraz abartsa da şu yorumu yapmış: ‘‘Ne ülkemiz ne de bayrağımız, bir parça tatmin duygusunun yanında bir bardak soğuk sudan başka bir şey veremez. Bu kızlar bundan fazlasını istemiş. Gerçek olan bir şey var; güzeller. Ayrıca ülkemizden çıkarak Japonların gözdesi olmuşlar.’’

Fotoğrafları merak edenler internette şu adreste bulabilir: www.jurnalul.ro/modules.php?op=modload&name=News&file=article&sid=17256.

Az daha unutuyordum. Aldıkları 5 yıllık cezadan sonra zaten bu kızların bundan sonra da soyunmaktan başka çareleri pek kalmadı... Yani erotizm dünyası 3 yıldız daha kazandı.

Eline sağlık Luca

BİR
Rumen çıkıyor, herkesin gözlerini dolmasına yol açan anlamlı hareketi yapıyor. Yaptığı bir can kurtarmak değil. Bir keşif değil. Sadece röportaj yaparken üşümesin diye futbolcusunun üzerine bir palto atıyor. Aslında Tümer'in üzerine atılan palto, bugün kendini kaybetmiş milyonların yüzüne atılan bir tokat. Belki bu tokatı daha sık ve kamuoyunun önündeki bizden birilerinden yesek, içinde bulunduğumuz kültürel yozlaşmanın önünü kesebiliriz. Yitip giden değerleri geri getirebiliriz. Eline sağlık Lucescu, eline sağlık... Keşke her tokat, bu kadar gerçekci ve öğretici olsa...

Mutfaktaki golfçü

DÜNYANIN
en iyi bayan golfçülerinden Annika Sorenstam, mutfakta da en iyilerden biri olmayı kafasına koymuş. Bu yıl 13 LPGA turnuvası kazanan Sorenstam, günde yaklaşık 8 saat Orlando'daki Lake Nona Golf Kulübü'nün mutfağında çalışıyor. 2.8 milyon dolarla bu sezon golfte en çok para ödülü kazanan sporcu olan Sorenstam, ikinci kariyerini aşçılıkta yapmakta iddialı olduğunu söylüyor.
Yazının Devamını Oku

Sporda düşünce devrimi

14 Aralık 2002
<B>YILLAR</B> önce dünyada sporun bir çok dalında lokomotif olmuş, bir dönem ırkçılık peşinde koşturulan Almanya, son dönemde kendi içinden yıldız yaratmada ve başarıyı yakalamada sıkıntı yaşıyor. Futbolda, gurbetçilerimiz de dahil, Avrupa'lı bir çok gencin peşindeler. Mustafa Doğan'ı milli takımlarına dahil ettiler. Yıldıray Baştürk için ellerini çabuk tutamamışlardı. Erdal Kılıçarslan'ı ümit milli takım kadrolarına kattılar. Son Dünya Kupası'nda 5 gol atan Polonyalı forvet Miroslav Klose'yi geçen yıl milli yaptılar. NBA takımlarından Dallas'ta forma giyen bir başka Polonya asıllı basketbolcu Dirk Nowitzki, Alman Milli Takımı'nda.

Poewe de ithal

Almanya'nın son yıldız ithali Güney Afrikalı yüzücü Sarah Poewe. Evsahipliği yaptıkları ve süren Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası'nda Poewe ilk kez Almanya adına kulaç atıyor. Önceki gün 50 metre kurbağalamada gümüşü de boynuna taktı.

19 yaşındaki Sarah, Cape Town doğumlu, ama uzun süredir Almanya'da yaşıyor ve öğrenim görüyor. Geçtiğimiz ay FINA'dan Almanya adına yarışma izni alan Sarah'ın kurbağalama stilinde G.Afrika bayrağı altında dünya şampiyonlukları ve madalyaları var. Afrika rekortmeni. Hem yaşı genç, hem de elde ettiği başarılarla gelecek için umut vaadediyor. Almanya'da son dönemin Franziska van Almsick ve Sandra Voelker (İkisi de Avrupa Şampiyonası'nda yok) gibi büyük isimlerinin yerini alacak bir sporcu.

