◊ “What/If” oldukça kışkırtıcı, gizemlerle örülü bir dizi. Sizin bu projeyi kabul etme sebepleriniz nelerdi?
- Liste oldukça uzun... Anne Montgomery gibi ahlaksız, rezil, insafsız bir karakteri daha önce hiç oynamamıştım. Anne’i oynamanın eğlenceli olacağını düşündüm. Ayrıca dizide günümüzde çok fazla şahit olduğumuz bir konu anlatılıyor. Kişisel başarı elde etmek ya da kendi ajandamızı kabul ettirmek için ahlaki değerlerimizden ne kadar ödün veriyoruz? Amaca giden her yol mübah mıdır? Yani oldukça ilginç konuların içine daldım “What/If” ile...
◊ Bunları ben de size sorayım; size göre amaca ulaşmak için her yol mübah mı? İstediğinizi elde etmek için ne kadar ileri gidersiniz?
- İstediğimi elde etmek için neleri göze alırım, bir düşüneyim... Bazı şeyler, tüm fedakârlıkları hak ediyor. Ama bu “bazı şeyler”in içinde iş yok. O yüzden Anne ile ortak noktamız yok diyebilirim. Ayrıca benim ahlaki değerlerim, Anne’den oldukça yüksek. Farklı hırslarım var. Çok yakınlarım dışında kimseye karşı gözü kara, cesur bir insan değilim. Anne’de ilgimi çeken tek şey, gardırobu yani giysileri... (Gülüyor)
OYNADIĞIM KARAKTERLERİN HAYATINI YAŞAMAKTAN SIKILDIM
◊ İş konusunda hırslarınızın olmadığını söylüyorsunuz. Bu yüzden mi kariyerinizde zirveye ulaştığınız dönemde her şeyi bırakıp iş hayatına uzun bir ara verdiniz?
- Evet... Yaşarken farklı şeyleri denemek, değişmek, gelişmek de önemli benim için. Ama bizim işimizde var olan döngünün içine girince, her şey bitiyor. Hayatımız sadece “sonraki proje, daha sonraki proje, ondan sonraki proje”den ibaret oluyor... Bundan çok sıkılmıştım, kendime bir saniye bile katlanacak tahammülüm kalmamıştı. Tüm bunlardan uzaklaşıp normal insanlar gibi yaşamak istedim. Yeni şeyler öğrenmek, yeni şeyler denemek...
Buluşma sebebimiz, bu yılın en çok merak edilen filmlerinden bir tanesi “Rocketman...”
“Kingsman” serisinden tanıdığımız Taron Egerton’un Elton John olarak karşımıza çıktığı filmi geçen gün Los Angeles’taki özel gösteriminde izledim.
Film Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yaptı.
Gösterimin sonunda dakikalarca ayakta alkışlanınca hem Elton John hem de başrol oyuncusu Taron Egerton gözyaşlarına hakim olamadı.
Peki “Rocketman”in geçen sene 903 milyon dolar gişe yapan ve dört Oscar kazanan, Queen’in biyografisi de diyebileceğimiz “Bohemian Rhapsody”den farkı nedir?
◊ Film çok eğlenceli, Charlize Theron ile kimyanız da süperdi. İkiniz için “yeni bir çift doğdu” diyorlar. Günün birinde Charlize Theron ile başrolü paylaşıp cinsel içerikli sahneler çekeceğiniz aklınıza gelir miydi?
- Charlize ile cinsel içerikli sahneler çekeceğimi önceden tahmin etmek kolay bir şey değil. Senaryoyu çok düşündük. Charlize politikacı ama sonuçta insan. Duyguları olan bir kadın. Rol gereği biz birbirimize aşık olurken etrafımızda bizi ayrı tutmaya çalışan güçler var. Yaptığımız işlerde çalıştığımız kişiden çok hoşlanmasak da kimyamız tutmuş gibi performans gösterdiğimiz birçok sahne çektik. Ama Charlize ile kafamız gerçekten uydu ve iyi anlaştık. İyi anlaşınca işler daha kolay gidiyor. Her şey bir tarafa “2 Days in the Valley”i izlediğimden beri Charlize’e hayranım. Hayranı olduğun kişiyle çalışmak fırsatına sahip olmak en heyecan verici kısmı oldu bu projenin.
◊ İlk tanıştığınız andan itibaren kafanız uydu yani...
- Charlize beni çok sevmiş gibi davrandı...
POLİTİKAYLA İLİŞKİM OY KULLANMAKTAN İBARET
◊ Hayranı olduğunuz çok güzel bir kadınla karşılıklı oynarken gözünüz korktu mu?
- Evet. Çekimlere başladığımızda ondan çekiniyordum. Bu çekimler süresince de devam etti. Şaka bir yana ikimizin de ortak çok yönü var.Çok çalışkanız. İşin iyi olması için ikimiz de ciddiyetle çalıştık.Birçok yazar ve oyuncu arkadaşım “projeler üzerinde ne kadar çok çalıştığını anlatma, kimsenin umurunda değil“ diyor.Ama ben bunu ifade etmeyi seviyorum.
◊ Müzik dünyası ile başlayalım... Özgüven eksikliği, depresyon, uyuşturucu daha mı yaygın müzik dünyasında? Konser turları ve canlı performanslar sizde “en iyisini yapma” baskısı yaratıyor mu?
