Hak...

YAZ başlarında Alman gazetelerinde ilginç bir haber yer aldı: Havalar ısınınca, görevliler kentin göbeğindeki büyük fıskıyeyi açmaya gittiler. Vanaları açtıklarında su görkemli biçimde gökyüzüne doğru fışkıracaktı.

Ama bir anda durdular.

Çünkü bir göl tavuğu gelmiş, muslukların tam ortasına yuva yapmış, yumurtalarını bırakmış ve üzerine yatmıştı.

Arada bir gagası ile yumurtalarını altına doğru çekerken, göz ucuyla da görevlileri izliyordu. Vanalar açılmadı.

Ertesi gün belediye meclisi toplanarak konuyu görüştü.

Uzun uzun konuşmalar yapıldı ve sonunda karar verildi:

Göl tavuğu yavrularını yumurtadan çıkartıp uçuruncaya kadar kentin göbeğindeki büyük fıskıye açılmayacaktı.

*

‘‘Hak’’
bir bütündür. Parça parça olmaz-olamaz. Bunu nasıl anlatmalıyız?..

‘‘Hak’’ diyelim ki bir ceket gibi. Bir tek kolunu beğenerek alamazsınız.

Alıp giyseniz bile içinde sayılmazsınız.

Çıkarcılar-avantacılar gibi ceketin bir tek cebini istemek... Ya da; kabadayılar gibi gazaba gelince ceketi çıkartıp saldırmak, uygar insanın yapmayacağı bir şeydir.

*

Muslukların arasındaki göl tavuğunun ve yavrularının yaşama hakkı vardı.

Nitekim aynı hak anlayışı, orada yaşan Türklere parlamentoda temsil hakkı da verdi, insan gibi yaşamanın tüm haklarını da.

‘‘İnsanların hakkı yokken hayvan haklarının sırası mı?..’’ diye mesaj atan sevgili okuruma bunu nasıl anlatmalıyım?..

Hak bir bütündür.

Sokaktaki anne köpeğe yavrularını büyütme hakkı vermeyenlerin, ya da yavru kediye tekma atanların, kendilerinden daha güçlü olanlardan şefkat beklemeye hakları olmaz.

Önceki gün Dünya Hayvan Hakları günüydü. Tüm çağdaş-ileri ülkeler törenlerle, şenliklerle kutladılar. Medyalarında saatlerce programlar yapıldı. Çağdaş toplumlar hayvan haklarını konuştular. O ülkelerde aynı zamanda insan haklarının çok önde olması rastlantı mı?..

Bunu nasıl anlatmalıyız?..

Nasıl?..
Yazarın Tüm Yazıları