◊ Oyunculuğu bırakacağınıza dair haberler çıktı. Doğru mu yanlış mı, nedir gerçek?
- Kesinlikle yanlış! İşimi seviyorum. Bırakmıyorum.
◊ Nereden çıktı bu dedikodular peki?
- Geçenlerde de biri emekli olup olmadığımı sordu. “Hayır” dedim. “Ama Avustralya’da oyunculuğu bıraktığını açıkladın” dedi. “Öyle mi oldu! Ben de oradaydım, öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum” dedim.
◊ Ne söylemiştiniz aslında?
- Aslında bahsettiğim, işimizin büyüklüğü ve sorumluluğuydu. Sürekli başka yerlerde olmamız gerekiyor. Çalışırken uzun süre ailelerimizden ayrı kalıyoruz. Bir filmin çekimleri 3 ila 6 ay arasında tamamlanıyor. 14 saatlik set günleri, çekimler... Orada gençler için daha rahat bir iş olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Artık herhangi bir projeye uzun süre taahhüt vermek, tüm vaktimi o işe adamak için oldukça seçici davranıyorum. Eğer bir işte yer alacaksam, kiminle çalışacağımı ya da ne için vaktimi vereceğimi daha çok sorguluyorum. Yoksa işimi çok seviyorum. Tabii ki yapabildiğim kadar film yapmaya devam edeceğim. Sadece genç oyunculardaki enerji ve coşku bende artık yok demiştim. Daha seçiciyim.
◊ “Aslan Kral” bir klasik. Neler hatırlıyorsunuz ilk filmle ilgili?
- Chiwetel Ejiofor: “Aslan Kral”ı ilk izlediğimde 17 yaşındaydım! Hikaye mükemmel, karakterler ikonik. Filmin ilk karesi, ilk ses, intro her şey mükemmeldi. Yeni film de öyle. Filmdeki detaylar izleyiciyi anında ormana taşıyor. Sinemanın, hikaye anlatmanın güzelliği bana göre tam da bu. Yani anlatılan hikayenin dünyasına girme fikri...
- Donald Glover: Ben ilk filmde 4’üncü sınıfa gidiyordum. O zamanlar önemli bir şeydi “Aslan Kral”ı izlemiş olmak. Aslında sanat ile önemlilik duygusunu bir arada kullanmaktan hoşlanmam. Ama “Aslan Kral” önemliydi. İzlemek gurur vermişti. İkonik bir yapımdı. Yeni filmi yaparken babamı kaybettim. Yaşadığım kayıp, filmi daha iyi içime çekmemi, aile ilişkisini daha iyi hissetmemi sağladı.
◊ Peki bir film zaten çok ikonik ve önemliyse, hatta “Aslan Kral” için başyapıt bile diyebiliriz, neden yeniden yapılır? Ya da yeniden yapılmalı mı?
- Donald Glover: Hikaye aynı, evet ama yeni filmde bugüne daha uygun halde anlatıldı.
◊ Filmin kült şarkısı “The Circle of Life” (Hayat Döngüsü) bu yeni yapımda da var. Aradan 25 yıl geçmiş olmasına rağmen şarkının büyüsü hiç değişmemiş. Peki size göre hayat döngüsü ne demek?
- Chiwetel Ejiofor:
◊ “Homeland”, “Jack Ryan”, “Aladdin” gibi Hollywood yapımlarında oynadınız. Dev projelerde dünyaca ünlü oyuncularla çalışmak nasıl bir his?
- Türkiye’de çok sayıda fanı olan “Prison Break” dizisini de katalım bunların arasına. Gerçekten çok sevilen bir dizi Türkiye’de.
◊ Haklısınız, onu da hatırlatalım okurlarımıza...
- His olarak hiçbir fark yok. Bir projeye dahil olduğum zaman amacım, bütün birikimimle o projeyi desteklemek. Mesleğini çok ciddiye alan bir oyuncuyum. Daha derinlere gitmek, daha fazla araştırmak çabasıyla yaşıyorum. Bu projeler de bana doğru yolda olduğumu gösteriyor. Tabii ki Amerikan sinemasında yıllardır izlediğimiz meşhur insanlarla çalışmak büyüleyici ama sonuçta hepimiz en iyisini yapmak istiyoruz.
◊ Hollywood’da gittiğiniz ilk audition’u (oyuncu seçmesi) hatırlıyor musunuz?
- Hatırlamıyorum ama yer aldığım ilk proje, Jon Stewart’ın yönettiği “Rosewater” filmiydi. Maalesef filmin son halinde benim sahnelerim kesilmişti. Bu da Amerikan filmlerinde sıkça yaşanan bir durum. Çekilen sahnelerin filmde gerçekten olup olmayacağını ancak filmi izlediğin zaman görüyorsun.