Zirveye nasıl çıkarım?

Sporcu ithalini yapan sadece Almanya da değil. Son Dünya Kupası'nda Polonya'da forma giyen Olisadebe de Nijerya asıllı. Hatırlayın, 1998 ve 2000'in dünya ve Avrupa şampiyonu Fransa'nın ilk 11'inde 9 devşirme futbolcu forma giyiyordu. Örnekler çoğalıp gidiyor.

Türkiye'de devşirme sporculara hep ayrı bir gözle bakılır. Atletizmde Nora Güner, Ebru Kavaklıoğlu, Elvan Can gibi sonradan Türkleştirip, adımıza yarıştırdığımız sporcuları aslında bir türlü benimseyemez ve içimize sindiremeyiz. Bunun örneklerine, Akın Kuloğlu, Selim Tataroğlu, Adem Bereket, Nathalia Hanikoğlu gibi boks, judo, güreş ve boksta da isimler ekleyebiliriz.

Spor dünyası artık genel anlamda bir globalleşme içinde. Katı milliyetçilik anlayışı yerini başarı için sporcu ihtaline bıraktı. Sporcular da kendi geleceğini gördüğü ülke adına yarışmayı tercih ediyor. Yani milli ruh, yerini başarı için ‘‘Zirveye en çabuk, nerede ve nasıl çıkarım’’ hesaplarına bıraktı.

Devlerin mücevher tutkusu


NBA'in yıldızları son dönemde büyük bir mücevher tutkusu içine girdi. 18 ayar beyaz altın veya büyük elmaslı platin düşkünü oldular. NBA'in genç milyarderleri üzerlerinde çaylak bir oyuncunun transfer ücreti değerinde mücevherle dolaşıyor.

Mark Engel, Chicago'nun ünlü mücevhercilerinden birisi. Engel, NBA yıldızları için 500 bin ile 1 milyon dolar arasında değişen fiyatlarla özel mücevherler sattıklarını söylüyor. Bunların kimisi, küpe, zincir, bilezik, saat... NBA yıldızlarının mücevher aşkı, lüks bir iş sektörü oluşturmuş.

Engel'in müşterileri arasında Eddy Curry, Eddie Robinsson gibi bir çok Chicago Bulls'lu var. Robinson'ın küpe, zincir ve bileziğinin 250 bin dolar olduğu belirtiliyor. Yıldızlar öyle bir hale gelmiş ki, biri diğerinde gördüğü mücevheri ertesi gün kendisi için sipariş ediyor. Bunun için de özel modeller geliştiriliyormuş.
Yazının Devamını Oku

Köye dönüş

23 Kasım 2002
Her zaman 5 yıldızlı otellerde kalan Dream Team, eğer gelecek yaz yapılacak elemeleri geçerse, Atina'da Olimpiyat Köyü'nde kalacak. NBA yıldızlarından kurulu Milli Takımının Dünya Şampiyonası 6'ncılığını bir türlü içine sindiremeyen ABD basketbolu yeni arayış ve tedbirler içinde. Takım eğer gelecek yaz yapılacak olimpiyat elemelerini geçerse, 5 yıldızlı otel yerine Atina'da Olimpiyat Köyü'nde kalacak.

Bu takım, NBA yıldızlarından oluşturulmaya başlandığı 1992 yılından beri katıldığı her organizasyonda diğer kafilelerden ayrı, 5 yıldızlı otellerde, krallar gibi konuk ediliyordu. Kendilerini diğer sporculardan farklı görüyorlardı. Hadi diyelim onlar görmüyor olsa bile, diğerlerinin gözünde farklı bir yere koyuluyorlardı. Peki, onlar mı özeldi, yoksa katıldıkları organizasyonlar mı? Elbette ki, organizasyonlar.

