◊ Merak ettiğim çok şey var ama öncelikle dijital platformda geçtiğimiz hafta yayınlanmaya başlayan “Halston”daki inanılmaz performansınızla başlayacağım... Nasıl hazırlandınız o dönemin Amerikan moda devini oynamaya?
- Onun hayatına ve o dönemin New York City’sine geri dönmeyi çok sevdim. Bir karakter oluşturmaya çalışırken eğer gerçekten yaşamış birini oynuyorsan gerçek bilgilerden ve görüntülerden faydalanıyorsun. Ben de öyle yaptım... Halston hakkında son zamanlarda yapılan çok güzel bir belgesel var, onu izledim. Onun hayal edebilmek için hakkında yazılmış “Simply Halston” adlı bir kitabı okudum. Çin’e yaptığı iş seyahatindeki harika görüntülerine ulaştık, hepsini izledim.
◊ Halston’ın en çok hangi özellikleri sizi etkiledi?
- Halston moda konusunda çok bilgili bir adamdı. Ne yaptığını iyi biliyordu ve işinde çok tutkuluydu. Halston, yaşadığı dönemin en ünlü insanlarından biri. O zamanlar herkes Halston tarafından yapılmış bir şey giymek istiyordu. Kadınlar için şapkalar yaparak kariyerine başladı. Jacqueline Kennedy’nin meşhur hap kutusu şapkasının tasarımcısı Halston’dı...
Her neyse Halston büyüleyici bir insan, büyüleyici bir karakter ve galiba ona biraz âşık oldum. Orta Amerika’da küçük bir kasabadan Chicago’ya ve oradan da New York’a moda tasarımcısı olma hayalini gerçekleştirmek için gelen bir adamın hikayesini anlattık. Sanırım ilk başlarda Halston tuhafiyeciydi. Tuhafiyecilikten başlayıp moda imparatorluğuna uzanan ilginç bir hikâye...
TEKRAR OBI WAN-KENOBI’Yİ OYNAMAK HEYECAN VERİCİ
◊
◊ Koronavirüsün yarattığı tahribatla ilgili yaptığınız şarkıyla başlayalım mı sohbete?
- Karantinanın en başlarında yazdığım bir şarkı. Adı “I Miss You”. Covid yüzünden yakın bir akrabamı, ardından ikinci akrabamı kaybettikten sonra yaptım bu şarkıyı. Zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum ki, yaptıklarımın çoğunu, içimde yaşadığım duyguları dışarı atmak için yapıyorum.
Aynı şey “Sound of Metal” için de geçerli. Böyle bir film yapmak, planlarım arasında yoktu. Davul (drum) çalmak, Amerikan işaret dilini öğrenmek... Hangi yöne gideceğini bilmediğimiz şeylerdi ama ben çoğu kişisel birçok sebepten kendimi bir meydan okumaya atmak istedim. Bahsettiğin rap şarkısını da kişisel nedenlerle yazdım.
Müziğim ticari bir girişim değil. Çok büyük kitlelere ulaşması gibi bir endişem yok. Yaptığım müzikle aradığım şey geniş kitlesel bir bağlantı değil. İnsanlara hafifçe dokunacak derin bir bağlantı arıyorum. Müziğimle ve sözlerimle bağlantı kurabilen insanları biliyorum. Müziğimin onlara derinden dokunduğunu da biliyorum. Benim için gerçekten iyileştirici olan şey, kaybettiklerimi ifade edebilmekti. Ve sonrasında insanlar kaybettikleri sevdikleri hakkında bana yazdı. Bence iyileşmenin en iyi yolu, kötü bir deneyim yaşarken yalnız olmadığını bilmektir.
BENİM DE BİR BAĞIMLILIĞIM OLDUĞUNU FARK ETTİM
◊ Bağımlılık, bir duyunun kaybedilmesi, davul çalmak, müzik gibi konular ayrı ayrı çok önemli. “Sound of Metal”e hazırlanırken böyle büyük konuları nasıl ilişkilendirdiniz?
- İşaret dili de var...
Hollywood’un kalbindeyiz. Her şefin restoran açmayı hayal ettiği bir şehir Los Angeles. Nusr-Et dünyaca ünlü isimlerin tercih ettiği markalar arasında ve artık o isimler sadece yemekten ziyade seni görmek için de buraya geliyor...
- Evet, herkes onları görmeye gidiyor. Onlar beni görmeye geliyor.