◊ “Spider-Man”in kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
◊ Dizi dışında hayatınızda neler oluyor? Hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
- Hello Sunshine adında bir yapım şirketim var. Şirketimin önceliği ve misyonu, kadını ve kadın hikayelerini merkez almak. Hollywood’da, değişik medya platformlarında, Instagram’da, YouTube’da değişik köklerden gelen insanların seslerini duyurmak. Yıllardır süren uğraşımız sonuç verdi. Siyahi insanlar ve LGBTQ topluluğuna ait insanlar için güzel bir dönem yaşıyoruz. Günümüzde onlar da hem ekranda, hem kamera arkasında temsil ediliyorlar. Diğer yaptığım şey de...
◊ Evet...
- Her yaz farklı sosyal çevrelerden gelen 20 kıza 8 günlük bir eğitim kampı vermek. Hollywood ile ilgili merak ettiklerini anlatıyoruz.Montaj nasıl yapılır, film nasıl çekilir, nasıl pazarlanır...Her şeyi gösteriyoruz. Bu işe gönül veren genç kızların mentoru olmak, onların hayallerini bir parça olsun gerçekleştirmek işimin bir parçası oldu. Bu yıl ikinci defa yapacağız, temmuz ayında.
◊ Bu 20 kız sizinle buluştukları ilk an nasıl tepki veriyor, merak ettim...
- Çok eğlenceli... Benimle tanıştıktan sonra istedikleri her soruyu sorma hakları var. Tüm sorularını yanıtlıyorum.
Soru faslından sonra yönetmen Ava DuVernay’i ziyaret ediyorlar. Sonra senaryo yazarlarıyla konuşuyorlar. Bu sene onları Kerry Washington ile çektiğim “Little Fires Everywhere” dizisinin setine götüreceğim.
◊ Hem uzun zamandır bu sektördesiniz hem de ünlü bir anne-babanın kızısınız. Ama özel hayatınızı çok gizli yaşıyorsunuz. Böyle göz önünde olan bir işte bu kadar gizlilik nasıl mümkün oluyor?
- Aslında bu durum tamamen bir seçim. Özel hayatını kameralardan uzak yaşamak isteyen herkes yaşar. İlişkilerini göz önünde yaşayan insanların bunu isteyerek seçtiklerini düşünüyorum. Sanatçının hayatı gizli kalmalı. Sanatçı kendini deşifre ederse, izleyici karşısında inandırıcılığını kaybeder.
◊ Miami’de büyümüşsünüz. Geçenlerde verdiğiniz bir röportajda çocukken kendinizi yetiştiğiniz ortama ait hissetmediğinizi söylediniz. Ünlü bir anne-babaya sahip olmak mı sizi dışlanmış hissettirdi?
- Hayır. Miami’de gittiğim okul, varlıklı beyaz ailelerin çocuklarının gittiği bir okuldu. Orada ne kendim olabiliyordum ne de yaratıcılığımı kullanabiliyordum. Öğrencilerin değer yargıları farklıydı. Ben herkesin hayalini kurduğu ponpon kız olmak ya da İskoçyalı yakışıklı çocukla çıkmak istemedim. Okuldakilerle uyuşmuyordum işte. Ne zaman ki New York’a taşınıp farklı insanlar ve farklı etnik gruplarla tanıştık, işte o zaman yaşadığımı hissetmeye başladım.
MERYL STREEP İNSANLARIN KENDİSİNDEN ÇEKİNDİĞİNİ BİLİYOR
◊ Gelelim “Big Little Lies”a. Siz ve Shailene Woodley, rol arkadaşlarınız Nicole Kidman ve Reese Witherspoon’a göre daha gençsiniz. Dünyanın en önemli kadın oyuncularıyla çalışırken neler öğrendiniz?
- Shailene’yi bilmiyorum ama ben o kalibrede oyuncularla bir projeye başladığım için çok heyecanlandım.
Nükleer enerji için “geleceğin gücü” diyorlar. İçerdiği tehlikeyi de hesaba katarak bu konudaki fikrinizi söyler misiniz? “Chernobyl” üzerinde bu kadar detaylı çalıştığınız için açıkçası sizin fikrinizi çok merak ediyorum...
Stellan Skarsgard:
1980’de İsveç’te nükleer güç için referandum yapmıştık. O zaman nükleer güce karşıt oy kullanmıştım. Biz karşı çıkanlar kaybettik ve hâlâ İsveç’te nükleer güç var. Ama referandum şimdi olsa, yine karşıt oy kullanır mıyım bilmiyorum...
◊ Neden?