Aslında bu ayrımın zamanla en büyük zararını gören yine kendileri oldu. Çünkü, takım ruhu yok edildi. Odalarına çekilen, çoğu zaman sadece idman ve maçlarda biraraya gelen bu yıldızlar arasındaki uyum kayboldu. Sonuçta da yerle bir olan 'Dream Team' olgusu. ABD, basketbolcularını sıkı çalıştırıp, daha fazla birarada olmalarını sağlayarak bu imajı yeniden canlandırmanın hazırlığını yapıyor.

Aslında bize baktığınızda da durum farklı değil. G.Saray, Avrupa'da zirveye vurduğu dönemde futbolcular ve teknik ekip arasında mükemmel bir uyum vardı. Saha içinde kalmayan birliktelik ve her yönüyle bir takım olma anlayışı büyük başarıları beraberinde getirdi.

Bundan sonra da yola NBA oyuncularından kurulu bir kadroyla devam etme kararı alan ABD, kadrosunun ilk 6 ismini önümüzdeki ayın sonunda seçecek. Diğerleri ise şubatta belirleyecek. Tracy McGrady, Tim Duncan, Ray Allen, Jason Kidd bu takımda olabileceklerini açıkladılar. Kobe Bryant henüz yanıt vermedi, 'Phil Jackson varsa varım' diyen Shaquille O'Neal de sessiz. Yani bazıları, Phil Jackson (LA Lakers), Larry Brown (Philadelphia), Pat Riley (Miami) ve Jerry Sloan'un (Utah) aday olduğu coachluk görevini bu ay sonunda kimin alacağını bekliyor.

MM'ler gerçeği

''GİRDİM sınıfa. Şahane gençler. Tahtaya iki M harfi yazdım, oturdum. Üç saat konuştum. Acayip sıkı sohbetti. Sorular soruyorlar, cevap veriyorum. Bitti. Hıncal abinizin bir tavsiyesi var: Kendinize başka meslek edinin. Hiçbirinizden gazeteci olmaz! İçinizden biri bile ‘‘M'leri niye yazdın’’ demedi. M'lerin birinci merak, ikincisi mantık.''

Ayşe Arman, Hıncal Uluç'un röportajındaki kendisi için balık olarak tanımladığı anektodu böyle anlatıyor. Adı geçen sınıf, Erol Simavi Özel İletişim ve Eğitim Merkezi'ndeki 20 kişilik grup. Gruptakilerden biri de benim. 1990'daki sohbet, o şekildeki mi bitmiştir, ben bulunmadığım için birşey söyleyemeyeceğim. Arkadaşlarım, M'lerin sorulduğu konusunda emin. Uluç yerleri yanlış anımsıyor da olabilir, Arman'ın somut dediği şey ise soyuttan da hafif. Anektodu bir kez daha okursa, sorular ile üç saatlik sohbet M'lerin ilkinin yanıtını veriyor. İkincisi, bunu okurken zaten aşikar.

Arman'ın bir kalemde silinmesinden kendine balık ziyafeti çektiği o gruptakilerin dörtte üçü bugün medya sektöründe. Bazıları yazar, büro şefi, temsilci ya da muhabir. Acaba Arman, ‘‘Onların kaçı bugün gazeteci olabilir?’’ diye düşündü mü? Evet, balık yemek keyiftir, ancak seçimi iyi yapılıp, iyi pişirilirse. Yoksa...