Geçen gün Jason Statham buradaydı. Markanın dünya yıldızları tarafından tercih edilmesinin sebebi nedir sence?
- Jason Statham’ın sevgisi çok doğaldı. Sanki 3-5 senedir tanışıyormuşuz gibi samimiydi. Jason Statham gibi sinema dünyasından, spor dünyasından, iş dünyasından gelen çok fazla misafirimiz var. Gelen her misafirimize samimi bir ortam yaratıyoruz. İlk defa gelmiş olsalar dahi daha önce tanışıyormuşuz hissi oluyor. Kendilerini evlerinde gibi rahat hissediyorlar. Bu benim sıcakkanlılığımdan olabilir, belki de markadan ya da atmosferden kaynaklıdır.
◊ Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı? Aktör olmaya nasıl karar verdiniz?
- Can sıkıntısı beni oyunculuğa götürdü... 14 yaşındayken, çevremdeki hemen her genç, başarılı bir futbolcu olmak isterken ben oyuncu olmayı hayal ediyordum. Yaşadığım yerde çok sıkılıyordum. Çok küçük bir kasabaydı ve yapacak çok şey yoktu. Orada yaşarken sinema salonlarına arka kapıdan gizlice girmenin bir yolunu bulmuştum. Haftada beş kere sinemaya gidecek param yoktu çünkü.
Sinemada çok zaman geçirdim. İçinde bulunduğum durumu unutmanın, farklı hikayelerle başka yerlere kaçmanın yolu sinemada film izlemekti. Filmler benim için dünyaya açılan bir pencereydi. Filmlerle geçirdiğim o yıllarda bir rüya inşa ettim. Oyuncu olmak istedim. Zamanla, yapmak istediğim tek şey oyunculuk oldu.
◊ Peki sinema salonlarında inşa ettiğiniz rüyayı nasıl gerçeğe dönüştürdünüz?
- Fransa kırsalındaki küçük bir şehirden, işçi sınıfından geldiğim için bu sektörde çalışmaya başlamak zordu. Kimseyi tanımıyordum. Çantamı topladım, Paris’e gittim. Otele yerleştim. İş buldum, çalışmaya başladım. Hafızam beni yanıltmıyorsa yanımda 1000 euro para vardı. O parayı hafta içi drama dersleri almak için harcadım. Hafta sonları ise para kazanmak için gece gündüz çalıştım. Yönetmen Jacques Audiard’la tanıştıktan sonra oyunculuk kariyerim başladı.
◊ Katharine McPhee ile evliliğiniz magazin basınının en sevdiği konular arasında. Herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor. Siz neler söylemek istersiniz hayatınızın bu dönemi ve Katharine ile ilgili?
- Katharine ile evlenmek ikimiz için de çok beklenmedik bir şeydi. Bu konuda ikimiz de pek konuşmuyoruz. Bunu daha önce söyledim, tekrar söyleyeceğim... Herhangi bir evlilikte sizi alaşağı edecek, mahvedebilecek birçok etken var. Coğrafyadan finansal konulara, üvey çocuklardan sadakatsizliğe kadar. Büyük yaş farkı da bunlardan biri. Ama eğer her şey iyiyse, yaş farkı kolayca yönetebileceğiniz bir şey. Şimdiye kadar biz bunu başardık ki bu harika. Katharine çok olgun. Yaşlı bir ruh. Ve kulağa klişe geleceğini biliyorum ama tek taraflı bir ilişki değil, birbirimizden çok şey öğreniyoruz.
◊ Eşiniz Katharine’in Megan Markle ile aynı liseye gittiğini okudum. Hatta lise müzikalinde birlikte rol almışlar. Megan ve Prens Harry de artık Los Angeles’ta yaşıyor. Aranızdaki arkadaşlıktan biraz bahseder misiniz?
- Harry ve Megan, mücadele ettikleri konularda çok açık ama kendi hayatlarında gözlerden uzak, sakin yaşamayı seven insanlar. Kendilerini iyilik yapmaya adamışlar. Sakıncası yoksa özel hayatları hakkında konuşmayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim; ikisi de harika insanlar.
BİRÇOK YAZAR, JUSTIN BIEBER’A ŞARKI YAZMAYA UĞRAŞMA HATASINI YAPIYOR
◊ Müzikten bahsedelim, sizce yaratıcılık ya da ilham günün birinde bitebilir mi?