- Sahne ışıkları altında olmak bu dediklerın için ortak payda diye düşünüyorum. Tabii bir de yaratıcı birey olmak... Birçok oyuncu, ressam, heykeltıraş, yazar ve besteci, normal insanlara göre daha uçlarda yaşıyor ve üretmek için aşırıya kaçmaktan çekinmiyor. Birçoğunun kişiliği deliliğe eşdeğer sayılabilir. Ben onlardan biri değilim. Pozitif ve iyi insan olmak için çok uğraş veriyorum. Asistanlarım burada, onlara da sorabilirsin. Sanatçı olarak, insan olarak, anne-eş olarak iyi olmaya odaklıyım.
◊ Müzikten sonra sinemaya da giriş yaptınız ve ilk animasyon filminizde çirkin bebek Moxy’yi seslendirdiniz... Nasıl gelişti...
- Her zaman şarkı söylemeyi seven bir çocuktum. Ama aynı zamanda animasyon filmlerine de hayrandım. Hayallerimden biri animasyon filminin bir parçası olmaktı.
Gerçi hangi çocuk bu hayali kurmaz, değil mi?
Sonunda hayalimi gerçekleştirdim. Herkes filmi çocuklarım için yaptığımı düşünüyor. Ama yanılıyor.
Anne olduğum için kabul etmedim, kendim için kabul ettim. Ayrıca filmin mesajını da çok sevdim.
İntikam hikayesinin arkasındaki duygusal sebepler miydi izleyiciyi etkileyen, yoksa John Wick’in cool stili, işindeki ustalığı, gizemli tavrı, yakışıklılığı mı filmi seri haline dönüştürdü...
Ya da ilginin sebebi John Wick’e hayat veren Keanu Reeves mi...
Bunca yıldır Los Angeles’ta yaşıyorum.
Kendimi bildim bileli aktörlerin-aktrislerin hayatlarına, hikayelerine ilgi duyarım...
Okurum, araştırırım...
Aslında sadece yaptığı işlerle anılan çok fazla oyuncu var. Yüzlerini oynadıkları karakter dışında göstermek istemiyorlar.
◊ “John Wick Chapter 3 – Parabellum” 16 Mayıs’ta gösterime girecek. Bu film için yaptığınız fiziksel hazırlıklar ve köpeklerle olan eğitim sürecinizi konuşarak başlayalım mı röportaja?
- Tabii... Kariyerimde en sert ve titiz fiziksel hazırlık dönemini “John Wick”te yaşadım diyebilirim. Judo, aikido, kung fu’nun yanı sıra profesyonel şekilde silah kullanmayı da öğrendim. 6 ay boyunca günde 8 saat dövüş eğitimi aldım, sonrasında atış poligonunda silahla çalışmalar yaptım. Günü 2-3 saat süren köpek eğitimleri ile tamamladım.
◊ Köpeklerle eğitim süreci nasıl geçti?
- Harikaydı... Zaten benim 2 köpeğim var. Tam bir hayvanseverim.
◊ Filmde de 2 köpeğiniz vardı, role hazırlanırken yine 2 köpekle mi çalıştınız?
- Hayır 5 köpekle... Köpeklerin de dublörü var çünkü... Bazı köpeklerin yüzleri güzel, onları yakın çekimlerde kullandık, diğer köpekleri de aksiyon sahnelerinde...
52 YAŞINDAYIM AMA GÜÇLÜYÜM
◊ Çekimlerdeki önemli ya da sizi mutlu eden anlardan bahseder misiniz?
- Scarlett Johansson: Bu filmler çoğu zaman çok hızlı tempolu ve hareketli olur. Karakterlere odaklanmak yerine entrika ve intikama odaklanır. Ama bu filmde izleyiciler bizi, karakterlerimizi görecek. Beni bu durum mutlu etti. Onun yanı sıra çok büyük, deneyimli ve ayakları yere basan bir ekiple çalıştık. Bir süper kahraman filminde onlarla aynı duygu yoğunluğunu yaşamak da etkileyiciydi.
◊ Aksiyon sahnelerinde sizi çok zorlayan bir an oldu mu?
- Karen Gillan: Aksiyon sahneleri bizim için sıradan sahneler sınıfına giriyor artık. Marvel filminde yer alıyorsan uçmak, düşmek, kalkmak oyuncunun rutini oluyor.
◊ Scarlett uzun zamandır Marvel Cinematic Universe’ün bir parçasısın. Hâlâ “bu türde yapmadığım şeyler var” diyor musun yoksa “tamam, 10 yıldır bu türde yapılabilecek her şeyi yaptım” düşüncesinde misin?
- Scarlett Johansson: Artık piştim diyorum. Karakterim 10 yıl boyunca kendini anlamaya ve keşfetmeye çalışırken, ben de bu türde piştim, olgunlaştım.
◊ 2000’li yılların başlarında yaptığınız küçük bağımsız filmlere, daha dramatik ve derin karakterlere dönmeyi düşünüyor musunuz?
◊ Hayatınızdaki 3 önemli dönüm noktası ile başlayalım mı...
- Sadece 3 tane mi? Doğmak, evlenmek ve çocuk sahibi olmak... Bunlar en iyi ve en büyük üç dönüm noktası. Gerçi cevabımı beğenmedin gibi bir halin var...
◊ Genel bir cevap oldu... Neden evlenmek önemli bir dönüm noktasıydı sizin için?
- Çünkü eşim benim ruh ikizim. Mükemmel uyum sağladığım bir insan. Böylesine büyük bir dünyada, milyarlarca insan içinde ‘işte o kişi’ dediğin birini bulmak oldukça zor. Evlilik, eş seni sen yapan, şekillendiren, kim olduğunu belirginleştiren şeyler.
◊ Sözleriniz çok ikna edici...
- İkna edici olduğumu söylerler.
◊