Kafa vururken DİKKAT

KAFA
vuruşlarının futbolcuların sağlığıyla ilgili bir sorun yaratıp yaratmadığı sürekli tartışılır. İngiltere'de geçen kış hayatını kaybeden 59 yaşındaki ünlü futbolcu Jeff Astle'nin ölüm nedeni bu konuya ışık tutuyor. Doktor Derek Robson, boksörlerde olduğu gibi futbolcuların kafa vuruşlarıyla sürekli tekrarlanan küçük travmalar alan beyinlerinin zarar gördüğünü belirtti ve Astle'nin de bu yüzden öldüğünü açıkladı. Astle özellikle uzun mesafeli kafa vuruşlarıyla biliniyordu. 174 gol atmış ve bunların bir çoğunu da kafa vuruşlarıyla kaydetmişti.
Yazının Devamını Oku

Rüyada ikinci perde

9 Kasım 2002
<b>Çok</B> değil, 2 ay öncesine gidelim. Bir Rüya Takım vardı; ABD Milli Basketbol Takımı... Başarısıyla, kadrosuyla, oyunuyla onlar bu ‘‘Dream Team’’ unvanına layık olmuştu. Ancak son Dünya Şampiyonası'na gelirken ‘‘acabalar’’ başlamıştı, çünkü takımın tadı yoktu. Ve 58 maçlık galibiyet serisi Arjantin maçıyla noktalandı. Ardından gelen yenilgiler, 6'ncılık ve hayal kırıklığıyla biten bir şampiyona. Dream Team imajı tükendi.

Bir F.Bahçeli olarak benim için de G.Saray, Rüya Takım'dı. 1996'dan beri Türk futboluna getirdiği anlayış ve seyir zevki yüzünden onları gıptayla izliyordum. Taa ki, bu sezona kadar. Ancak, G.Saray artık eski havasında değil. Kendini yenileyemezsen, çağa ayak uyduramazsan tükenmek kaçınılmaz oluyor.

Eskisi gibi değil

G.Saray'da Fatih Terim, ‘‘Eski G.Saray'ı geri getireceğim’’ dedi. Ancak şu ana kadar yaptığı sadece, G.Saray'a 2000'de UEFA Kupası'nı kucaklayan kadrodan ayrılan bir kaç kişiyi takıma döndürmek oldu ki, onlar da eskisi gibi değil. G.Saray bugün büyük bir düşüş yaşıyor. Bu düşüş, öncelikle sahadaki futbolda.

Neredeyse son 10 yılda her teknik adam, Terim ile kantara kondu. Milli Takıma Avrupa Şampiyonası'nda çeyrek final oynatan Mustafa Denizli, dünya üçüncüsü yapan Şenol Güneş'in başarıları ‘‘Terim'in mirası’’ denilerek, hep gölgede bırakıldı. Karizma tartışmaları başlatıldı. Kimin, neyin karizması...

Düşünce zenginliği

Ya G.Saray'da. Lucescu, Avrupa şampiyonu olan 9 futbolcusu gitmiş takıma ilk geldiği günlerde eleştiri bombardımanına tutuldu. Ama Şampiyonlar Ligi'nde bir çeyrek final oynattı ve şampiyon bir kadro bıraktı. Peki, kim, kime, ne mirası bıraktı. Bir yanda Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final yaşayan, diğer yanda Avrupa defterini erken kapatmakla yüzyüze bir takım. Başarı, mirasla biryere kadar, sonrası herkesin kendi becerisi ve düşünce zenginliğine kalmış.

Tarih olmak

Evet, Türk futbolunda Terim bir dönem başlattı. Bir tarih oldu. Ama adı üzerinde herşey bir zaman sonra tarih oluyor. Tıpkı, 1978'de Arjantin'e ilk Dünya Şampiyonluğu'nu yaşatan Cesar Menotti gibi. Menotti de takımı Rosario Central'ın geçen hafta sonunda Estudiantes'e 2-1 yenilmesiyle görevinden alındı. Yani, futbolda dün yok, hep bugün var.