- Benim ilham kaynağım, iş sorumluluğuyla geliyor. Mesela bugün şarkı bestelemem gerekiyorsa, piyanonun başına oturur yaparım. Şu anda birkaç müzikal üzerine çalışıyorum. Perşembe ve cumaları söz yazarlarıyla çalışmam gerektiğini biliyorum. Onlarla çalışırken harika bir şey bulabiliriz ya da bulamayabiliriz. “İlham gelsin, güzel şeyler yaratayım” diyerek geceleri yatakta yatıp ilham gelmesini beklemiyorum.
Roosevelt ve Biltmore Otel’de düzenlenen klasik Oscar Ödül Törenleri’nden ilham alınarak dekore edilen tarihi Union Tren İstasyonu’daki tören Oscar tarihinin en çeşitli töreni olarak tarihe geçti.
Oscar’daki ‘çok beyaz’ tartışmalarından sonra kadın ve siyah üyelerin sayısını artırmak için kolları sıvayan akademi son 2-3 yıldır bu konuda taviz vermemiş, farklı kültürlerden ve coğrafyalardan agresif şekilde üye almıştı...
Akademinin söz verdiği değişim bu seneki törene de yansıdı.
Oscar tarihinde kadın ve siyah aday rekoru kırıldı.
◊ 1940’ların kadın aktrislerine baktığımızda kendine güvenen, güçlü, çekici performansların yanı sıra hayat tarzlarının da aynı olduğunu görüyoruz... Siz ne düşünüyorsunuz?
- Bu aktrisleri rollerinden, filmlerinden tanıyoruz. Ama aslında hayatın kendinden daha büyük bir etkiye sahiplerdi. Çok güçlü kişiliklerdi ve insanların onları fark etmesini sağlayacak şekilde yaşıyorlardı.
◊ Onların hayatın kendinden bile daha büyük kişilikleri hakkında neler söylersiniz?
- Aman Tanrım... Katharine Hepburn mesela... Çok özgüvenli ve herhangi bir erkeği alt edebileceğini biliyordu. Gerçek şu ki, şimdi ben de o güce sahip olduğumu biliyorum. 35 yılımı aldı fark etmem ama sorun değil... En azından bu seviyeye geldim.
◊ Neden bu filmin bir parçası olmak istediğinizi merak ediyorum açıkçası. Çünkü nadir film yapıyorsunuz. Rolü seçerken sizi neler etkiler? Belirli kriterleriniz var mı... Yönetmenin kim olduğu, senaryonun yazım şekli, hikaye, oyuncu kadrosu gibi?
- Benim için anlam ifade eden, bana anlamlı gelen bir şey olmalı. Ve bu anlamlı gelen şeyin ne olduğunu, neden anlamlı geldiğini asla açıklayamıyorum. Bu filmi kabul etme sebebim ise oldukça açık. Çünkü mutlaka ve mutlaka anlatılması gereken bir hikayeydi Muhammed’in olağanüstü yolculuğu. Korku ve işkenceyle geçirdiği dönem... Her şeye rağmen inanılmaz derecede insancıl, sevgi dolu, şefkatli, neşeli, sadık bir kişi olması... Bu hikayeyi daha çok kişi bilmeliydi. “Hotel Artemis” bu filmden önce oyuncu olarak yer aldığım son filmdi. Bir tür suç filmiydi. Filmde bana anlamlı gelen o kadar çok şey vardı ki... O karakteri oynamak istedim. Ama bana anlamlı gelen şeyi sana ya da başkalarına anlatabilmem çok zor. Açıklayamam...
◊ Korkunç bir yılı geride bıraktık. Hâlâ da koronavirüsle savaş halindeyiz. Siz nasıl geçirdiniz karantinayı? Karantinaya kolay adapte olan mı, yoksa nefret eden tarafta mısınız?
- Evet, korkunç bir yıldı. En zor kısmı, birçok insanın gerçekten acı çektiğini görmekti. Benim ise güzel bir evim var, ailem yanımda. Okumayı seven ve kendi alanında yaşayan bir insanım zaten. Şikayet edemem...İnsanların yaşadıklarını izlemek ve bu konuda hiçbir şey yapamamak çok zordu. Aynı durumda olmayanlar, onların yaşadıkları zorlukları asla anlayamayacak. Bu süreç hepimizi etkiledi ve iz bıraktı. Yaralandık ve umarım bu yaralar bizi daha iyi insanlar yapar.
EVDE FİLM İZLEMEKTEN YORULDUM
◊