- Karbondioksit oranı nedeniyle dünyamız her geçen gün kötüye gidiyor. Diğer tarafta ise nükleer güç var, çok daha temiz ve güvenli...
◊ Peki nükleer enerjinin taşıdığı tehlike hakkında yorumunuz nedir?
- Aslında tehlikeyi yaratan insanlar. Dizide mutlak sistemin gücünü izledin. Sanki büyük bir ideoloji ya da din gibi katı bir sistemin etkisini gördün. Bu sisteme dahil insanlar yanılmaz, hiçbir kusuru kabul etmez. Yanlış olduğunu bildiği halde görmezden gelerek sistemde çalışan insanlara baskı yapıp var olan hata ve problemleri yok saydırır. Batıda da, benim ülkemde de var olan bir şey bu. O zamanın Sovyet Rusya’sı gibi komünist sisteme sahip olmaya gerek yok bu baskıyı hissetmek için.
◊ Henüz 22 yaşında olmanıza rağmen “Game of Thrones” ve “X Men” gibi dev yapımlarda yer aldınız. Çok genç yaşta tüm dünyada büyük ses getiren yapımlarda oynamak, sonraki projeleriniz için endişe etmenize neden oluyor mu?
Sophie Turner: Hayır, olmuyor. Benim tek istediğim; sevdiğim, beni etkileyen karakterlere can vermek. Yoksa 5-10 yıllık kariyer planları yapmıyorum.
◊ Televizyon tarihinin en çok ses getiren yapımlarından birinde 8 sezon boyunca rol almak, dünyanın en iyi oyunculuk okulundan mezun olmak gibi olsa gerek...
- Evet, “Game of Thrones” (GOT) dünya üzerinde gidebileceğim en iyi oyunculuk okulu oldu diyebilirim. Bildiğim her şeyi orada öğrendim. “GOT”u bitirip “X Men”e başlayınca da bir okuldan çıkıp diğerine girmiş gibi hissettim.
◊ “GOT” herkesi şoke eden bir finalle sona erdi. Gerçi ben finali beğenenlerdenim ama seyircilerin büyük bölümü yeniden çekilmesini istiyor. Size sormak istediğim ise diziyle ilgili en çok neleri özlediğiniz...
- Sansa Stark olmayı özlüyorum. Arya, John Snow ve diğer karakterler ile etkileşimimi özlüyorum. Sette sahne sıramızı beklerken, Kit Harington’un kostümü hakkında şikayet etmesini ise özlemiyorum!
“GOT”UN SON SEZONUNU 11 AYDA ÇEKTİK
◊ “Rocketman” filminde sizi Taron Egerton canlandırdı. Ve siz, Cannes’da verdiğiniz bir röportajda “Filmi izlerken Taron Egerton’u değil, Elton John’u gördüm” dediniz...
- Elton John: Başkasının beni portrelemesini izlemek garip geldi. Ama izlediğim kişi bendim, bir aktör beni canlandırmıyordu. Taron’un yeteneği için söyleyebileceğim en büyük övgü bu olmalı. Gerçekten zirvede bir oyunculuk sergiledi. Performansı beni hayrete düşürdü.
◊ Filmde süperstarlığa doğru yükselişinizi izlerken, hayatınızın üzücü anlarına da şahit olduk. Neden hayatınızın iki tarafını da tüm dünyayla paylaşmak istediniz?
- Elton John: Beni anlatan bir film yapmak istediklerini söylediklerinde, “Eğer yapacaksak her şeyi dürüstçe anlatmamız gerek” dedim. Başarı harikaydı ama ben başa çıkamadım. Üstesinden gelemedim. Dolayısıyla insanlar eğer Elton John’un müzikal biyografisini izleyecekse, sadece iyiyi değil kötüyü de görmeliydiler. Bu benim hayatım. Bunlar benim yaşadıklarım. Benim için izlemek kolay mı, çok zor. O sahneleri izledikçe “Şükürler olsun ki kurtulabildim” diyorum. Asla geri dönmek istemediğim günler...
- David Furnish: Elton çok zor bir dönem yaşadı. Bağımlılık ve ruh sağlığı, toplumumuzda hâlâ konuşmaktan utanılan şeyler. Evet, çok korkunç ve acı veren konular ama bağımlılıktan kurtulan birinin yaşadıklarını paylaşması da bence ilham ve umut verici.
- Elton John: Korkunç bir durumda olduğum halde çalışmaya devam ettim. Aşırı derecede uyuşturucu kullanıyordum. Ama o halde bile çalışmaya hiç ara vermedim. Albüm yaptım, konser turlarıma devam ettim. Müzik beni hayatta tuttu. Eğer çalışmayı bıraksaydım, bugün burada olmazdım. Hayatta kalma sebebim müzik oldu.
◊