G.Saray'ın 6-0'lık tarihi F.Bahçe yenilgisi, rüyanın kabusa dönüşmesiydi. Ve asıl önemlisi, G.Saray'da 1. Fatih Terim döneminin gerçek sonudur. Çünkü, eskiyi arayan Terim, şimdi çıkış için kendini ve takımını yenilemek isteyecektir. Ve Terim'in takımın başına ikinci kez geldiği gün yapması gereken buydu.
Yazının Devamını Oku

ABD'nin kurtarıcısı Jackson ve Lakers

4 Kasım 2002
Dünya Basketbol Şampiyonası'nda büyük hayal kırıklığı yaşayan ABD Milli Takımı'nda, 2004 Olimpiyatı için Phil Jackson ve takımı Los Angeles Lakers kurtarıcı olarak görülüyor. NBA'de en çok şampiyonluk yaşayan 2 coachtan biri olan Jackson ve her ne kadar sezona iyi bir başlangıç yapamasa da Lakers'ın gelecek yıl yapılacak 2004 elemelerinde ABD'yi temsil etmesi güçlü bir olasılık.

Daha önce de gündeme gelen bu fikre, o günlerde Jackson vakti olmadığı gerekçesiyle sıcak bakmamıştı. Ancak eylül ayında Chicago’da yapılan coachlar toplantısı sonrası o da değişmeye başladı. Kobe Bryant ve Shaquille O'Neal'ın da ‘‘Eğer takımı sen çalıştırırsan, kadroda biz de oluruz’’ dedikleri Jackson yumuşuyor. Bunda diğer coachlar kadar Lakers kulübünün baskısı da etkili olmuşa benziyor.

Takviyeli Lakers

ABD'yi Lakers'ın temsil etmesi fikri konusu tabii Jackson'ı daha yakından ilgilendiriyor. Takım sadece Lakerslılar'dan kurulu olmayacak. NBA'in diğer yıldızlarından da bir kaç takviye yapılacak. Jackson'a göre, ABD'nin takım oyunu yerine yıldızların bireysel becerisine dayalı oyunu Dünya Şampiyonası'nda hayal kırıklığını hazırlayan en önemli faktör. Onun felsefesinde de takım oyunu oynamayan bir ekibin başarılı olması mümkün değil. Jackson, bu arada George Carl'a da gönderme yapıyor ve ‘‘Benden yardım istenseydi, elimden geleni yapardım’’ diyor.

Görünen o ki, gelecek yıl olimpiyat elemelerinde Jackson'ın başında olduğu ve Lakers'ın temsil ettiği bir ABD Milli Takımı izleyeceğiz. Eğer bu gerçekleşirse, Jackson veya Lakers ABD'yi içine girdiği bunalımdan kurtarabilecek mi, bunu da hep birlikte göreceğiz.

Kortta yıldız nasıl yaratılır?

Teniste son dönemde dünya vitrinine 1 numaraya kadar çıkan Lleyton Hewitt gibi bir yıldızı sunan Avustralya, teknoloji ile antrenörlük kavramını birleştiren bir programla çalışıyor. Avustralya'da antrenör sadece kort kenarında çıplak gözle oyuncuyu izleyip, yeteneklerini ele almıyor. Sadece basma kalıp teorilerden yola çıkmıyor.

Tenisin önde gelen yıldızlarının teknikleri bilgisayarlar yardımıyla analiz ediliyor. Ancak bu analiz başlı başına bir şey ifade etmiyor. Avustralya Tenis Federasyonu'nun ele aldığı çalışma metoduna göre; yıldız adayı olarak görülen erkek ve bayan 30'ar tenisçinin video kayıtları ele alınıyor. Bir çok antrenörün yanı sıra, aileler, mentörler bir dev ekranın önünde buluşuyor. Sporcunun herşeyi gerektiğinde dondurulan karelerle tek tek ele alınıp, değerlendiriliyor. Hep birlikte neler yapılabilir ve bu sporcu nasıl kendini geliştirebilir kararı veriliyor.

Bunun son örneği Todd Reid üzerinde yapılan çalışma. Mart ayında bir turnuvada ilk turda elenen Reid'in sorunu kötü servis atışlarıydı. Bir haftalık bir video çalışması yapıldı. Kalça hareketlerinden, adımı ve vuruşuna herşey tek tek analiz edildi. Sonuç mu? Reid, Wimbledon'da gençlerde şampiyon oldu.

Buzun aktrist kraliçesi

Tara Lipinski, ABD'nin son dönemde artistik patinajda piste sürdüğü en büyük yıldızlardan biriydi. 14 yaşındayken 1997'de Lozan'da en genç Dünya Şampiyonu, bir yıl sonra da Nagano'da Kış Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanan en genç bayan sporcu olarak tarihe geçti. Ardından profesyonelliği tercih etti. Lipinski, sakatlıklar nedeniyle pistte zaman zaman sıkıntı yaşasa da, TV dizileri ve rol aldığı filmlerle aktrist olarak da hayranlarının karşısına çıkıyor. Türkiye'de ‘‘Yalan Rüzgarı’’ olarak yayınlanan ‘‘Young and the Restless’’ dizisinde ve özellikle Tom Cruise ve Cameron Diaz'la rol aldığı beyaz perdedeki ‘‘Vanilla Sky’’ filmiyle dikkat çeken Lipinski, çocuk programlarının da vazgeçilmez isimlerinden biri.
Yazının Devamını Oku

İşte örnek tavır

26 Ekim 2002
<B>ŞİMDİ</B> siz düşünebiliyor musunuz, üç büyük kulübümüzün başkanı Serdar Bilgili, Aziz Yıldırım veya Özhan Canaydın çıkıp ‘‘Sahamızdaki maçta küfür olursa, bir sonraki maça seyirci almayacağız’’ diyor. Ben düşünemiyorum. Bu bir fantazi olabilir. Ama bir şeyleri değiştirmek için bir yerden başlamak şart. İsrail'de bir başkan çıkıp bunu söyleyebiliyor. Bakın yıllardır sıcak savaşla kavrulan İsrail'de geçen hafta neler oldu...

Bnei Yehuda sahasındaki maçta Hapoel Tel Aviv'i 4-1 yendi. Maç sonrası ise futbol terörü yaşandı. Evsahibi takım taraftarları Hapoel taraftarlarının üzerlerine havai fişekler gönderdi, taş ve yabancı madde yağdırdı. Olaylar sırasında bazı Hapoel taraftarları ile güvenlik güçlerinden yaralananlar oldu.

Hemen ardından Bnei Yehuda başkanı çıktı, ‘‘Taraftarımızın kutlama yapmaya hakkı var. Ancak bu barbarca olamaz. Evimizdeki ilk maça seyirci almayacağız’’ dedi. Yani, kendi taraftarına kendi tavrını koydu.

Ardından İsrail Futbol Federasyonu Başkanı çıktı ve olayları kabullenemeyeceklerini belirterek, Bnei Yehuda'nın sezon boyu maçlarını seyircisiz oynatma kararı alabileceklerini ifade etti.

Sponsor da kızdı

Ancak bu açıklamalardan daha çarpıcısı Bnei Yehuda takımının sponsorlarından Lighting Warehouse elektirik ürünleri şirketinden geldi. Şirketin başkanı, kulüp başkanına gönderdiği yazıda ‘‘Olaylar sonrası, şirketimiz telefon ve faks yağmuruna tutuldu. Arayanlar şoke olduklarını ve nasıl bu tür olaylara karışan bir takıma sponsor olabildiğimizi soruyordu. Yaşananlar gerçekten çok üzücü ve utandırıcı. Bu ayıp, sözleşmemize yakışmaz’’ diyerek 59 bin dolarlık sponsorluk anlaşmasını feshetti.

İsrail'deki olaydan çıkarılacak çok ders olsa gerek. Türkiye'de kesilen cezalarda çifte standart olup olmadığı tartışılabilir. Ancak bir eylem varsa ve bunun önüne geçilmek isteniyorsa, hep birlikte bir tavır konulmak zorunda. Olayların önüne sadece ceza ile geçemeyiz. Federasyon kadar kulüplerimiz de gerekli duyarlılığı göstermeli ve taraftara tavrını sesli ortaya koymalı.

Japonlar Beckham'a da hasta

Japonlar, İlhan Mansız gibi İngilizlerin ünlü futbolcusu David Beckham'ın da hayranı. Bu hayran kitlesi zaten reklamcıların gözdesi olan ve haftada çeyrek trilyondan fazla kazanan Beckham'a yeni bir gelir kapısı açtı. Japonların TBC isimli kozmetik firması da Beckham ve şarkıcı eşi Victorio ile reklam sözleşmesi imzaladı. Beckham ve eşi, bundan böyle Uzak Doğu'da da reklam panolarını süsleyecek.

TBC firması, ‘‘Bu ikiliyle imzalanan büyük bir anlaşma. İster inanın ister inanmayın, Beckham, Japonya'da İngiltere'dekinden daha büyük bir yıldız olarak görülüyor’’ açıklaması yaptı.

Beckham'ın bu sözleşme karşılığı ne kadar alacağı açıklanmadı. Ancak 80.000 sterlini (yaklaşık 206 milyar TL) Manchester United'dan olmak üzere İngiliz futbolucu haftada yaklaşık olarak 125.000 sterlin (yaklaşık 322 milyar TL) kazanıyor.

Owens'ın sevinci başına dert açıyor

Amerika
Futbol Ligi'nde (Amerikan Futbolu) San Francisco 49ers'in Seattle'ı 28-21 yendiği maçta Terrel Owens'ın sevinç gösterisi tartışmaya neden oldu. Owens yaptığı touchdown sonrası çorabından çıkardığı kalemle hemen topu imzaladı ve danışmanına sundu. Seatlelılar, Amerikan medyasında konu olan bu sevinç gösterisine tepki gösterip ‘‘Yakışıksız bir davranış’’ yorumu yaptılar. NFL, hareketi uygun bulmasa da Owens'a ceza vermeyeceğini açıkladı. Ancak Owens'ın bu ilk sabıkası değil. İki yıl önce de kazandıkları bir maç sonrası yaptığı acayip dans nedeniyle 1 maç ceza almıştı.

Olimpiyattan tenisi de çıkartın

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), gelecek ay Meksika'da yapacağı toplantısında bazı spor branşlarını Olimpiyat Oyunları programından çıkarmaya hazırlanıyor. Güreşte grekoromen stilin kaldırılması düşüncesi ülkemizde de tepkiyle karşılanmıştı. Ancak İsveç'in Davis Kupası Kaptanı Mats Wilander, tenisin teklerde oyunlar programından çıkarılması gerektiğini belirtiyor. Eski ünlü tenisçi Wilander bu görüşünü ve önerisini şöyle açıklıyor:

Bizim zaten bir yılda 4 olimpiyatımız var. (Granda Slam Turnuvaları'nı kastediyor) 2000 Sydney'e Pete Sampras, Andre Agassi, Gustavo Kuerten gibi tenisçiler katılmamış ve Rus Yevgeny Kafenlikov şampiyon olmuştu. Bana göre olimpiyatta da teniste tekler değil, ülke takımları yarışmalı.
Yazının Devamını Oku

Biz de suçluyuz

12 Ekim 2002
<B>İNSANLARI</B> bir anda zirveye çıkarıp, bir anda da yerin dibine batırmakta üstümüze yok. Örnek mi, son Ümit Davala olayı... Dünya Kupası'nda attığı gol nedeniyle birden kahraman ilan ettik. Sadece onu mu, İlhan'ı, Hasan'ı, tüm takımı. Hemen övgüler dizildi. İsimleri sokaklara verildi, anıtları yapıldı. Hatta, herbirine Devlet Üstün Hizmet Madalyası layık görüldü. Peki, Milli Takımımız bundan sonraki kupalarda şampiyon olursa verecek neyimiz kaldı?

Herkes, iyi günde millilerin üzerinden kendine bir rant sağladı. Şimdi Ümit, kavgacı olunca, her şey tersine döndü. Adı İzmir'de sokağa verilmişti, geri alındı. Devlet Üstün Hizmet Madalyası alan bir sporcu medya mensuplarınca protesto edildi. Bundan daha düşündürücü ve çelişki içeren bir şey olabilir mi?

Ümit'in yaptığı davranış sonrası, Milli Takıma niye çağırıldığı tartışıldı. G.Saray yönetiminden ceza beklendi. Bu da yanlış. Ümit, yargıda ceza görecekse onu ikinci kez cezalandırmanın mantığı ne kadar doğru olabilir.

İşin özü şu; toplum olarak bazı değerleri böyle cömert ve ucuz kullanırsak, daha çok Ümit Davala olayları yaşar, çok çelişkilere düşeriz. Suçlu Ümit ise, bunda bizim de payımız var.

Rekortmen Suarez

Futbolda
bugüne kadar ulusal takım formasını en çok giyen futbolcu Meksikalı Claudio Suarez. 34 yaşındaki Tigres UNL'de forma giyen defans oyuncusu, Meksika Takımı'nda 170 kez görev aldı. Suarez'i 165 kezle Suudi Arabistanlı Mohamed al-Deayea izliyor. 80 kez milli formamızı giyen Hakan Şükür ile 78 kez görev alan Tugay Kerimoğlu henüz ilk 100 arasında değil.

Seks sorgulaması...

ABD
'de ulusal gençlik spor organizasyonlarından Little League, bu sezon ilginç bir uygulama ile ilke imza attı.

Beyzbol Little League'e katılacak bütün menajer, coach ve gönüllülerin daha önce adlarının seks suçuna karışıp karışmadıkları kontrol edilecek. Organizasyon, Katolik Kilisesi'nde yaşanan seks skandalı sonrası gençlerin cinsel tacize açık olduğunu ifade ederek bu kararı aldığını açıkladı.

SAKATLIK Olajuwon'u bitirdi

12 kez NBA All-Star'a seçilen Nijeryalı pivot Hakeem Olajuwon, sakatlığı yüzünden basketbola veda ediyor. New York Post gazetesi, geçen sezon sakatlığı nedeniyle Toronto Raptors'ta verimli olamayan Olajuwon'un, takımının 2 Kasım'da Houston Rockets ile oynayacağı sezonun açılış maçında, ünlü pivotun basketbolu bıraktığını resmen açıklamayı planladığını yazdı. Toronto, sırtından sakatlığı bulunan 39 yaşındaki Olajuwon’u takımın hazırlık kampına da almadı. Olajuwon, 17 sezon formasını giydiği Houston'ın 1994 ve 95 sezonlarındaki ardarda şampiyonluğunda başrolü oynamıştı. NBA'in en iyi 50 oyuncusundan biri olan ünlü pivot, ligde tüm zamanların blok kralı (3740 blok) unvanını da elinde bulunduruyor.

Sampras hayatını yazacak ama...

Tenisi
bırakacağı spekülasyonları yapılan ABD'li Pete Sampras, otobiyografisini yazmaya hazırlanıyor. 14 Grand Slam şampiyonluğu ile tarihe geçen Sampras, kitabında özellikle vatandaşı Andre Agassi ve diğer rakipleriyle mücadelesinin perde arkasını anlatmayı planlıyor. Ancak yayın evleri, Sampras'ın kitabının John McEnroe'nunki ile yarışamayacağı görüşünde. Gerekçe ise, Sampras'ın yaşamının, McEnroe'nun uyuşturucu, Tatum O'Neil ile evliliği ve fantastik tenis kariyeri kadar ilgi çekici olmaması. ‘‘Sampras büyük bir tenisçi ama, başarılı bir kitap için bu gerekli değil’’ diyorlar.
Yazının Devamını Oku